30 Ocak 2017 Pazartesi

Elric: Ruh Hırsızı (Melnibone'un Son İmparatorunun Tarihçeleri #1) - Michael Moorcock | Kitap Yorumu

 
     Orijinal Adı: Elric: The Stealer Of Souls
Seri: Chronicles Of The Last Emperor Of Melnibone #1
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 3.77  (1,808 Oy)


Arka Kapak Yazısı
   İthaki Yayınları, bildiğimiz kahraman tanımına hiç uymayan, kırmızı gözlü, hastalıklı, kendi türüne ihanet etmiş, tartışmalı insanlığının yıpranmış sınırlarında umutsuzca yaşayan albino dük Elric'in daha önceden anlatılmış ve hiç anlatılmamış maceralarını gururla sunar!

   Fantastik edebiyatta hiçbir karakterin yapamadığını yapan, takipçisi eserleri kökten etkileyen yegâne karakter: Moorcock'ın fiziksel olarak zayıf, zihinsel olarak sorunlu, bir uyuşturucu bağımlısı gibi kılıcına tutkun, rock'n roll tarzı anti-kahramanı Elric!

   Ejderha Mızrağı'nın Raistlin'i; Unutulmuş Diyarlar'ın Drizzt'i; Sandman'in ta kendisi olan Dream; Rivialı Geralt, nam-ı diğer Witcher… Hepsi bir şekilde Elric evreninden doğan kahramanlar…

   Bu benzersiz karakter ve onun sıradışı maceraları Türkçeye hiç olmadığı kadar güçlü bir dönüş yapıyor. Moorcock'ın "nihai edisyon" dediği Melniboné'nin Son İmparatorunun Tarihçeleri, Elric'in tüm maceralarını içermekle kalmayıp yepyeni önsöz ve çizimler, mektuplar, fantastik edebiyat üzerine denemeler, Elric'e ilham veren öyküler, senaryolar ve görsellerle zenginleştirilmiş eşsiz bir koleksiyon niteliğinde.


Yorum
      Evet arkadaşlar uzun süre sizleri ihmal ettim ve yeni yıla ne yazık ki kitap okuyarak değil ders çalışarak girdim. Hukuk üçüncü sınıf olmak kolay değil. 16 dersim var ve bunların 9'u ana ders olunca sınav dönemi diye kafamı derslerden kaldırıp hukuk kitapları dışında kitap okuyamadım. Hatta banyo yapma sürelerimden bile kısalttım o derece zamanım yoktu. Ama artık sınavları atlattığıma göre bir süre gönül rahatlığıyla blog işleri ve kitaplarla ilgilenebileceğim için öyle mutluyum ki.

    Öncelikle bu kitaba yorum yazmaya nereden nasıl başlayacağımı inanın bilmiyorum. Kitapla ilgili kafam karışık ve şuan yorum yazarken bile hala yerine oturmayan taşlar var. Hani bazı kitaplar anlatılamaz bir türlü kelimelere dökülemez ya öyle bir şey. Bunu iyi anlamda demiyorum ama kesinlikle kötü anlamda da söylemiyorum. Sadece kelimelere dökülemeyecek tuhaf, alışılmışın dışında bir tarzı var kitabın. Belki de sırf bu tuhaf yapısı yüzünden diğer kitaplarını da okumaya ve bu kitabını bitirmeye karar verdim bazı yerlerde gerçekten içimi sıkması gerçeğine rağmen. Tuhaf bir etkiye sahip zira üzerimde. Hani Romeo ve Juliet kitabını okuyanlar bilirler bazı diyaloglar karmaşık, derin ve anlaşılması zor ancak sahnede görselleştirilmiş halini daha ilgi çekici buluruz bence bu kitabın da tiyatral tarzda sergilenmesi daha iyi olurdu bu yönden Romeo ve Juliet'i anımsatıyor çünkü bana.

     (Kitaptaki kılıcın ismini çağrıştıran bu şarkı ile uyumlu olarak, kitabı okurken dinleyebilirsiniz.)

Önsözden başlayacak olursak Alan Moore ilk bölümlerde yazarın kitabı yazarken hangi yazarlardan esinlendiğinden, yazmaya iten sebeplerden, yazma sürecindeki ruh hallerinden bahsediyor ve çok samimi bir havada kendi hayatıyla ve kendiyle ilgili bir takım bilgileri de bu önsöz yazısına serpiştirmiş durumda. Kitap zaten yazıldığı dönemde gazetelerde bölüm bölüm verilen parçalı bir hikayeden ibaretmiş. Bu nedenle kitapta da her başlığı ve her başlıkta anlatılan olayı farklı ancak kahramanı tek olan bir kurgu okumuş oluyoruz. Kitaba ilk başladığınızda birçok kitapta olduğu gibi olayların ya da kişinin hayatının en başından başlamıyor. Sanki seriye ortadan başlamışsınız gibi oluyor ama kolayca ayak uydurabiliyorsunuz.

