10 Aralık 2016 Cumartesi

Kurt Gölü (Dave Gurney #5) - John Verdon | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Wolf Lake
Seri: Dave Gurney Serisi
Yayınevi: Koridor Yayınları
Sayfa Sayısı: 472
Baskı Yılı: 2016
Goodreads Puanı: 3.84  (760 oy)


Arka Kapak Yazısı
  Gördüğünüz bir kabus, cinayet silahı olarak kullanılabilir mi?

  Ülkenin farklı yerlerinde yaşayan dört kişinin tek ortak noktası; aynı rüyayı gördüklerini ve bu rüyada kurt başlı bir hançerle öldürüldüklerini söylemiş olmalarıdır. Dördü de bu ifadelerinden hemen sonra, bilekleri kesilmiş halde bulunur ve yanı başlarında hepsini ölüme götüren kurt başlı bir hançer duruyordur. Onları intihara götüren bu kabuslar mıydı?

  Bir anda tüm dikkatler, ürkütücü atmosfere sahip Kurt Gölü diye bilinen yerde, hipnoz terapileri yapan Psikolog Richard Hammond'a yönelir. Her bir kurban ölmeden kısa bir süre önce Hammond ile Kurt Gölü'nde hipnoz terapisi görmüştür.

  Kurt Gölü'nün şeytani esrarengizliğinde en az onu tuzağa düşüren kar fırtınası kadar acımasız olan düşmanları, ne pahasına olursa olsun Gurney'i gerçeklerden uzak tutmaya kararlıdırlar. Duygusal açıdan kırılma noktasına gelen Gurney, şimdiye kadarki en korkunç düşmanı ile kendini ölümcül bir oyunun içinde bulur.


Yorum
   Merhaba arkadaşlar! Öncelikle bloga şu sıralar pek ağırlık veremediğim için çok üzgün olduğumu belirtmem gerekiyor. Öğrenci olunca derslerin yoğunluğu ve aynı zamanda bilgisayarımın bozulması gibi sorunlar üst üste gelince uzun aralıklarla yazar oldum ve bu durum hiç hoşuma gitmiyor. :( Neyse ki bu tek yazarlı bir blog değil de Esma arkadaşım blogu aksatmadan yazabiliyor.

    Aslında bu kitabı bitireli bir haftayı geçti ancak bahsettiğim nedenlerden dolayı yazamadım ve o ilk andaki güncel bilgileri neredeyse unuttum diyebilirim. Not aldığım kitap bilgileri de bilgisayarımın formatlanması ile birlikte uçtu gitti. :( Ancak yine de o zamankine göre daha üstünkörü de olsa kitabı yorumlayım diyorum artık. Bu seri zaten benim çok sevdiğim bir seriydi ve artık John Verdon yeni kitabı ne zaman çıkaracak diye heyecanla beklemeye başlamıştım ve nihayet çıkar çıkmaz hemen aldım ve okudum.

   Kitaptan bahsetmeden önce, seriyi unutmuş olanlar için karakterleri tanıtarak başlayayım. Kitabın ana karakteri Dave Gurney emekli bir dedektif. Zeki, olaylara karşı meraklı doğası olan, sezgileri güçlü, olgun, kibar, kötü alışkanlıkları olmayan, dürüst bir karakter. Aynı zamanda Madeleine ile olan zıt yönleri ve ağır aksak ilerleyen evlilikleri yüzünden her ne kadar geri çekilmiş olsa bile olaylara ve dedektifliğe aç, onlardan uzak kalamayan bir maceraperest. Onun aksine Madeleine karakteri ise enerjik, sevecen, doğayı, yürüyüş yapmayı, çiçek toplamayı seven, mütevazi, hümanist bir kişilik. Bu arada bazen okurken karakterleri gözümüzde canlandırırız da aklımıza ünlü isimler gelir ya benim Dave Gurney için de Madeleine için de kendi kafamda yakıştırdığım isimler Daniel Craig ve Joan Cusack. Sherlock izleyenler bilirler. Neden bu karakterler bilmiyorum. :)


   Serinin her kitabında farklı olaylar işleniyor hepinizin bildiği üzere. Bir kitapta gelin düğününde doğranır, bir kitapta adam babasının cenazesinde vurulur, başka bir kitapta bir psikopattan çılgınca mektuplar gelir derken her kitapta aynı baş karakterin çözdüğü farklı olaylar işleniyor. Yani biz okurlar kitapları sıralı olarak okumasak bile çok sıkıntı yaşayacağımızı zannetmiyorum. Ben ilk dört kitabından üçüncüsünü çok beğenmiştim ve yeni kitabı ise heyecanla bekler olmuştum.

