Kitabı çok beğendim ve çok güzel bir dille yazıldığı için bolca da alıntı çıktı. Bende ayrı bir yazı yazmayı uygun görrdüm. İşte alıntılar! Umarım beğenirsiniz. :)
-Bir soru sorabilir miyim Reshi?
-Daima, Bast.
-Kaygı verici bir soru?
-Zaten sormaya değer sorular hep öyledir.
Haksız yere suçlanmak zordur, ama hayatlarında bir kitap açıp okumamış veya yaşadıkları yerden yirmi kilometre bile uzaklaşmamış kişilerin sana tepeden bakması daha da zordur.
Size bir çocuk gibi hitap edilmesi çok can sıkıcıdır, çocuk olsanız bile.
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir." sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk başta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği anlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Size sudan ve dalgalardan bahsedebilirim, ama kıyısında durmadığınız müddetçe boyutlarını idrak etmeniz mümkün değildir. Ortasında bulunmadığınız, her tarafınız uçsuz bucaksız sularla çevrili olmadığı sürece kafanız bir türlü basmaz. Ancak o zaman ne kadar ufak ve güçsüz olduğunuzu kavrayabilirsiniz.
Neyden kaçtığımı bilmiyordum, tabi o şey bir insansa o başka. Çok iyi öğrendiğim bir ders de buydu; İnsanlar acı anlamına geliyordu.
Ama biz insanlar alışkanlıklarımıza bağlıyızdır. Kendimiz için kazdığımız çukurlarda kalmak kolayımıza gelir.
Bu dünya ölümcül yara almış bir dost gibi. Acısını dindirebilecek tek şey de acı bir ilaç.
Elini tutmak istiyordum. Parmak uçlarımla yanağına dokunmak istiyordum. Ona üç yıldır gördüğüm tek güzel şey olduğunu, elinin tersiyle ağzını kapatarak esnemesinin nefesimi kestiğini, telaffuz ettiği sözcüklerin bazen o hoş sesinde anlamlarını yitirdiğini, yanımda olduğu müddetçe başıma hiçbir kötü şeyin gelmeyeceği gibi bir hisse kapıldığımı söylemek istiyordum.
Öfkeniz geceleyin içinizi ısıtabilir ve incinmiş bir gurur sizi harikulade şeyler yapmaya teşvik edebilir.
Beni mümkün olduğunca çok utandırmayı arzuluyordu. Kısacası bana kendi kendimi asmama yetecek kadar ip verdiğini sanıyordu. Anlaşılan bir kez bağlandıktan sonra ilmiği başka birinin de boynuna kolayca geçirebileceğimi düşünmemişti.
Hayatını nasıl yaşarsan yaşa, aklın seni bir kılıçtan çok daha iyi korur. Onu daima keskin tut!
Güvende olmanın en iyi yolu, düşmanlarını sana zarar veremeyeceklerine inandırmaktır.
Aklı başında herkesin korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı bir adamın öfkesi.
Bir hikayenin nasıl bittiğini daha en başından biliriz. Zaten bizi hikayelere çeken de budur. Gerçek yaşamda olmayan bir berraklığa ve sadeliğe sahiptirler.
Dostunu kaybetmenin iki kesin yolu vardır; biri borç almak, ötekiyse vermektir.
Müzik mağrur, sağı solu belirsiz bir kadın gibidir. Ona hak ettiği zamanı ve ilgiyi verirseniz sizin olur. Ama onu hiç sayarsanız gün gelir çağrınıza cevap vermez.
Bazen ağzım kendiliğinden konuşmaya başlar ve aklımın ona yetişmesi biraz zaman alır.
İşte ümit etmenin sonu budur. Avcunu yalarsın. Yine de o kadını bulamaman iyi oldu. Asla sesi kadar güzel olamazdı. Yanan gümüş gibi, nehir taşlarına vuran ay ışığı gibi, dudaklarına değen bir tüy gibi parlak ve müthiş sesi kadar güzel olamazdı.
Tıpkı ateş gibiydi. Ateşe titreştiği, parladığı için bakarız. Gözümüze çarpan şey ışığıdır, ama ona sokulmamızın parlaklığıyla bir alakası yoktur. Bizi ateşe çeken şey, ona yaklaştığımız zaman hissettiğimiz sıcaklıktır.
Dedikleri gibi en güzel intikam iyi yaşamaktır.
Bir erkek sana gül verdiğinde onun gerçek niyetini anlamayabilirsin. Seni narin ya da çıtkırıldım gördüğünü sanırsın. Belki sana sadece güzellik vasfın üzerinden yaklaştığı için onu reddedersin. Belki de çiçeğin sapı dikenlidir ve sana zarar vermek istediğini zannedersin. Fakat dikenleri kesip atarsa kendini koruyabilen şeylere karşı hoş gözle bakmadığını düşünürsün. Davranışlar farklı farklı şekillerde algılanabilir.
Bana söğütleri hatırlatıyorsun. Güçlü, iyi kök salmış ve gizli. Fırtınada kolayca bükülüyorsun, ama asla istediğinden daha fazla değil.
