31 Ekim 2015 Cumartesi

Otomatik Portakal - Anthony Burgess | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: A Clockwork Orange
Seri: Yok
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 172
Baskı Yılı: 2007
Goodreads Puanı: 3.96  (378,132)

Arka Kapak Yazısı

  Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
...
  Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. "Uqueer as as clockwork orange". Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya'da "canlı" anlamına gelen "orang" sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm...
-Anthony Burges-

  Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess antikahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu "nadsat"ı.

... ve Stanley Kubrick'in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir...



Yorum

 Otomatik Portakal uzun zamandır okumak istediğim kitaplardan biriydi ve en sonunda okudum. Kısa olmasına rağmen okumam biraz zaman aldı, biraz kitabın tarzından biraz da benim hemen bitirmeye çalışmıyor olmamdandı. 

  Kitabın ilk dikkatimi çeken tarafı distopya olmasıydı, güçlü bir distopya okuyacağımı düşünüyordum. Aslında başlamadan önce içeriğiyle ilgili pek bilgim yoktu, okurken  bir çok detay beni şaşırttı. Kitap başkarakterin ağzından anlatılıyor ve argo dile sahip. Argosu beni zaman zaman rahatsız etse de kitaba güzel hizmet ediyor.



  İnsanların geceleri sokaklarda rahat yürüyemediği, sokak çetelerinin kol gezdiği bir dünya anlatılıyor. Bu çetelerin hayatları ve nasıl yaşadıklarını yazar güzel bir şekilde irdeliyor. Yazar kitaptaki şu cümleyle durumu çok güzel özetliyor bence;

Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu terbiyeli olmaları söz konusu değildir.
    Spoiler vermemek için olaylardan bahsetmeyeceğim, olaylar bir çok düşünce ve eylemi çok güzel irdeliyor. Son sayfalara doğru yazar politikaya da değiniyor ve politik insanların çıkarları için neler yapabileceklerini göz önüne seriyor. Yazar kitapta bir çok noktaya çok güzel değinmiş, bu hoşuma gitti ancak ben yeterli bulamadım açıkçası. 
  Kitaptaki toplum ve devlet yapısını daha ayrıntılı bir şekilde okumak istesem de yazar bunlara çok değinmemiş maalesef. Bu sebeple ve başlarken daha çok beklentim vardı, kitap bunları tam olarak karşılayamadığı için istemesem de puanım biraz düşük oldu.

  Genel olarak güzel bir kitaptı, çok güzel noktalara değiniyor ancak yetersiz buldum. Biraz 1984 vari bir kitap okumayı ummuştum biraz fakat olmadı. Mükemmel olmasa da güzel bir kitap, okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar :)



Alıntılar


"Koltuk altında kitaplar taşıdığını görüyorum kardeşim. Bugünlerde hâlâ kitap okuyan birine rastlamak gerçekten nadide bir zevk kardeşim. "

"İyilik seçilen bir şeydir. İnsan seçemediğinde insanlıktan çıkar. "

"Her insanın bir seçeneği olmalıdır. İyilik dahi olsa. "

"Hapisteki şairin dediği gibi, her insan sevdiği şeyi öldürür. "

"Bir akıl çağının kafirliği. Doğruyu görür ve onaylar, ama yanlış olanı yaparım."

"Toplumun onayladığı eylemlerin dışına çıkamıyorsun, yalnızca iyilik yapmakla görevli bir makinesin."

Puanım 


28 Ekim 2015 Çarşamba

İlkabahar Şafağı Ejderhaları (Ejderha Mızrağı #3) - Margaret Weis & Tracy Hickman | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Dragons of Spring Dawning
Seri: Dragonlance: Chronicles #3
Yayınevi: Laika Yayınları
Sayfa Sayısı: 390
Baskı Yılı: 2008
Goodreads Puanı: 4.11  (39,018)


Arka Kapak Yazısı


Dünyanın, Kraliçe Takhisis'in ejderhalarına karşı direnişi devam ediyor. Gizemli ejderha küreleri ve parlayan ejderha mızrakları ile silahlanmış yol arkadaşları dünyaya umut getiriyor. Savaş tüm şiddeti ve acımasızlığıyla sürerken; yeni günün şafağında, yol arkadaşlarının kalbini gölgeleyen karanlık sırlar ışığa çıkıyor.

Yaşadıkları ihanetler ve zayıflıklar, bir cephe de kendi içlerinde açar; ama kahraman olmak, bir destan yazmak hiç de kolay değildir...



Yorum


  Vee Ejderha Mızrağı Destanı'nı bu kitapla bitirmiş oluyorum. Bu yorum hem son kitabın hem de serinin genel yorumu gibi olacak. 

