Seri: The Kingkiller Chronicle #2
Önceki Kitap: Rüzgarın Adı
Esmanın Yorumu: Bilge Adamın Korkusu
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 1142
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 4.57 (270,269 Oy)
Arka Kapak Yazısı
Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi.,Bilge Adamın Korkusunda Kvothe kahramanlık yolundaki ilk adımlarını atıyor ve kendi
ömrü dahilinde efsane haline gelmenin hayatı bir adam için ne kadar zor kılabileceğini öğreniyor.
Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurianla bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın alındığından daha küçük bir yaşta Üniversiteden atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.
Benim adım Kvothe. Belki beni duymuşsunuzdur.
Yorum
Herkese merhaba kitap severler! Öyle uzun zaman olmuş ki
yazmayalı, bir kitap yorumunun nasıl yazıldığını az kalsın unutuyordum. Blogu
ve yorumları bu denli ihmal etmiş olmak beni fazlası ile üzüyor ama hayatta her
zaman istediğimiz kadar boş zaman ve istek olmayabiliyor bu tarz işler için. Şu
sıralar bir iki kitap okuyup bitirmiş olmama rağmen yorumunu giremeyecek kadar
meşgul, yorulmuş ve hevessiz bir dönemden geçiyorum. Umarım yakında bu
durumların hepsinden kurtulur ve blogla daha alakalı olduğum günlere dönerim.
Her neyse ilk kitabını oldukça beğendiğim Kralkatili Güncesi serisinin ikinci
kitabını da an itibari ile bitirdim ve sıcağı sıcağına yorumumu yapmayı ihmal
etmeyim istedim.
Kendisine “kissed
by fire” lakabını yakıştırdığım kızıl kafa Kvothe’un maceraları son hızıyla
devam ediyor. Hem de oldukça kalın ikinci kitabıyla. Bu kitabı çok kısa sürede
ve oldukça kendimi kaptırarak okudum dersem bir miktar yalan söylemiş olurum.
Kitap oldukça akıcı olmasına rağmen hem yoğun bir dönem geçirdiğim için hem her
yere taşınabilir bir yapısı olmadığı için çoğu zaman okumayı ihmal ettim veya
başka kitapları araya sıkıştırmak durumunda kaldım o nedenle biraz geniş zamana
yayarak okudum ama yine de efsanevi tadını almaktan geri durmadım.
Önceki kitap
ardında bıraktığı birtakım gizemler ile ve oldukça güzel bir kurgu ile başlayıp
sona ermişti, okuyanlar bilirler. Bu kitapta da son derece güçlü bir kurgu
olduğu hemen gözüme çarptı. Zaten baş karakteri sevmiş ve benimsemişseniz,
kurgu aşırı derecede saçmalaşmadıkça kitabın tadı size hep leziz gelir
kanısındayım. Bende arka kapak yazısındaki gibi destanlara konu olan, Felurian
ile bir gece geçiren, üniversiteden atılan, tanrılarla konuşan Kvothe’umu
sevdiğim için bu kitapta da nefesimi kesen yerler oldu.
Olaylardan önce
karakterlerden bahsetmemiz gerekirse, ilk kitaptan çok da farklı bir kadrosu
olmadığını görebilirsiniz. Yine başı Kvothe çekmekle birlikte, üniversitedeki
öğretmenler, Denna, Kvothe’un yakın arkadaşları Fela, Simmon, Wil gibi
karakterlerin yanı sıra yeni ve farklı karakterler de kadroya dahil oluyordu.
Bazılarını gerçekten çok sevdim. Tempi’yi,
Vashet’i, Brendon’ı, Celean’ı ve daha birçoğunu. Sizin de tanıdıkça
seveceğinizden şüphem yok. Tabi pek içimin ısınmadığı kişiler de var. Mesela
Felurian karakteri ve kitaptaki yeri bana saçma ve gereksiz geldi. Felurian’ı
arka kapak yazılarından ve resimlerdeki tasvirlerden yola çıkarak çok daha
farklı ve büyüleyici hayal etmiştim. Hevesinizi kırmak gibi olmasın ama
kitaptaki yerinin pek de öyle olmadığını görünce bir nebze hayal kırıklığına
uğradığımı söylemeden geçemeyeceğim. Bölümü gereksiz yere uzatılmıştı ve
fantastik bir eser olmasına rağmen bazı paranormal yerlere saçma şekilde yer
verilmişti.
[!!SPOILER!!]