   Bu kitapta olaylar yine son derece hareketli başlıyor. Kitabın arka kapak yazısından okuyup anlayacağınız üzere bir hipnoz sonrası aynı şekilde kendini öldüren dört karakterin gizemi çözülmeye çalışılıyor. Tabi bu gizemi çözmekte hayatı başarılarla dolu dedektif Dave Gurney'e düşüyor. Dave bunu yaparken aralarda yaşanan gizemli ve gerilim dolu olaylar da kitaba ayrı bir hız kazandırıyor.

   Gurney serisinin kitapları ile ilgili tek sıkıntı, hepsinde olayların kurgulanış ve işleniş tarzının aynı olması bence. Gurney gibi ödüllü bir dedektif dışında kimse tarafından çözülemeyecek bir olay, Gurney'in çekincelerini kırıp onu davaya ikna etmeye çalışan bir Hardwick, Gurney'in emekli oluşu ve karısından çekinmesi ve bu yüzden davayı kabul etmeye yanaşmayışı ama sonradan tutkularına yenik düşerek olaylara dahil olması süreci ile kitap başlıyor. Daha sonra adım adım giderek puzzleın parçalarını tek tek toplayıp birleştiriyor ama bir parçası kitabın sonuna kadar hep eksik kalıyor. Bu da katilin kim olduğu sorusunun cevabı oluyor ve her seferinde katille Gurney'in bir odada veya ormanda veya evde yüzleşmesi ile tüm sırlar açığa çıkıyor. Kısacası kitabın sistematiğini çözdükten sonra Gurney'in nerede ve nasıl hareket edeceğini, kitabın nasıl ilerleyeceğini bilmiş oluyorsunuz. Beklentileriniz de ona göre şekilleniyor.


   Gurney karakterni çok sevdiğim için tüm tahmin edilebilirliğine rağmen kitabı zevkle okuyorum. Yılların deneyimli dedektifliğini yapan Gurney insanları ve çevresindeki olayları çok iyi gözlemliyor. Bu yönüyle de biraz Sherlock'u anımsatıyor bana. Çevresindeki ufak değişiklikler anında radarına yakalanır, kafasını kurcalar, muhakeme süzgecinden geçer ve sonrada soruların cevabı olarak dökülüverir önünüze.

   Önceki kitaplara kıyasla Gurney serisinin bu kitabı biraz daha korku filmlerini andıran bir anlatıma sahipti. Efsanelerin çok olması, ıssız yerler, olmadık anlarda giden elektrikler, baltalı adamlar, karanlıkta gelen gizemli sesler, yarasalar, lanetli göller, olur olmaz her yerde pat diye ortaya çıkıp kötülükle ilgili uyaran gizemli adamlar, kurt ulumaları, çığlıklar derken kitabın gerilim yönünün polisiye yönüne ağır bastığı açıkça görülüyor. Hatta bu kitap başlı başına sinemaya taşınsa güzel bir korku filmi izlemiş olurduk fikrindeyim.

   Bu arada şunu belirtmeden yorumumu sonlandırmak istemiyorum. Serinin beşinci kitabını, diğer kitapları okuduğum iştahla okuyamadığımı fark ettim. Bu belki okuduğum zaman aralığındaki ruh halimden, belki de serinin üzerine birçok kaliteli polisiye okuduğumdan ya da bazı noktaları fazla klişe bulduğumdan kaynaklanıyor olabilir. İlk okuduğum zamanlar son derece zekice gelen detaylar artık okumuşluğum arttığı için o kadar farklı ve özgün gelmiyor artık bana. Her ne olursa olsun bu durumdan hiç hoşlanmadım. Eskiden olduğu gibi Gurney serisi diye heyecanla okumayı ve bir sonraki kitabın çıkmasını iple bekliyor olmayı isterdim.