  İlk kitap ve ikinci kitap güzeldi, hareketliydi ama bazen durgunlaşıp aksiyondan çok uzak oluyordu ancak bu kitap.. Gerçekten çok güzel bir kitaptı, okurken diğer kitaplarda ki gibi sıkılmadım, açıkçası ilk iki kitap okurken bazen sıkıyordu ve bir oturuşta uzun uzun okuyamıyordum, bu kitapta bu sorun çok olmadı. Özellikle son 50 sayfayı nasıl okuduğumu bilmiyorum, olaylar müthiş bir ivme kazandı ve heyecan doruktaydı. 

  İlk kitaplarda başlayan olayların bir çoğu bu kitapta açıklığa kavuştu. Bir çok gizem aydınlandı, bir çok sorun çözüldü. Çok fazla olay vardı ve bu okurken çok keyif verdi. Aksiyonu bol bir kitaptı ve gizemde güzel bir ölçüde olunca gerçekten çok güzel bir kitap olmuş. Seriye uygun ve çok iyi bir final kitabı olmuş.

  Hüzün, heyecan, gizem, ölüm, umut.. Bu kitapta hepsi vardı ve kesinlikle çok güzeldi. Bu seriden sonra Efsaneler Üçlemesi geliyor ve onu çok merak ediyorum. Raistlin benim favori karakterimdi ve Efsaneler Üçlemesi o ve ikizinin çevresindeki olaylar konu aldığı için daha çok merak ediyorum. Umarım kısa zamanda okuyabilirim. 

  Güzel bir seriydi, final kitabı kesinlikle çok iyiydi. Fantastik kurguyu seviyorsanız bu seriye mutlaka göz atmanızı öneririm. İyi okumalar :)


Alıntılar



"En çok sevdiklerimiz genellikle en az güvendiklerimizdir." 

"Tesadüfleri yeterince takip edebilirsen bunların kaderle bir bağları olduğunu görürsün." 

"Karanlık istila edebilirdi ama umudu hiçbir zaman yok edemezdi. Bir tek mum -veya daha fazlası- alevlenip sönebilirdi ama eski mumlardan yenileri yanacaktı.İşte böyle tutuşurdu umudun alevi hep, gelen güne kadar karanlığı aydınlatarak."

Puanım



22 Ekim 2015 Perşembe

Baskerville'lerin Köpeği (Sherlock Holmes #5) - Arthur Conan Doyle

Orijinal Adı: The Hound of the Baskervilles
Seri: Sherlock Holmes #5
Yayınevi: Bilge Karınca
Sayfa Sayısı: 192
Baskı Yılı: 2005
Goodreads Puanı: 4.05  (130,088)

Yorum

  Yoruma şu noktaya değinerek başlamak istiyorum, Sherlock Holmes kitapları çok karışık basılmış ve ben seriye göre ilerleyemiyorum, daha doğrusu hangi seriye? Goodreads'teki seri sıralamasına göre gideyim dedim üçüncü kitabı bulamadım. Bende merak ettiğimi okuyayım dedim ve Baskerville'lerin Köpeği'ne başladım. Biri Sherlock'un tüm kitaplarını sırayla tek kitapta toplasa da rahatlasak! Neyse bu kadar şikayet yeter kitaba geçelim.

  Konu ve ilerleyiş açısından güzel bir kitaptı. Kitapta bir çok gizem yer alıyor ve çözülüyor. 
Okurken sıkılmadım, merak ederek ve hızlıca geçtim sayfaları. Konu kurguyla bir araya gelerek güzel bir uyum yakalamış, yazar yine güzel bir cinayet kurgulamış ve kendi tarzıyla bunu çok güzel süslemiş.

  Bu kitapta Holmes'ü az gördük ki ben daha çok yer almasını dilerdim, onu okumayı seviyorum. Davranışları ve cümlelerini seviyorum, özellikle Watson'la olan diyalogları hoşuma gidiyor, bu kitapta bunlar azdı üzüldüm biraz :) Birde Sherlock dehasını yeterince hissedemedim sanki, ya biraz azdı ya da bana öyle geldi.

  Genel olarak beğendim, serinin geri kalanını yakalayabildiğim yerden okumak istiyorum ama sıralama konusu hala beni sinir ediyor. Umarım bir yayınevi çıkıp bu sorunu gerçekten çözer. Yorumumu okuduğunuz için teşekkürler, iyi okumalar :)

Puanım


20 Ekim 2015 Salı

Kış Gecesi Ejderhaları (Ejderha Mızrağı #2) - Margaret Weis & Tracy Hickman | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Drogons of Winter Night
Seri: Dragonlance: Chronicles #2
Yayınevi: Laika Yayınları
Sayfa Sayısı: 431
Baskı Yılı: 2008
Goodreads Puanı: 4.12  (30,847)

Arka Kapak Yazısı

Artık insanlar Takhisis'in; Karanlıklar Kraliçesi'nin ejderhalarının yeryüzüne döndüğünü biliyordu... Ansalon halkları; evlerini, hayatlarını ve özgürlüklerini korumak için savaşa hazırlanırken, ejderhaların yaydığı dehşet ve korku hissi altında bu hiç de kolay değildi. Tüm bu kargaşanın ortasında ‘kapıkulbu' beyinli bir kender, solgun kış güneşi altında tek başına duruyordu. 