Ademler ile ilgili yerler de bazen sıkıcı ve yavaş ilerlese
bile kitaba farklı bir boyut kazandırıyordu. Kitabın hep üniversitede veyahut
hep yollarda geçmesini beklemek saçmalıktı. Yazarın Kvothe’u sürekli bambaşka
dünyaların içine sürüklemesi, kitaba hareketlilik katıyordu. Bir yandan
Severen’de Maer’in yanında, bir yandan Trebon taraflarında ejderuslar ile
boğuşurken, bir yandan dünyadan çok uzaklarda fey dünyasında, bir yandan
ormanlarda kamp kurarken haydut peşinde, bazense Ademre denen topraklarda Adem
fedaileri tarafından eğitilirken onu görmek size de bambaşka kitaplar okuyor,
bambaşka dünyalara gidiyor tadı veriyordu. Bu tür gezinti ve maceraların daha
ergenlik döneminde diyebileceğimiz küçük Kvothe’umuza deneyim ve hayata
bambaşka bakış açıları kazandırdığı, aynı zamanda bizlere Kvothe’un sahip
olduğunu görmediğimiz birtakım özelliklerini gösterdiği gerçeği hoşuma gitti.
Yine de en çok Kvothe’un üniversitedeki hallerine, oradaki arkadaşlıklarına
özlem duyduğumu söylemem gerekir.
[!!SPOILER SONU!!]
Yazar yine bu
kitapta da özgün kurgusu ile bizleri şaşırtmaya devam ediyordu. Zaten en baştan
beri sevdiğim ve “3S”olarak isimlendirdiğim sigaldri, simya ve sempati
durumlarını kitapta oldukça seviyorken bunun dışında isimler, haritalar,
Ademlerin dili, tarih, mahremiyete bölgeden bölgeye bakış açılarının farklı
olması gibi orijinallikler göze çarpıyordu kitapta.
Yer yer hatta çoğu
zaman Kvothe’un sigaldrisini, sempatisini, alarını, lavta çalmasını özlediğim
yerler oldu çünkü kitap çok kalın olduğu için sevgili kahramanımızın bunlar
dışında uğraştığı birçok şey de oluyordu.
Kitabın bambaşka,
gizemli bir dünyası var. Siz de Kvothe ile birlikte birçok soru işaretinin ve
gizemin peşinde sürüklenirken buluyorsunuz kendinizi. Kitap bu kadar kalın
olunca ve seri üç kitaptan oluşacak olunca gizemin bir kısmının bu kitapta
çözülüp bazı şeylerin açığa kavuşacağını düşünüyor insan ama 1200’e yakın
sayfayı yalayıp yutmuş olmama rağmen en ufak bir soruma bile cevap bulamadım
demekle kalmayıp bu kitap yeni soru işaretlerine sebep oldu diye de eklemek
istiyorum. Biraz spoilerımsı bir şey söylemek istiyorum. O yüzden dikkatli
okuyun bu satırları! Kitabın asıl gizemi hem Kvothe hem bizim için
Chandrialılar olmakla beraber biraz fazla gizemli kalıp abartıldıklarını
düşünmeye başladım. Herkesin onlar hakkında bir şeyler söylemekten kaçınması,
onlarla ilgili hiçbir kaynakta yeterli bilgi bulunmaması abartıya kaçmış. Keşke
bu kitapta biraz daha netleşen noktalar olsaydı düşüncesindeyim.
Çok da uzatıp
içinizi sıkmak istemiyorum. Zaten spoiler vermeden de tam layıkıyla yorum
yapabileceğimden emin değilim. Şimdiye kadar istemeden de olsa arada spoilerlar
kaçırdığım noktalar olduysa bağışlayın. Kitap tuğla gibi olsa da gözünüz
korkmasın bakmayın benim biraz uzattığıma da oldukça akıcı ve muhteşem bir kitap.
Şimdiden en sevdiğim ilk beş seri içine gözü kapalı girdi. Patrick Rothfuss’u
ve yazım tarzını da oldukça beğendim. Üçüncü kitabı sabırsızlıkla bekliyorum ve
herkese de mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. Canım kitabım. Herkese bol
kitaplı günler!
Alıntılar
Evet, kusurluydu. Fakat gönül meselelerinde bunun ne önemi var? Biz insanlar bir şeyi sevdik mi severiz. Mantığın bunda yeri yoktur. Hatta mantıksız sevgi pek çok açıdan gerçek sevgidir. Sevmek için bir sebep oldu mu herkes sevebilir. Böyle bir şey cebinize bir peni koymanız kadar doğaldır. Ama bir sebep olmadan sevmek… Kusurları bilip onları da sevmek… İşte bu nadir, saf ve mükemmel bir şeydir.
Annemin saçlarımı okşaması. Bana sarılan kolları. Başımı boynundaki o kıvrıma kusursuzca yaslamam. Geceleri kamp ateşinin yanında kucağına oturup kendimi miskin, mutlu ve güvende hissetmem. En kötü anılar bunlardı. Kıymetli ve mükemmel. Ağız dolusu cam kırığı kadar keskin.