"Papatya pek münasip." diye dikkatimi dağıtmasına fırsat vermeden sözlerime devam ettim. "Yol kenarlarında yetişmeye itiraz etmeyen uzun ince bir çiçek... Çok narin olmayıp dayanıklıdır. Papatya başının çaresine bakabilir. Sanırım sana en uygunu bu...Ama gel listemize devam edelim. Zambak? Fazla şatafatlı. Kenger, fazla mesafeli. Menekşe, çok kısa ömürlü. Trilyum? Hım, bak bu da güzel. Hoş bir çiçektir. Yetiştirilmesi güçtür. Taç yapraklarının dokusu..." Genç ömrümün en cesurca hareketini yaparak iki parmağımla Denna'nın boynunu okşadım. "...teninin yumuşaklığıyla ucu ucuna da olsa uyumlu. Lakin o da yere çok yakındır."
"Güçlü sarmaşıklarda yetişen koyu kırmızı bir çiçektir. Yaprakları koyu renkli ve narindir. Sarmaşığı en iyi gölgeli yerlerde yetişir, fakat çiçekli kısımları güneşin başıboş ışıklarını bulup açar." Denna'ya uzun uzun baktım. "Sana tam uydu. İçinde hem gölge hem de ışık taşıyorsun. Selase çiçeği ormanın derinliklerinde yetişir ve sadece bu işten iyi anlayan kişiler tarafından bakılıp büyütülebilir. Fevkalade bir kokuya sahiptir. Çok aranır, az bulunur." Durup ona dikkatle bakarmış gibi yaptım. "Evet, illa ki bir tanesini seçmek zorundaysam selase çiçeğini seçiyorum."
Kadınlar ateşe benzerler. Bazıları mum gibidir; parlak ve dost canlısıdır. Bazılarıysa kıvılcım veya közü andırır, yahut yaz gecelerinde peşinden koşulacak ateş böceklerini. Bazı kadınlar kamp ateşi gibidirler; bir gece sana ısı ve ışık verdikten sonra bırakılmaya razıdırlar. Bazıları şömine ateşinden farksızdır; ilk bakışta bir şeye benzemeseler de altları çok ama çok uzun süre yanan sıcak ve kıpkırmızı kömürlerle doludur. Fakat Dianne...Dianne, Tanrı'nın bileği taşına sürttüğü keskin bir demirden dökülen bir kıvılcım şelalesi gibi. Kendini ona bakmaktan, onu istemekten alıkoyamazsın. Hatta bir saniyeliğine bile olsa elini o şelaleye sokmayı arzularsın. Ama onu tutamazsın. Denersen kalbin kırılır.
Hiçbir şey rüzgar ya da kadınların ilgisi kadar değişken değildir.
Çok az şey sorgusuz sualsiz itaat kadar sinir bozucudur.
Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcükler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile gözyaşlarına boğabilir. Bir insanın sana aşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir.
Bilgelik cüretkarlığı bastırır.
Üniversite'nin altında en çok istediğim şeyi buldum. Ama hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Zaten gönlünde yatana kavuştuğun zaman hep öyle olmaz mı?
Denna vahşi bir şey. Bir burçin ya da bir yaz fırtınası gibi. Fırtına evini yıkarsa ya da bir ağacı devirirse ona acımasız diyemezsin. Zalimdir, hepsi o. Tabiatının gerektirdiği gibi davranmıştır ve malesef bir şeyler zarar görmüştür. Aynı şey Denna için de geçerli.
Suyun durgun yüzeyine bakarken aşağılardaki derin, soğuk karanlığı unutma.
Bu kitabı senelerce kalın diye almadım. Kalın dediğimde adamların ama akıcı demesine de ayrıca gıcık kaptım. Kardeşim iki cilt yerine beş cilt basın kolum sğrıyor benim, onu demeye çalışıyoum diye azarladım. En sonunda bir blog arkadaşım e kitap halini gönderdi de okuduğum ilk e kitap oldu :) Metehan da Kanada'ya götürdü böylece sanırım iki kere okudu. Ama bir de sonuncu kitap çıksa artık yaaa. (Yalnız kitabı kimin okuduğunu görsem aynı şeyleri yazıyor olabilirim, vallahi bunadım artık :D)
ReplyDeleteHahahha Bence de kalın diye önyargıyla yaklaştığımız kitaplara haksızlık yapmayalım e kitap olunca belki gözüne daha az kalın görünerek başlamışsındır. O veya bı şekilde okumuş olmana sevindim açıkçası benim 1200 sayfalık ikinciden gözüm hafiften korkuyor ama yine de heyecanlıyım okumak konusunda. Pişman dq etmiyor hani..önerebilir boşuna önermiyorlar. Değerli yorumum için teşekkürler :)
DeleteSümeyyeeee, kalın kitaptan gözüm korktu diye okuyamam demiyorum kolum ağrıyor diyorum :D Eklemlerim tartmıyor kitabı gidip masa başında ansiklopedi okur gibi okumak zorunda kalıyorum :) Ay ben kimselere derdimi anlatamıyorum :D
Deleteİkinci kitap da,çok güzel bir de sessizliğin şarkısı diye yan kitap diyebileceğim hikâyesi var o da harika :)
Evet onu da aldım.ikisi de duruyor kitaplığımda. En kısa zamanda okuyacağım inşallah. Bu arada özür dilerim ben yanlış anlamışım evet çık haklısın valla yatarak okumak için son derece kalın ve ağır kitaplar ne yazık ki. E kitap ta okumayı da pek sevmiyorum muhtemelen bende diğer kitabını ansiklopedi gibi okuyacağım :/
DeleteYalnız e-kitap okuyunca da insan bir eksiklik hissediyor. Kitap sayfası çevirmeyince tadı yarım kalıyor sanki :)
DeleteKatılıyorum kesinlikle. Bence de öyle oluyor. Kitap kokusu, kitabın elinde rahatlatıcı ağırlığı, sayfaları olmayınca heo eksiksin :(
DeleteAlıntılar çok güzel. Mutlaka okumalıyım bu kitabı.