Yorum

  Güz Alacakaranlığı Ejderhaları'nı okuduktan sonra çok ara vermeden seriye devam etmek istemiştim, araya bir kaç kitap girse de uzun zaman geçmeden okuyabildim. İlk kitabı beğenmiştim aynı şekilde bu kitabı da beğendim.


  Güz Alacakaranlığı Ejderhaları'nda keşke haritası olsa diye düşünmüşüm ve bu kitapta harita vardı, keşke başka bir şey isteseymişim :P Kitabın haritası ayrıntılı ve çok iyi olmasa da idare eder bir biçimde hazırlanmış. Keşke internette bulduğum ayrıntılı haritayı kullansalarmış.


  Bu kitapta ilk kitapta olmayan farklılıklar var, yukarıda bahsettiğim harita, kitabın girişindeki türlerin kısa açıklaması ve her bölümden önce yer alan illüstrasyonlar. İllüstrasyonlar güzel olsa da üzerindeki yazılar Türkçe'ye çevrilmeden olduğu gibi bırakılmış, aslında bazıları çevrilmiş bazıları bırakılmış. Bu özensizlik beni rahatsız etti, biraz daha önem verilmeliymiş.


  Kitabın konusuna gelirsek ilk kitapta ki olayların bir ay sonrasından başlıyor, konuya hızlı bir giriş yapılıyor ve olaylar gelişiyor. İlk sayfalar hızlı ve olaylı başlayınca tüm kitabın aksiyon dolu olacağını düşünmüştüm fakat pek öyle olmadı. Olaylar genel olarak ilk kitaptaki gibi gelişti, zaman zaman durağan zaman zaman aksiyon dolu.


  İlk kitap gibi bunu da çok hızlı okuyamadım, kitap akıcı ama yeterince değil. Bazen dilinden dolayı sıkabiliyor ve bir oturuşta çok fazla sayfa okumanızı zorlaştırıyor. Bunun dışında anlatımın çok sorunu yok, sadece her bölümün tek karakterin bakış açısıyla anlatılmasını tercih ederdim.


  Genel olarak kitap güzeldi, bir çok olay yaşadı ve bir çok şey ortaya çıktı. Hatta bir detay bayağı şaşırtıcıydı ki hiç beklemiyordum. Sona doğru olaylar ivme kazandı ancak beklediğim gibi olmadı, serinin son kitabını merak ediyorum, olaylar nasıl ilerleyecek son bulacak? Özellikle Raistlin'in hikayesini öğrenmek istiyorum.

  Şimdilik benden bu kadar, bir daha ki yoruma görüşürüz. İyi okumalar :)


Puanım


18 Ekim 2015 Pazar

Günlerin Sonu (Meleğin Düşüşü #3) - Susan Ee | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: End of Days
Seri: Penryn & the End of Days #3
Yayınevi: DEX
Sayfa Sayısı: 388
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 4.14  (19,514)


Arka Kapak Yazısı


Penryn ve Raffe kaçıyorlar. Ümitsizce bir doktor bulmaya çalışıyorlar.

-Pagie'in kaderi nasıl değişecek? Tehdit nereden gelecek? 
-Hangi tarafta olmak güvenli?
-Penryn, canavarlardan ve meleklerden önce cevaplarla savaşmak zorunda. Apokaliptik kâbus başlıyor.

Hazır mısın?



Yorum


  Düşmüş meleklerden hoşlanmama rağmen sevdiğim düşmüş melek serisiydi, Meleğin Düşüşü. İlk iki kitabı severek ve keyif alarak okumuştum. Konuyu saçma bulsam da yazarın işleyişi çok hoşuma gitmişti, Penryn'in sıradışı ailesi, aksiyon, mizah ögeleri.. İlk iki kitap gerçekten güzeldi, yazar aksiyonu bol tutmuş ve olaylar sürekli büyüyerek devam ediyordu. İkinci kitabı okuduktan sonra vay final kitabı nasıl da çarpıcı olur falan diye düşündüğümü hatırlıyorum.

 İlk başta 5 kitap olarak tasarlanan serinin sonradan üçlemeye çevrilmesini başta hoş karşılamamıştım ama şuan iyi ki beş kitap olmamış diyorum. İlk iki kitabı bir buçuk yıl kadar önce okumuştum ve bir çok ayrıntıyı unutmuş olarak başladım bu kitaba, bu yüzden bir çok şeye yabancı olarak başladım ve okudukça hatırladım. Ne zaman olmuştu bu olay, bu kimdi diyerek okudum, diğer kitaplara bakıp hafızamı tazelemeye de üşendim açıkçası :D


  Kıyamet Sonrası etkileyici bir şekilde bitmişti, insana hemen diğer kitabı okumalıyım dedirten cinsten ama Günlerin Sonu o bitişi sönük bir şekilde devam ettirmiş maalesef.  Kitaptan aksiyon bekliyordum çünkü diğer kitaplar hareketliydi ancak bu kitap çok hareketsiz, çok sönüktü ya. Okurken çoğu zaman sıkıldım, olaylar sürekli tekrarlıyor gibi hissettim. Spoiler vermeden olmayacak sanırım.