Müzik kendi kendini açıklar, o hem yoldur hem de yolu gösteren harita. İkisi birdendir.
Her açık bilgi aslında tercüme edilmiş bir bilgidir ve her tercüme kusurludur.
Çok dikkatli baktığın için yeterince göremedin. Fazla bakmak görmeye mani olabilir, anlıyor musun?
Şarkılar kendi saatlerini ve mevsimlerini seçerler. Ezgin cılızsa bunun bir sebebi vardır. Ezginin tonu yüreğinin mizacıdır ve çamurlu bir kuyudan temiz su çekemezsin. Tek yapacağın artıkların dibe çökmesini beklemektir. Yoksa sesin kırık bir çanınkinden farksız olur.
Hangilerini daha ilginç bulurdunuz? Kendilerini hemen kollarınıza atanları mı, yoksa daha zorlu, daha çekingen, hatta çabalarınıza karşı kayıtsız kalanları mı? Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Bazıları erkeklerin yılışıklığına katlanamaz. Ve kendi kararlarını vermek için rahat bırakılmak hepsinin hoşuna gider. Daima gözünüzün önünde olan bir şeyi özlemeniz güçtür.
Teccam, Tecelli adlı eserinde sırlardan bahsederek onlara zihnin ıstırap verici hazineleri der. Çoğu insanın sır zannettiği şeylerin aslında hiç de öyle olmadığını açıklar. Mesela gizemler sır değildir. Az bilinen gerçekler veya unutulmuş hakikatler de. Teccam’a göre bir sır, faal olarak bilinen gizli bir bilgidir.
Çoğu sır ağız sırrıdır. Paylaşılan dedikodular ve fısıldanan küçük skandallar gibi. Bu sırlar dünyaya salınmak için can atmaktadır. Bir ağız sırrı çizmenizin içine kaçmış küçük taş gibidir. İlk başta onun farkında bile olmazsınız. Ama daha sonra rahatsız edici ve en sonunda katlanılmaz hale gelir. Ağız sırları tutuldukça büyürler, dudaklarınıza baskı yapana dek şişerler. Serbest kalmak için didinirler. Yürek sırları farklıdır. Bunlar mahrem ve ıstırap vericidir. Tek istediğiniz onları dünyadan saklamaktır. Ağzınızda şişip dudaklarınıza baskı yapmazlar. Yürekte yaşarlar ve saklandıkça ağırlaşırlar.
Teccam ağız dolusu zehrin bile bir yürek sırrından daha iyi olduğunu iddia eder. Bir budalanın bile ağzındaki zehri tükürebildiğini, ama bizlerin bu ıstırap verici hazineleri sakladığımızı söyler. Onları her gün biraz daha yutkunarak içimizde daha da derine inmeye zorlarız. Orada otururlar, ağırlaşırlar, çürürler. Yeterince zaman geçerse kendilerini saklayan yüreği ezerler.
Dünyada hiçbir şey birini alışık olmadığı bir hakikate inandırmak kadar zor değildir.
Yabancı diller müzik enstrümanları gibidir: ne kadar çok dil bilirseniz yenilerini öğrenmeniz o kadar kolaylaşır.
En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar.
Uyurken bir ateşin resmiydi. Uyanıkken ateşin ta kendisi.
Gurur ve akılsızlık; bu ikisi daima el ele gider.
Öykü dediğin ceviz gibidir. Bir budala onu bütün bütün yutup boğulur. Başka bir budala değersiz olduğunu sanıp atar. Ama bilge bir kadın kabuğu kırmanın ve içindeki meyveyi yemenin bir yolunu bulur.
Bazen bir insanın alabileceği en iyi yardım, başka birine yardım etmesidir.
Fakat sessizlik öncekinden de güçlüydü. O kadar yoğundu ki ekmeğinizin üstüne sürüp yiyebilirdiniz. Öyle sessizlikler vardır ki sözcükler bile bunları kovamaz.