ReplyDeleteEvet oldukça güzel alıntıları var. Hatta biraz daha bulmuştum ama yazı uzadıkça uzamasınndiye kestim bir kısmını :)
DeleteAlıntıların bir kısmını okudum tadı kaçmasın diye kitabın ama okuduklarım çok hoşuma gitti. Kalın diye korkanlardandım ama alıntılar sayesinde biraz daha attım korkuyu :D
ReplyDeleteDimi ne güzel alıntıları var kitabın. Yazarın güçlü kalemi sağolsun. Kitabı okuduktan sonra tamamoiını okursun hatta daha fazla alıntı da sen paylaşırsın kitabın ününü duyururuz. Gözün korkmasın kalın ama akıp gidiyor sayfalar :)
DeleteEn güzel intikam,iyi yaşamaktır.Valla güzel söz :)
ReplyDeleteBende çok beğendim o sözü. Çok yerinde bir söz :)
DeleteAlıntılar çok güzel... Umarım okuma şansım olur... Sevgiler...
ReplyDeleteUmarım o şansı en kısa zamanda bulursun. Yorum için teşekkürler. Sevgiyle kal :)
DeleteBen de bayılarak okumuştum, dün de Sessizliğin Müziği'ni bitirdim ama beklediğimi vermedi :D Üçüncü kitap keşke hemen çıksa, sanırım beklentimi tek karşılayacak şey :D
ReplyDeleteBen ikinciyi en kısa zamanda okumaya çalışacağım. Üçüncüyü de heyecanla bekleyrceğimden eminim. Sessizliğin Müziğini de hemen peşisıra okumayı düşünüyorum kitaplığımda duruyor ama seri kitapları beklentiyi ve çıtayı öyle yükseltmiş ki okuyanlar Sessizliğin müziği nin beklentinin altında kaldığını söylüyorlar buda biraz hevesimi kırıyor açıkçası umarım üçüncü kitapta, sessizliğin müziği de harika olur. Yorumun için teşekkür ederim :)
DeleteEn sonuncusu ve 2. söze ba-yıl-dım. Ne güzel bir kitapmış bu gerçekten. Kitap alıntıları bende yapıyordum bir zamanlar zor bir iş ama sen bunu çok güzel başarmışsın :)
ReplyDeleteGüzel bir uğraş sonradan dönüp bakabiliyorum ve harika alıntıları olan kitapları görebiliyorum. Başarabildiysem ne mutlu bana. Yorumun için teşekkürler :)
DeleteAlıntılar çok hoşuma gitti. Umarım kitabı da okuyabilirim.Emeğine sağlık...
ReplyDeleteTeşekkür ederim yorum için umarım okuyabilirsin. Güzel kitaptır. Sevgiyle kal:)
DeleteBen post it işini artık o kadar abartıyordum ki en sonunda beğendiğim yerlerin resmini çekip oraya buraya depolar oldum. İnsan özledikçe açıp bakmalı öyle bir kitap öyle de güzel alıntılar İlkaycım :)
ReplyDeleteadı da foto da alıntılar da güzelmiş :)
ReplyDeleteEbet öyle de güzrl bir kitaptır. :)
DeleteAy o ne güzel alıntılar öyle! *-* Çok güzel bir yazı olmuş. Yalnız favori kısmım Handan Abla'yla yazışmanız oldu, baya güldürdünüz beni :D Konu açılınca bana da baya şikayet etmişti :D
ReplyDeleteHandan abla çok enerjik ve sevecen ya çok sevdiğim blogger ablalarımdandır. Güzel alıntılar seçmeye çalıştım sizler için bepenildiyse ne mutlu bana. Şikayet etmekte de haklı valla bende ederim kitabı okurken aynı nedenlerden muhtemelen :D
DeleteÇok güzel alıntılar seçmişsiniz. Bu kitabı bende okudum, çok güzeldi.
ReplyDelete