  Spoiler!!
  Diğer kitaplarda  da hoşuma gitmiyordu ama bu kitapta iyice gözüme battı. Meleklerin kanatlarını kesip birbirlerine takmaları, kanatların solması falan. Meleklerin insanlardan tek farkı kanatlı olması, saçmalıkların ardı arkası yok gibi. Kitaptan çok hoşlanmadığım için içerisindeki tüm saçmalıklardan rahatsız oldum ve sevmedim. Neyse, cehennem-çukur sahneleri çok saçma ve sıkıcıydı. Yazar sanki yazacak bir şey bulamamış sürekli yeni bir yaratık icat etmiş, madem ettin bırak bir kavga bir aksiyon olsun ama yok yazar her sorunu çok hızlı çözmüş. Yüzlerce yıllık meleklerinde kılıçlarındaki yeteneklerden haberdar olmamaları da cabası! Okurken bu ayrıntılar hem sıktı hem sinirlendirdi.
  Spoiler Bitti!!

  Kitaptan beklediğim hiçbir şeyi bulamadım, okurken sıkıldım. Bir çok kişiden de bu kitabın güzel olmadığına dair yorumlar okumuş ve okumasam mı acaba diye düşünmüştüm yine de seriyi tamamlamak adına okudum ve haklılar yazar gerçekten seriyi mahvetmiş. Son kitap, aksiyon durmaz, olaylar çok büyük olur derken her şey sönüktü. Ara kitap gibiydi sanki yazar asıl final kitabına hazırlık yapmış.


  Spoiler!!
  Melekler ve insanlar arasında çok büyük bir savaş bekliyordum ben, bu savaşta final darbesini vuracak falan ama savaş öyle dandikti ki! Keşke olmasaymış dedirtti, hele sondaki Raffe'nin kanatlarından vazgeçişi ve 'insan kızıyla' hayat kurmaya karar verişi! Bu konuyu kelimelerle ifade edemeyeceğim.
  Spoiler Bitti!!

  Neyse daha fazla konuşasım yok, ben kitabı beğenemedim, özellikle serinin ilk kitapları da düşünülünce bu hiç hoşuma gitmedi. Belki benim zevklerim değişti belki de kitap gerçekten kötü bilmiyorum ama ben bunu beğenemedim. Aslında iki puanı uygun görsem de serinin geneli adına üç puan veriyorum. Bundan sonra da melekli bir kitap daha okumam muhtemelen. Serinin ilk kitapları güzeldi, bu kitaptaki düşüşe razıysanız okuyabilirsiniz. İyi okumalar. :)


Puanım



15 Ekim 2015 Perşembe

Dikenlikler Prensi (Parçalanmış İmparatorluk #1) - Mark Lawrence | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Prince of Thorns
Seri: The Broken Empire #1
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 3.86  (42,146)


Arka Kapak Yazısı

  Dikenlikler Prensinden Sakının 
  Dokuz yaşında annesinin ve kardeşinin gözleri önünde öldürülmelerini izledi. On üç yaşında kana susamış bir haydut çetesinin başındaydı. 
  Prens Honorous Jorg Ancrath'ın sırt çevirdiği şehre dönme vakti gelmiştir. Kont Renar'ın annesini ve kardeşini öldürmesini dikenliklerde kapana kısılmış bir şekilde izlediği günden beri intikam ateşiyle yanmaktadır. Hayat ve ölüm onun için bir oyundan ibarettir ve kaybedecek hiçbir şeyi yoktur.
  Ancak babasının hisarında onu başka bir ihanet beklemektedir. Kalleşlik ve kara büyü. İradesi ne kadar güçlü olursa olsun, genç bir adam hayal bile edemediği kadar güçlü düşmanlarını alt edebilir mi?


Yorum

  Kesinlikle harikaydı! Türkiye'de çıkmadan önce beğendiğim ve merak ettiğim bir kitaptı. Başlarken bir beklentim yoktu ama okudukça vay dedim. İlk sayfalara adapte olmam biraz zor oldu ancak konu açıldıktan ve anlaşılır hale geldikten sonra kitap aldı götürdü beni.

  Kitap bir çok fantastik eserden çok farklı, en büyük farkı baş karakteri diyebilirim. Baş karakter Jorg kötü, su katılmamış bir kötü. Okurken çok etkilendim, yaptığı şeyler berbat ve 'şeytani' de olsa ben çok sevdim. Yazarı takdir etmek istiyorum, kötü çocuğu yazarken haklı çıkarmaya acındırmaya çalışmamış, okudukça bunu daha çok takdir ettim.