   Tüm olumlu ve olumsuz yorumlara rağmen, yine seri son derece heyecanlı şekilde devam ediyor. Mutlaka okuyun derim. Herkese bol kitaplı günler :)

Alıntılar
Burada, Amerika'da akıl hastalarına birer pislikmiş gibi davranılıyorken, benzer çılgınlıkları ya da nefreti din kisvesi altında sergileyip, bunu Hristiyanlık adına yaptıklarını söylediklerinde normal karşılamamız çok enteresan değil mi? Sonra da yığınlar halinde kiliselerini dolduruyoruz.
İtibara açtı. Her şeyden çok bir yetişkin olarak görülmeyi istiyordu. Ki bu asla büyümeyen insanların evrensel arzusudur.
Birine çok fazla sayıda açık kapı gösterirsen onda gerçek bir seçim yaptığı hissini uyandırırsın. Böylece tüm kapıların aslında aynı odaya açıldığını fark etmeyebilir.
Eğer bir şeyin yapılmasını istiyorsan onu meşgul birinden iste.
Paranız yoksa paranız olduğunda gerçekte olabileceğinden çok daha fazla şeyin değişeceği vehmine kapılırsınız. Ancak paraya sahip olduğunuzda sınırlarınızın ne olduğunu görürsünüz.
Aslında hepimiz düşüncelerimizin gerçek temelli olduğunu düşünürüz. Ama işin aslı bizim gerçek diye sarıldıklarımız aslında inançlarımız üzerine temellendirdiklerimizdir. Rasyonel bir zeka ısrarla gerçeklerin yeterince ikna edici olduğu kanaatindedir. Ama bu kocaman bir yanılgıdır. Kimse gerçekleri savunmak için canını ortaya koymaz. Ama inançlarını savunmak için seve seve ölürler.
Hiçbir şey, insanı geçmişiyle başa çıkabileceği düşüncesinin yanılgı olduğunu anlaması kadar savunmasız hale getirmiyor.
Şans kavramına inanmazdı. Neticede şans denilen şey aslında istatistiksel olasılıkların yanlış yorumlanmasından ibaret değil miydi? Arzulanan bir olay gerçekleştiğinde kullanılan aptalca bir terim. Ve buna inanan insanlar açısından bile şansla ilgili hiç de hoş olmayan bir gerçek vardı. Şans denilen şey kaçınılmaz olarak bir süre sonra tükenir, yok olurdu. 
Bize asıl zararı başkalarının söylediği yalanlar değil, kendimize söylediğimiz yalanlar veriyor. Özellikle de çaresizce inanmayı arzuladığımız yalanlar.

Puanım
 

11 yorum:

  1. Bir ara çok popülerdi bu seri nedense çekindim ama şu sıralar aklıma düşüyor umarım başlarım bende en yakın zamanda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında çabuk ilerleyen hoş bir polisiye ama okumayınca da çok şey kaçırılıyor diyemem :)

      Sil
  2. Ben serinin ilk kitabını okumuştum, hızlı akmasına rağmen... Bir şeyler eksik gibi gelmişti. Devamını okumadım daha sonra. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet serinin kitaplarında birşeyler eksik. Özellikle bazı noktalarda tam çözüme kavuş adan bitiyor kitap. Bu da serinin kalitesini düşürüyot. Ancak polisiye severler için yine de güzel bir tercih olabilir. En azından aksiyon bol miktarda var :)

      Sil
  3. Bu seriyi seviyorum. 5. kitabını henüz okumadım ama ben hala bir umut, Dave Gurney'i meşhur eden davanın romanını bekliyorum :) Onu da yazsa Verdon :) Ellerine sağlık, sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet onu bende hep merak etmişimdir. Umarım verdon bunu gözden kaçırmaz. En kısa zamanda okuman dileğiyle.yprum için teşekkürler :)

      Sil
  4. Süm seninle ilgili bir yer yok mu hakkımda kısmı felan :) Karıştırıyorum da Bu konuya yazmak istemezdim konudan bağımsız oldu :) Bulamadım bir yer Bir sana gidiyorum bir esmaya :))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkimizin ortak var esma demek ben demek diye düşünerek :) ama sosyal ağlarım var oralardan takipleşebiliriz sıkıntı yok canımcım :)

      Sil
  5. gayet akıcı ve güzel bir kitaptı en azından geçişler gayet mantıklı vayy bee dediğim epey nokta var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet akıcılık konusunda sıkınto yoktu cidden ama ben bir türlü ilk iki kitabın tadını alamadım sonraki kitaplarında :(

      Sil
  6. ilk kitabı okudukdan sonra bir daha verdon okumadım ve hiç kimseye de önermedim. Kitabı okuduğum sırada artık kitabı çözmüşdüm. bol bol klişelerle dolu. Sanki klassik dedektiv okuyorsun. Agata hanəm bile güzel yazıyor. Polislikden emekli olmuş burusidir yazar. duyduğu hadiseleri kitaba döküyor ve profosyonel değil.

    YanıtlaSil