8 Mart 2016 Salı

Martin Eden - Jack London | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Martin Eden
Seri: Yok
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 470
Baskı Yılı: 2006
Goodreads Puanı: 4,35  (11,074)

Arka Kapak Yazısı

  Keskin sınıfsal bilinci, güçlü kalemi ve devrimci sanatıyla Jack London, burjuva gerçekliği karşısında sınıf atlamak isteyen genç bir yazarın düştüğü trajik durumu ustalıkla ve tüm çıplaklığıyla resmeder Martin Eden'da.

Yorum

Esmanın Yorumu
  Kitap bittikten sonra bir kaç kez yorum yazmak için bilgisayarın başına geçtim ama ne yazacağımı, nereden başlayacağımı bilemediğim için kalktım. Aslında hala kitabın bittiğine inanmıyorum, dün akşam bitirdim ama hala yaşıyorum kitabı.

  Martin Eden, aşık olduğu kız için kendini geliştirme çabalayan bir denizcidir. Kendini geliştirmek için kitaplar okumaya, öğrenmeye başlar. Bir süre sonra yazar olmak ister ve yazılar yazmaya, bunları dergilere göndermeye başlar. Kitap Martin Eden'in hayata farklı yönden bakmasını ve yazarlık yaşantısını konu alıyor.

  Kitaba başladığım ilk sayfalarda kitap beni esir aldı ve ilk sayfalarda anladığım bu kitabı seveceğimi.

Mektup okuyan arkadaşına bakarken masanın üstündeki kitapları gördü. Açlıktan ölen bir adamın gözleri, yiyecek gördüğünde nasıl arzuyla dolarsa, öyle bir arzu belirdi gözlerinde.

  Jack London'ın daha önce bir tek Beyaz Diş adlı kitabını okumuş ve aradan uzun zaman geçtiği için hiçbir şey hatırlamıyordu. Martin Eden'e başlarken ne dil ne de konu hakkında bir fikrim yoktu. Okumaya başladıktan sonra yazarın dilinin çok iyi olduğunu düşündüm, bayıldım kitabın diline. Betimlemeler, açıklamalar, düşünceler hepsini okurken büyük bir zevk aldım, kitabın bir çok yerini çok sevdim ve not aldım, aslında not almaktan okuyamadığım bile oldu :D



  Kitabın dilinin çok iyi olduğunu kitabın başından anlayabiliyorsunuz, konu ise okudukça kendini belli ediyor ve onun ne kadar güzel olduğunu düşünüp durmadan edemiyorsunuz. Yazarın değindiği noktalar, değinme tarzı beni büyüledi. Son zamanlarda okuduğum tartışmasız en iyi kitaplardan biriydi, edebi yönden insanı fazlasıyla tatmin oluyorsunuz ve bitince boşluğa düşüyorsunuz.



  Jack London insanlığı çok güzel işlemiş, soylu kesimin yozlaşması, insanların maskelerinin ardındaki gerçekler, insana değil üne-paraya verilen önem, burjuva hayatının sahteliği gibi konular kitapta kendine mükemmel bir biçimde yer bulmuş.
Size kalkıp da ayın yeşil peynirden yapıldığını söylesem hemen kalkıp bu görüşü benimsersiniz, ya da en azından karşı çıkmazsınız. Çünkü param var benim, hemde dağ gibi.

  Kitapta yazarın hayatından büyük izlere rastlıyorsunuz, yazarın hayatını araştırdıktan sonra kitap bana çok daha anlamlı geldi. Kitabı daha fazla anlatmak istemiyorum ki içerikle ilgili spoiler vereceğim yoksa. :)

  Martin Eden son zamanlarda okuyup en çok sevdiğim, beni edebi anlamda tatmin eden ve kalıcı izler bırakan mükemmel bir kitaptı. Şimdiye kadar okumadığım için hayıflanıyorum ama olsun çok güzel bir zaman denk geldi, yazarın diğer kitaplarını da bir an önce okumaya çalışacağım. Martin Eden kesinlikle okunmasını tavsiye ettiğim bir kitap oldu, umarım okumuşsunuzdur ya da okur beğenirsiniz. İyi Okumalar :)

Sümeyyenin Yorumu


Bu kitap hakkında sayfalarca yorum yazabilirim aslında. Ama mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışacağım. Jack London okuma isteği ve arkadaşım Esma’nın önerisiyle başladım bu kitaba. İyiki de başlamışım diyorum. Kitapta baş karakter martin Eden’ın hayatı, sevinçleri, hayalleri, tutkusu, aşkı konu alınmış. Kitap bir yönüyle aşk romanı gibi görünse de ve başlarında ciddi bir aşk romanına hazırlansanız da, aşk teması kitabın ana fikrini ortaya çıkarmak için kullanılan bir araçtan öteye gidemiyor. 