  Bir çok kitapta 'o kötülerin tarafına geçmişti çünkü çok acı olaylar yaşamıştı' ya da 'kötü ola da kalbi iyi' gibi bir tutumla karakterler haklı çıkarılmaya çalışırken Mark Lawrence bunu hiç yapmıyor. Ve kötü çocuğu öyle güzel anlatıyor ki Jorg içinize işliyor.

 Kitabın kurgusu ve anlatımını da çok beğendim. Sayfalar ilerledikçe konuyu anlamaya başlıyorsunuz ve bitirmek acı verici oluyor. Keşke serinin diğer kitapları çıksaydı, elimde olsaydı diğer iki kitabı beklemeden bitirirdim. Pegasus Yayıncılık üçlemenin tüm haklarını almış, umarım çok bekletmeden çıkarır.


  Diyalogları da çok beğenerek okudum, bir çoğunu işaretlemek hatta alıntı olarak paylaşmak istedim fakat spoiler olmasın diye paylaşamadım.


  Kitapta fantastik ögeler çok güzel bir şekilde kullanılmıştı ve alışık olduğumuzdan farklı fantastik yaratıklar vardı ve bunları çok sevdim. Diğer kitaplarda daha çok ön plana çıkacak gibi.


  Kitabın sonu çok güzeldi, yazar olayları çok güzel bir sona bağladı ve diğer kitapların dolu dolu olacağına dair işaret vererek bitirdi. Kitabın bittiğine üzüldüm ben ya, kitap hem güzel hem etkileyiciydi.


  Farklı bir fantastik eser okumak istiyorsanız ve olaylara kötü çocuğun gözünden dahil olmak istiyorsanız Dikenlikler Prensi'ni   kesinlikle öneririm. İyi okumalar! :)



Alıntılar

"Bazı insanlar sizin bam telinize basmak için doğarlar." 
"En sakin dille yerine getirilen tehditler en derine ulaşırlar." 
"Meraktaydım, acaba kötü biri mi olmam gerekiyor, diye. Şeytanın iş yükünü alayım diye Tanrı tarafından bana bir mesaj gönderildiğini sanıyordum." 
"Hepimiz parçalanması kolay, tamiri zor oyuncaklardan başka bir şey değiliz." 
"Bir şeye uzun süre tutunmaya görün, bir sırra, bir arzuya, ya da bir yalana, sizi biçimlendirir." 
"Bellek tehlikelidir. Anıları evirip çevirirsin, her köşesini ve ayrıntısını bildiğlni sanırsın ama yine de seni yaralayacak keskin bir tarafına rastlarsın." 
"Bence her gün ölüyoruz. Her şafakta yeniden doğuyoruz, birazcık değişerek, kendi yolumuzda birazcık daha ilerliyoruz. Eskiden olduğun kişi ile dönüştüğün kişi arasına yeterince mesafe girdiğinde yabancılaşıyorsun. Belki de büyümek budur."


Puanım


13 Ekim 2015 Salı

İnsan Denen Canavar (Kaos Yürüyüşü #3) - Patrick Ness | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Monster of Men
Seri: Chaos Walking #3
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 603
Baskı Yılı: 2014
Goodreads Puanı: 4.27  (35,272)


Arka Kapak Yazısı

  Üç ordu Yeni Prentisstown'a doğru ilerliyor. Her birinin niyeti diğerlerini yok etmek. Todd ve Viola arada kaldılar, kaçma şansları yok. Savaş insanları canavarlaştırıyorsa, onları hangi korkunç seçimler bekliyor?


Yorum

  Vee Kaos Yürüyüşü serisi bu kitapla sona erdi. Açıkçası seriye başlarken pek bir beklentim yoktu fakat yazar okudukça beni şaşırttı. Patrick Ness her kitapta çıtayı yükseltmeyi başarmış, her kitap bir öncekinden daha iyi. Final kitabı da bu döngüye yakışacak bir şekilde çok güzel olmuş.

  Kitap Sorgu ve Yanıt'ın kaldığı yerden devam ediyor. Sorgu ve Yanıt çok kötü bir sonla bitmişti, insanı delirten cinsten, işte bu kitapta da o delirten şeylerden çok fazla var. Olayların ardı arkası kesilmiyor. 600 sayfa dolu dolu ve çok hareketliydi. Bu serinin en sevdiğim yönlerinden biri içinde aşk olmaması diğeriyse olayların hiç hız kesmeden sürekli devam etmesi.


  Karakterler ve karakterlerin ruhsal durumları bu kitapta da çok güzel yansıtılıyor, Ness'i tebrik etmek istiyorum. Karakterlerin duygu ve düşüncelerini sadece okumuyorsunuz sizde ortak oluyorsunuz ve sayfaların nasıl akıp geçtiğini, kitapla nasıl bütünleştiğinizi anlamıyorsunuz. 


  Serinin konusu, karakterleri, olayların ilerleyiş biçimlerini çok sevdim. Okurken halk ağzı beni rahatsız etmedi değil, düşünüyom falan, en çokta Jane konuşurken okumakta zorlandım, çok rahatsız ediciydi. Birde kitabın şimdiki zamanda anlatılması, bir türlü ısınamadım buna böyle kaç kitap okuduysam hepsi rahatsız etti.