    Her kitabın bir giriş-gelişme-sonuç ilerlemesi vardır mantığından hareket edersek bu kitapta buna en azından girişe uyulmadığı belli oluyor. Sonuç için konuşacak olursak kitabın büyük kısmında kitabın ve kitaptaki karakterlerin amaçlarını anlamaksızın, soru işaretleri ile okudum kitabı.

   Kitapta baş karakter hem fiziksel yönden hemde karakteristik olarak dört dörtlük değil. Kırmızı gözlü, albino, zayıf bir yapısı var ve çok da iyi birisi değil. Ben böyle karakterleri daha çok seviyorum. Daha doğal, hayatın bir parçası gibi hissettirişlerini seviyorum. Onların hata  yapabileceklerini görmek hoşuma gidiyor. Kitaptan çok Elric karakterini sevdim. Onu içimde öylesine bambaşka, öylesine orijinal, öylesine farklı ve eşsiz canlandırdım ki belkide yazarı bile bu denli hayal gücü sarf etmemiş olabilir diye düşünüyorum. Favori karakterlerimden birisi oluverdi.

    Yine karakter üzerinden devam edecek olursak; elimizde öyle bir karakter var ki iyi bir şey yapmak isterken bile kötülüğün etkisiyle kötü şeyler yapan ve bundan sonsuza dek pişmanlık duyan, nefret eden biri. Doğasında onu esir alan kötülükten nefret ediyor ama o olmadan da yaşayamıyor. Bayılırım böyle karakterlere. Hani iyi biri olmak iyi bir şeyler yapmak isterken bile başarısız olan, sakar bir doğası olan, yeri gelince çok zeki olsa da bazen çok saf olabilen, kararsızlık ve çaresizlik yumağına dolanmış, hayatın amacını arayan ama bir türlü bulamayan, başı beladan kurtulamayan, insan ilişkilerinde ve duyguları tahlilde başarısız, daima yalnız kahramanlar vardır ya işte tam olarak Elric'ten bahsediyoruz.

   Kitap fantastik bir eser olduğu için büyücülük,  tanrılar, şekli bozulmuş yaratıklar gibi paranormal ögelerle dolu. Kaos ve düzen çarpışması hoş bir kurgu olmuştu. Kitap bana bir nevi online oyunları hatırlattı. Özellikle de rappelz, 4 story gibi yaratıklara karşı mücadele ettiğimiz kılıçlarla vesaire sürekli kötülerle savaştığımız çar geliştirme oyunları gibiydi. Özellikle Elric'in sürekli belli görevleri yapması ve burada yaşadığı maceralar oyunda görevler verilmesini anımsattı mesela.(zamanında az oynamadım.:))

   Üslubu akıcı, kolay anlaşılır ve dili üçüncü kişi ağzından anlatılmıştı. Kitabı genel olarak sevdim ama çok fazla değil. Eserden puanı kötü olduğu için değil, beklentilerimin altında kaldığı için kırdım.  Kitabın anlam veremediğim bir noktası olayların çok hızlı olup bitmesiydi. Normal şartlarda belki tek bir serinin veya kitabın tamamına hakim olabilecek nitelikte bir olay, burada kısa bir bölümde hemen anlatılıp çözüme kavuşturuluyordu. Belki de bu kitabın ilk çıktığı zamanlar sayı sayı yayımlanan bir çizgi roman tarzında olmasından kaynaklanıyordur ya da yazarın tarzı budur diye kabullendim. Ama olayların giriş-gelişme-sonuç döngüsü içinde sürekli değişmesi ve kolayca neticelenmesi okuyucu açısından biraz heves kırıcı olabiliyor fikrimce. Belki çok fazla fantastik ve heyecanlı macera kitapları pek okumamış kişiler ya da lise çağındaki kişiler için biraz daha eğlenceli, onlara hitap eder şekilde basit kurgulanmıştı. Ancak daha kaliteli eserlerin tozunu yutmuş olanlar aradaki kalite farkını kolayca görebilirler. Bu nedenle herkese olmasa da 13-17 yaş aralığına daha çok tavsiye ederim. İyi okumalar :)

Alıntılar
Geçmiş, sürekli olarak yeniden yazdığımız bir senaryodur. Deneyim, yıllar içinde kendimiz ve arkadaşlarımız hakkında anlattığımız hangi hikayeye inandığımıza uygun olacak şekilde değişir.
Puanım

5 yorum:

  1. Bende senin yorumun için teşekkür ederim. Eve trende aynı snein gibi gizemli gördüğüm, öok merak ettiğim için başlamıştım. Beklentilerimi birqz yüksek tutmuşum galiba ki beklentimin altında kalınca bşraz hayalkırıkşığına uğradım yine de okumaya değer bir kitap sadece beklentiyi çok yükseltme yeter. Sorularına özelden cebi vereyim hemen istersen :)

    YanıtlaSil
  2. Kitap yazıları pek keyifli oluyor! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler efendim. Ebet yazması da okuması da zevkli :) :)

      Sil
  3. Ithaki'nin basmis oldugu kitabin okuma serisini bilen varsa yardimci olabilir mi?

    YanıtlaSil
  4. İlk kitap ruh hırsızı, ikincisi tanelorn'u kurtarmak ve üçüncüsü uyuyan büyücü

    YanıtlaSil