Orijinal Adı: City Of Heavenly Fire
Seri: The Mortal Insruments #6
Sayfa Sayısı: 800
Baskı Yılı: 2014
Goodreads Puanı:4.48 (206,247 Oy)
Arka Kapak Yazısı
Siyah, gece boyu avlanmanın rengi
Beyaz, ölümün ve yasın
Altın rengi, gelinlikler içindeki bir gelinde güzel
Ve kırmızı, büyüyü tersine çevirmeye özel
- Gölge Avcısı Çocuk Şiiri
Dünyayı sarsan kült seri “Ölümcül Oyuncaklar”ın merakla beklenen bu baş döndürücü finalinde, Clary ve arkadaşlarışimdiye dek karşılarına çıkan en acımasız düşmanla savaşacak: Clary’nin ağabeyi.Sebastian Morgenstern çoktan harekete geçti. Cehennem Kupası’nın gücüyle Gölge Avcıları’nı karanlık avcılara dönüştürüyor. Aileleri ve âşıkları birbirinden ayıran bu karanlık yaratıklarla Sebastian’ın ordusu gitgide genişliyor.
Köşeye sıkışan Gölge Avcıları, Idris’e çekilse de Alicante’nin meşhur iblis kuleleri bile onları Sebastian’ın gazabından uzak tutacak güçte değil. Üstelik Ne filimler, Idris’te kapana kısılmışken dünyayı iblislerden kim koruyacak?
Ne flimler’in hayal bile edemeyeceği kadar büyük bir ihanet açığa çıkarken Clary, Jace, Isabelle, Simon ve Alec’in kaçmaktan başka çaresi yok. Daha önce hiçbir Gölge Avcısı’nın ayak basmadığı ve giden hiçbir canlının geri dönemediği iblis topraklarının derinliklerine yolculuk etmek zorunda kalsalar da...
Yorum
Nihayet sürünerek de olsa koskoca seriyi çok şükür ki
bitirdim. Normalde bunun gibi fantastik aşk romanları hemen akar gider ama ben
sadece otobüsten otobüse e-kitap olarak okuduğum için bitirmem biraz zaman
aldı. Belki de sırf böyle süründürerek okuduğum için çok da tadını alamadım
kitabın. En azından serinin diğer kitapları kadar sevemedim. Serinin ilk
kitabından sonuna doğru beğenme oranım düzenli bir şekilde azaldı diyebilirim.
Kitapta çok fazla
olay sığdırılmaya çalışılmış ama bu kurgu kargaşasına sebep olmuş. Sürekli
kitabı aksiyonlu yapayım derken yazar biraz fazla abartmış diye düşündüğüm
yerler oldu. Spoiler vermek istemiyorum ama kitabın gidişatı ve sonunda olanlar
beni pek şaşırttı diyemem. Öngörülebilir sonlardan nefret ediyorum! Ama yazarın
birtakım şaşırtmacalar yaptığı noktalar oldu. En azından herkes mutlu ve
amacını elde etmiş diyebileceğimiz bir klişe yoktu. Simon’ı bu kitap daha çok
sevdim. Çekici bulduğum Sebastian’a yani Jonathan’a ya da adı her neyse ona
biraz daha sempati duyduğum yerler oldu. Özellikle kitabın son sayfalarına
doğru bir an Jace’ciliği bırakıp Sebastian’cı olmama ramak kalmıştı. Jace’in
özgüvensiz halleri ve ezilmiş çocuk psikolojisi artık feci sıkmaya başlamıştı
beni ve Sebastian bir kaçış olmuştu bana. :)

Kitaba farklı
farklı çok fazla karakter katıldı. Etraftan aldığım duyumlara göre bazıları
yazarın önceki serisi Cehennem Makineleri içinde yer alan karakterler olduğu
için iki seri arasında bir köprü kurulmuş oldu. Ama onlarla ilgili bazı
yerlerin çok fazla uzatıldığı ve içimi sıktığı gerçeğini göz ardı edemem. Belki
bu Ölümcül Oyuncaklar Serisi’ni okumadan önce diğer seriyi okuyanlar için sorun
olmamıştır ama ben onlar kadar severek okumadım o karakterlerin bölümlerini.
Yani tavsiyem bu kitabı henüz okumamış olanların bu seriyi beklemeye alıp daha
kısa bir seri olan Cehennem Makineleri serisini araya sıkıştırmaları. En
azından bunu yapmak kitabın azımsanamayacak kadar bir kısmını daha çekilir
kılacaktır.
Kitap akıcı ve
üslup güzeldi. Diyalogların doğallığı hoşuma gidiyordu. Özellikle Magnus
Bane’in alaycı ve sempatik konuşmaları cidden haz alarak okuduğum yerlerdi. Ancak
çeviri de yadırgadığım yerler olmadı değil. 5 kitaptır “stel” olarak okuduğum
şey bu kitapta “mızrakçık” olarak çevrilince onun farklı bir şey olduğunu
düşündüm ve uzun süre adapte olamadım. Sessiz Biraderler gibi başka birtakım
çeviri hataları da olmasa gerçekten daha iyi olurdu. Gereksiz yere uzatılmış
olsa bile, son 3 kitap biraz ağır ilerlese de yine de okuduğuma değdiğini
düşünüyorum. Bu tür serileri sevenler hemen okumalılar. Bende ne zaman kısmet
olur bilmiyorum ama Cehennem Makineleri’ni de yakın zamanda okumayı
düşünüyorum. Herkese bol kitaplı günler. :)
Alıntılar
Zamanın silemediği anılar vardır.
Sonsuzluk kaybı unutturmaz, sadece daha katlanılır kılar.
Silahlar kırılıp tamir edildiği zaman, tamir gördükleri yerler daha güçlü olabilir. Belki kalpler de aynıdır.
Bazen bir şeyleri yeniden kazanmak için her şeyini kaybetmen gerekir ve kaybetmenin verdiği acı ne kadar büyükse yeniden kazanmak da bir o kadar tatlıdır.
Tuhaf, diye düşündü. Kendini hep cesur bir insan olarak düşünmüştü. Ölümsüz bir hayat yaşamak ve yüreğinle zihnini yeni deneyimlere, yeni insanlara kapatmamak cesaret gerektirirdi. Zira yeni olan şey hemen hemen hep geçiciydi. Ve geçici olan insanın kalbini kırardı.
Düştüğün zaman olan budur. Sende pırıl pırıl olan her şey karanlık bir hal alır. Bir zamanlar ne kadar zekiysen o kadar kötü olursun. Uzun bir düşüştür bu.
Bildiğim ve sevdiğim her şeyi terk ettim. Belki tam olarak terk etmedim ama kendimle daha önceki hayatım arasına bir cam duvar ördüm. Onu görebiliyor, fakat dokunamıyordum, bir parçası olamıyordum.
Puanım