  Kitap gerçekten çok güzeldi, yorum yapmak istiyorum ama spoiler vermeden çok zor. Kitabın anlatmak istediklerini şu cümle çok güzel özetliyor bence;

İnsanlar ne kadar zavallı yaratıklar. Öyle güçsüzüz ki her şeyi berbat etmeden iyi bir şey yapamıyoruz. Başka bir şeyleri yıkmadan yenilerini inşa edemiyoruz.

  Bu seriyi okuyun derim, gerçekten çok güzel ve hızlı ilerleyen bir seri. Diğer YA kitaplardan çok farklı, onlarda sinir olduğum bir çok şey yok. Kısacası bu seriye mutlaka göz atın derim ben. İyi okumalar :)


Alıntılar

"Okulda kimya dersi almadın mı?""Okulu kapatıp bütün kitapları yaktırdın.""Ah, evet yaptım." 
"Bağlılığın takdire değer. Bu sende hep gördüğüm iyi bir özellik."
"Sende hiç olmadığı için görüyor olmayasın." 
"Nefret ettikleriniz bile gittiğinde içinizde bir boşluk bırakırlar."

Puanım 

   

10 Ekim 2015 Cumartesi

Sorgu ve Yanıt (Kaos Yürüyüşü #2) - Patrick Ness | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Ask and The Answer
Seri: Chaos Walking #2
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 512
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 4.21  (40,608)


Arka Kapak Yazısı


  Aklınızdan geçen tüm düşünceler başkaları tarafından duyulsa neler hissederdiniz? Hiçbir sırrın saklanamadığı bir yer gerçekten var mı? Todd'un yaşadığı kasaba işte tam da böyle bir yer. Nüfusu sadece erkeklerden oluşan bir kasabayı etkisi altına alan "ses" virüsü yüzünden kimsenin huzuru kalmadı. Zihinlere sinsice sızan düşünceler yaklaşmakta olan büyük bir savaşın habercisi sayılabilir mi? Kasabada kalan son çocuk olan Todd için tek kurtuluş yolu kaçmak görünüyor. Peki ama nereye?..


Yorum


 Sorgu ve Yanıt serinin ilk kitabı Umut Bıçağı'ndan kesinlikle çok daha iyiydi. İlk kitapta başlayan olaylar bu kitapta büyük bir ivme kazanıyor ve daha heyecanlı bir hal alıyor. Okurken sayfalar aktı gitti, kitaba Viola'nın da bölümleri dahil olunca okuması daha zevkli oldu. Bu kitapta Viola ile diğer olayları ve yaşananları da okuduk ki bu bence çok iyi olmuş.

  İlk sayfalardan itibaren yazar sizi alıyor bir o köşeye bir bu köşeye savuruyor. Kim iyi kim kötü, böyle olsun böyle olmasın derken büyük bir duygu karmaşası yaşıyorsunuz. Yazar bunu gerçekten iyi becermiş, sınırların muğlak olduğu, iyi ve kötünün ayırdının tam yapılamadığı bir dünya içerisinde buluyorsunuz kendini. 


  Yazar ilk kitapta da insanların kötü yanlarına değiniyordu, istekleri için neler yapabileceğini irdeliyordu ve bu Sorgu ve Yanıt'ta daha yoğundu. Okurken karakterleri, karmaşaları hissediyorsunuz ve aynı karmaşaları sizde yaşıyorsunuz.

 Kitabın akışı, kurgusu güzel ve karakterler cidden iyi, özellikle Başkan. Adamı anlayamıyorsunuz, sürekli düşüncenizi değiştirecek bir harekette bulunuyor. 


  Ve kitabın sonu... Son sayfalar öyle dehşet verici ki, okurken ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Yazar her yandan bir darbeyle karşılıyor sizi. Son sayfaları nasıl okudum anlatamam. Tam her şey az çok düzene girdi derken en son ki bölüm her şeyi yeni baştan alt üst etti. Eğer diğer kitap elimde olmasa çıldırırdım, sonu çok fena bitti. Sonu bile kitabı okumak için başlı başına bir sebep. 


  Lafı daha fazla uzatmayacağım, bu seriyi okuyun, mutlaka seveceğiniz bir nokta bulacaksınız. Son kitapta olaylar hiç durulmayacak gibi, göreceğiz. :) İyi okumalar..