Puanım
Sonunda 😄 Ben de merak ediyordum nerelerdesiniz diye, ikiniz de bayadır yoksunuz, hatta Esma'nın yorumunu gördüm Şule'nin blogunda ona da sordum 😄 Sonuç olarak sevindim bir başlangıç yapmana, devamı gelsin ☺️
ReplyDeleteYahu sotma bende özledim buraları ve sizleri ama bir türlü fırsat filab olmadı daha sık uğramaya çalışacağım finaller bir geçsin öyle umuyorum. Devamı gelecek teşekkürler kuzucuk 😘
DeleteAy onu bunu bırak da hosgeldinnnn :) nerelerdesin canm benm özletin kendini bakk 😘😘💕💕💕
ReplyDeleteBende sizleri özledim ya işte yoğundum şu sıralar giremedim hiç :( hoşbulduk ❤❤❤❤
DeleteBende sizleri çok özledim ya sorma bu sene ağır bir sene okulum için dersler başka kurslara filan gittim onlar başka şeyler derken ne doğru düzgün kitap okudum ne de yorum yazabildim. Kitabı bitirememe sebebini anlıyorum hele ki şu üçümcü kitabın gelmeme durumu. Ben buz ve ateşin şarkısında aynı şeyi yaşıyorum ejderhalar dansı en son okuduğum kitabı olmasına rağmen orada bile birçok detayı olayları unuttum ama hala çıkmadı yenisi. Umarım aynısı bu kitapta da başıma gelmez de çıkar şu üçüncü kitap. Sende bitirdiğinde hemen üçüncüyü alıp okuyabilirsin. Buralar nefes almak kafamı dağıtmak için güzel yerler dediğin gibi.uzun süre ihmal etmiş olmak üzüyor beni. Neyse bir süre buralarda olamayacağım gihi görünüyor ama yazın gümbür gümbür gelirim inşallah. Yorum için teşekkürler İlkaycım :) :)
ReplyDeleteBir de üçüncü kitap çıksa.
ReplyDeleteTez zamanda çıkar inşallah :/
DeleteBende çok bunaldım kafamı yemek üzereyim. Çok sağol sanada kolaylıklar :)
ReplyDeleteYeniden aramıza dönmene sevindim :)) Bu seriyi çok seviyorum ama favorim birinci kitap :D Felurian kısmı beni de sıkmıştı, gereğinden fazla uzundu. Üçüncü çıkana kadar da serideki olayları unutmam umarım :D
ReplyDeleteBende sevindim :D birinci kitap gerçekten çok güzeldi ama ben bunu da çok sevdim bazı yerler canımı sıkmayın rağmen. Seri mükemmel umarım üçüncüsü hemencik çıkar. Unutmayan unutana anlatsın o zaman. Yorum için teşekkürler :) :)
DeleteYorumlarını özlemişiz :-) Seriye başlayıp kitabın ebatları yüzünden yarım bırakmıştım çünkü dışarıya götüremiyordum. 3.kitap çıkınca tekrar başlayacağım umarım :-)
ReplyDeleteHep bu ebatların yüzünden yahu. Otobüste orada burada taşıyamadığım için okuyamadım bende. Mutlaka başla bence efsane güzel bir seridir :) bende sizleri çık özledim :)
DeleteBir gittiniz pir gittiniz. Aramıza tekrar hoşgeldiniz canlar :) Ben de Halide Edip'in kitabını biteremedim henüz, ki okuyacağım 150 sayfacık, resmen utanıyorum kendimden :D
ReplyDeleteEvet kuzucum gelemedik bir türlü. Ya aksilikler gelince hepsi üst üste geliyor inan kitap okuyamamak beni de oldukça üzüp sinir etti en kısa zamanda normale döneceğim inşallah. Yorum için teşekkürler kuzucuk 😘 :)
DeleteTemelli gitmediniz sonuçta yine yazılar geliyor takma kafana o yüzden :) Ki yokken kütük gibi kitap okumuşsun süper bence :D
ReplyDeleteEvet tam anlamı ile kütük gibiydi :D yeni yorumlar da gelecek inşallah temelli gitmeyi hiç istemem yorumun için teşekkürler tatliş :)
DeleteHer zaman blogumuzla istediğimiz kadar ilgilenemiyoruz. Yazılarını, yazılarınızı özledik. istediğin boş vakitler en kısa zamanda gelir umarım :-)
ReplyDeleteBende yazmayı ve sizlerin kitap yorumlarınızı okumayı özledim ama zamnasızlık kötü ne yazık ki. O zamanların geleceğine canı gönülden inanarak yoğun dönemi atlatmaya çalışıyorum destekleriniz ve gülzel dilekleriniz içinn siz tüm bloggerlara teşekkür ederim :)
Deleteneşen çabuk yerine gelsin taam mıııı :)
ReplyDeleteTaam kuzucum anlaştık 👍 :)
DeleteÖzlemiştik:) evet zaman zaman böyle dönemler oluyor ama umarım çabuk üstesinden gelirsin:) kitap senden 5 tam puan almış, o zaman bu seriyi ben de not edeyim, bayağı merak ediyordum, keyifli okumalar, sevgiler:)
ReplyDeleteBende özlemişim sizlerle olmayı sevgili kitapsever dostlarım. Evet beş puan verdim on puan olsa on da verirdim mükemmel seri mutlaka okumalısın yorumlarını bekliyorum erenciğim :)
Delete