Kitapta Martin Eden’in aşık olduğu anda başlayan yazarlık tutkusu ve bu uğurda insanlara, sevdiği kıza ve inanmayan herkese verdiği mücadele konu alınmıştı. Bu kaleme alınırken aynı zamanda o dönemin toplumu, burjuvaların dışarıdan en aydın gözüken boş yaşantısı, basmakalıp fikirleri, insanları etiketleyen bakışları ve sınıf ayrımları eserde öyle iyi dile getirilmişti ki bir nevi o dönemin şartları hakkında birçok şey öğrenebileceğiniz, burjuvalığı yakından tanıyabileceğiniz öğretici bir eserdi aynı zamanda. İnsanı düşünmeye sevk eden felsefik yönü de vardı. Aşk, burjuva hayatı, yazarlık, felsefe hatta bir miktar da politika ile harmanlanmış çok kaliteli bir eserdi. Kitaptaki dil, betimlemeler o denli güzel ve akıcıydı ki onun güçlü bir kalemin elinden çıktığı çarçabuk anlaşılıyordu. Daha ilk sayfalarda diline hayran olarak okudum. Öyle güzel tasvirler vardı ki birçoğunu alıntılamadan duramadım da. 

Kitapta en hoşuma giden yerlerden biri ise insanı olduğu gibi tüm gerçekliği ile ele almasıydı. İnsanların bencilliği, üne-paraya olan düşkünlüğü, sahtekarlıkları, sığlıkları kitabın ana fikirlerinden biriydi. Kitapta verilmek istenen en güzel mesajlardan biri de son sayfalara serpilmiş insanların gösterişe olan düşkünlüğü ve etiketlerdi. Bir insanı o olarak ve o olduğu için sevmeden bambaşka kalıplara girdikten sonra ona değer verenleri anlatıyordu. İnsanı içi dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarıyordu. İlk başta bambaşka bir tema ile başlayıp kitabın sonuna kadar insanı farklı farklı düşüncelere sevk eden bir yönü vardı. Kitapta Martin’le birlikte umutlandım, Martin’le birlikte savaştım, insanları onun gözüyle sevdim, insanlardan onun gözüyle nefret edebildim. Karakterde bazı yerlerde kendi iç sesimin yankılarını duydum. Empati kurmaktan çok daha öteye geçtim. Sonu da her ne kadar son sayfalara doğru ne olacağını sezinlemiş olsam bile yine de şaşırtıcıydı. En azından sonundaki basit ve tek kelimeyle açıklanabilecek bir olay yazar tarafından öylesine güzel kurgulanmıştı ki, sonu bile benzer sonlardan çok daha etkileyici olmayı başarabildi. Üstelik Martin’in yazarlık mücadelesi anlatılırken bu kadar iyi anlatılmasının ardında Jack London’ın hayatından esintiler hissettiğimi de es geçmeden söylemem gerekiyor. 470 sayfaya yakın bu eserde bu sayfaların çok ötesinde insanlık için mesajlar gizli aslında. Günümüz dünyası burjuvadan farklı olsa da günümüz dünyası ve insanlarını da yansıtan bir eser olduğunu düşünüyorum. Belki de günümüzde “markacılık” o dönemde olmadığı kadar had safhada bile olabilir. Kitapta meselenin okul ve eğitimden, diploma ve sertifikalardan değil insanın kendini eğitmesinden geçtiği bambaşka bir cehalet ve eğitimli insan portresi de çıktı karşımıza. Her yönden dolu dolu bir eserdi. Mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.

Alıntılar

 Alıntı sayısı biraz fazla oldu için onları ayrı bir yazıda topladım. Alıntıları okumak isterseniz tıklayın.


Puanım


7 yorum:

  1. Merhabalar Esmacım blogu izle linkin çalışmıyor canım, sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Beyaz diş kitabını biliyorum, yanlış hatırlamıyorsam okumuştum da. Fakat Jack London'ın sizin bahsettiğiniz kitabını bilmiyordum (kitaplarla hiç aram yoktur, ondan tabiki). Konusu ise çok ilgi çekici duruyor. Bir gencin burjuva denilen bir sistemde sınıf atlama isteği... Yorumunuzu ve kitabı yazıya döktüğünüz için teşekkürler, sayenizde kitabı ve yazarı tanıma fırsatım oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim okuduğunuz için. Konusu ilgi çekici ve oldukça hoş bir kitap, her ne kadar 1900'lerin başını anlatıyor olsa da günümüz için de geçerli olan şeyler, burjuva sınıfı ve o sınıfa dahil olma isteği ve burjuvanın göründüğü kadar toz pembe olmadığı gerçeği..

      Sil
  3. Kitaplıkta okunmayı bekleyenler arasında, bu iki güzel yorumdan sonra biraz daha öne çekeceğim sanırım. Alıntılarda topluma yönelik çok yerinde tespitler yapıldığını gördüm, böyle çarpıcı tespitler yapabilen bir yazar boş bir eser ortaya çıkarmış olamaz zaten. :) Elinize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler yorumunuz için. Evet toplumun bazı gerçeklerine yönelik gerçekten kaliteli bşr yazarın elinden çıkmış kaliteli bir okurken hiçbir şey kaybetmeyip aksine çok şey kazanacağınızdan eminim. keyifli okumalar :)

      Sil
    2. Teşekkürler yorumunuz için. Evet toplumun bazı gerçeklerine yönelik gerçekten kaliteli bşr yazarın elinden çıkmış kaliteli bir okurken hiçbir şey kaybetmeyip aksine çok şey kazanacağınızdan eminim. keyifli okumalar :)

      Sil