Alıntılar

"Yaşamak zaten savaşmaktır. Hayatı korumak insanın temsil ettiği her şeye karşı savaşmaktır." 
"Tanıdığın düşman tanımadığın düşmandan iyidir." 
"Ve gözlerinin içine, görebildiğim kadar derine bakıyorum çünkü beni duymasını istiyorum; söylediklerimi, hissettiklerimi ve söylemek istediklerimi duymasını istiyorum." 
"İnandığım iki ilke vardır, sevgili kızım. Bunlardan ilki, eğer kendini kontrol edebilirsen başkalarını da kontrol edebileceğindir. İkincisiyse, eğer bilgiyi kontrol edebilirsen başkalarını kontrol edebileceğin." 
"Ben sadece emirleri uyguluyordum. Zamanın başlangıcından bu yana alçakların sığınağı." 
"Asla bir şeyi çok sevme, yoksa seni kontrol etmek için kullanılabilir."

Puanım 


  

5 Ekim 2015 Pazartesi

Kumarbaz - Dostoyevski | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Игрок (Igrok)
Seri: Yok
Yayınevi: Sİs Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 192
Baskı Yılı: 2008
Goodreads Puanı: 3.87  (22,003)

Arka Kapak Yazısı

  Kumarbaz, Dostoyevski'nin gençlik yıllarını, dramatik aşk ve kumar tutkusunu en yalın hâli ile kaleme aldığı yapıtlarından biridir. Kendisinin de bir dönem kumarla başı dertte olan Dostoyevski, Kumarbaz'da, kendi deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıkarak, kumar tutkusunu; insanların servetlerini, aşklarını ve onurlarını nasıl kaybettiklerini anlatıyor.

  İnsan ruhunun en derin ve karanlık yerlerini okurun önüne sermekte usta olan Dostoyevski, Kumarbaz'da kahramanı Aleksi İvanoviç'in ruhundaki gelgitleri çok iyi veriyor. Sevgilisini borçtan kurtarmak gibi erdemli bir neden için kumarhaneye giren Aleksi İvanoviç, oradan içindeki kumarbaz ruhu keşfederek çıkar. İçindeki bu tutkuya karşı koymaya çalışan Aleksi, tüm çabalarına ve çatışmalarına rağmen kumar hırsına yenik düşerken Dostoyevski okura şu soruları sordurur: Kumar masalarında yitirilen gerçekte nedir? Para mı, onur mu, aşkı mı, hayat mı?



Yorum

  Dostoyevski çok sevdiğim yazarlardan biridir, her kitabında neden bu kadar çok sevildiğini yeniden kanıtlıyor. Kumarbaz da bunlardan biri. Okumaya başladıktan hemen sonra hikayeye giriyor ve hikayeden biri oluyorsunuz.

  Dili çok iyiydi, hiç sıkılmadan büyük zevkle okudum. Klasiklerde olan ağır hava ya da akıcı olmayan dil yoktu, aksine su gibi çok hızlı akıyor. Kitap baş karakterimiz Aleksi İvanoviç'in ağzından anlatılıyor ve bu anlatımı daha da güçlendirmiş, özellikle kumara karşı duygularının daha iyi anlaşılmasını sağlamış.


  Karakterler apayrı bir dünya. Kesinlikle çok etkileyici karakterler vardı ve Dostoyevski öyle güzel anlatmış ki karakterleri, her birinin içini, asıl benliğini tüm açıklığıyla görebiliyorsunuz. Sanırım kitabın en çok sevdiğim yönü buydu; karakterlerin şeffaflığı. Çünkü karakterlerin en karanlık en kötü düşüncelerini bile tüm açıklığıyla okuyabiliyorsunuz. 


  Büyükanneyi çok sevdim, onun olduğu sayfaları ayrı bir zevkle okudum ki kitabın amacına da çok iyi hizmet ediyor. Okurken bir kumarbaz neler hisseder, hırsına nasıl yenik düşer, kendini nasıl kaybeder hepsine şahit oluyorsunuz. Kitabın içerisinde aşkta dozunda ve çok güzel bir şekilde yer alıyor.


  Sonunu çok beğendim, kitabın vermek istediği mesajı çok güzel bir şekilde veriyor. Kitaba her yönüyle yakışan bir son olmuş kesinlikle. 


  Dostoyevski'nin 25 günde yazdığı Kumarbaz'ı mutlaka okumalısınız. Kısa ama dolu dolu bir kitap okumak istiyorsanız es geçmeyin derim. İyi okumalar..



Alıntılar

.. Davranışlarımın hesabını veremeyecek kadar önemsiz biri miyim ben?
Evet, insanın başına öyle çılgınca, öyle akıl almaz düşünceler saplanır ki, bu düşüncelerin gerçekleşeceğine gerçekten inanmaya başlar... Dahası var: Eğer bu düşünce çok güçlü ve tutkulu bir isteğe dayanıyorsa, çoğu zaman yazgının hazırladığı, kader gibi, gerçekleşmemesi olanaksız, kaçınılmaz bir şey gibi görünür! Belki de bu, önsezilerin bir bileşimi, istencin olağanüstü bir çabası, imgelem kudretinin doğurduğu bir zehirlenme ya da buna benzer bir şeydir...
   
Tehlike yoksa kazanç da yoktur! Boğulmaktan korkan suya giremez! 


İnsan bazen en imkansız, en çılgın düşünceye, sanki bir şeyler olacakmışsın öyle bir inanır ki, gerçek olması için olmadık fikirler geçer aklından.

Puanım 


3 Ekim 2015 Cumartesi

Son 18 Saniye (Sherry Moore #1) - George D. Shuman | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Seconds 18
Seri: Sherry Moore #1
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2010
Goodreads Puanı: 3.62  (807)

Yorum

  Kitabın konusunu ilgimi çekince okumaya karar vermiştim. Kitabın arka kapak yazısını paylaşmıyorum çünkü çok fazla spoiler içeriyor. Sherry ölen kişilerin son 18 saniyesini görebilen biri ve bunu polise yardım etmekte kullanıyor, kitap genel olarak bu fikir etrafında şekilleniyor.

  Kitap fena değil, konusu da güzel ancak iyi bir polisiye roman gibi okuyamadım ben. Polisiye türünde bir kitap için gizem azdı, hele arka kapak yazısını okuduktan sonra neredeyse hiç gizem kalmıyor. Polisiyeyi polisiye yapan gizemdir bence ve bu kitapta gizemi bulamayınca bozuldum açıkçası.
  Sherry'nin ölen kişilerin son saniyelerini görmesi bilim kurgu havası uyandırsa da bilim kurgu değil. Kitaptaki tek bilim kurguyu andıran özellik bu.

Kitabın yazarı eski bir polismiş 
  Sherry Moore başkarakter olsa da kitapta az yer aldı, yazarın  Sherry ve yeteneğine daha çok ağırlık vermesini beklerdim. Karakterlerin hikayesi ve yaşamına yer veriliyor, bir çoğu iyi olsa da bazı ayrıntıları ve bölümleri gereksiz buldum açıkçası. 

  Hareketli bir kitap olacağını beklesem de aksiyon çok azdı. Kitabın sonunu çok sevmedim açıkçası. Şimdilik seriye devam etmeyi düşünmüyorum, bende hemen diğer kitaplarını da okumalıyım gibi bir iz bırakmadı, belki ileride okurum.

  Kitabı genel olarak beğensem de polisiye olarak çok sevemedim. Bir polisiye için aradığım özelliklerin bir çoğundan yoksundu diyebilirim. Karakterleri ve konusu güzeldi,  gizem çok önemsemiyorsanız okuyabileceğiniz güzel bir kitap. 

Alıntılar

"Eğer yeterince dikkatli bakarsan, herkesin sakladığı bir sır bulunurdu." 
"Birilerinin yanında olması her zaman yalnızlığını gidermiyordu." 
"Hayatta hiçbir şey kesin değildi. Asla."

Puanım 


1 Ekim 2015 Perşembe

Güz Alacakaranlığı Ejderhaları (Ejderha Mızrağı #1) - Margaret Weis & Tracy Hickman | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Dragons of Autumn Twilight
Seri: Dragonlance: Chronicles #1
Yayınevi: Laika Yayınları
Sayfa Sayısı: 470
Baskı Yılı: 2008
Goodreads Puanı: 4.04  (57,438)


Arka Kapak Yazısı


  Çoğu hep arkadaştılar; sonra kendi yollarına gittiler. Sadece kalplerinde sakladıkları sırlarla yeniden buluştuklarında; savaş söylentileriyle çalkalanan, gölgeli bir dünyadan bahsediliyor, mitolojik, efsanevi yaratıkların, korkunç canavarların hikâyeleri onların da kulaklarına geliyordu. 

  Söylentiler ve ne olabileceğine dair bilinmezliğin şaşkınlığındaki arkadaşlar; büyülü, kristal bir asa taşıyan, güzel, kederli bir kadınla karşılaşırlar. Asanın ışığında, giderek kararan gölgelerin ardındakileri gören yol arkadaşları; Bozkırlı kadının çağrısıyla dünyanın kaderini şekillendirmek üzere gölgenin derinliklerine doğru yola koyulurlar. 

  Kimse onların birer kahraman olduklarına inanmıyordu... 
  Kimse; kendileri bile...



Yorum

  Margaret Weis ve Tracy Hickman'ın beraber kaleme aldığı kitap Ejderha Mızrağı serisinin ilk kitabı. İlk olarak şuna değinmek istiyorum iki yazarın birlikte böylesine ahenkle yazması ben gerçekten şaşırttı. Ben yazacak olsam kendimle bile anlaşamam kaldı ki başka yazar! O yüzden ikiliyi çok çok tebrik ediyorum.
Margaret Weis & Tracy Hickman


  Hastalandığım için biraz yavaş okudum maalesef, başına geçtikçe uyuyakaldım. Hastalığımdan mı kitabın dilinden mi bilmiyorum ar vermeden 50 sayfa okuyamadım, artık onu diğer kitaplarda anlayacağız. Dili güzeldi, kitabın dünyasına uygun buldum. Okurken sıkılmadım ama oooov elimden bırakamıyorum da olmadım açıkçası.


  Konusu güzeldi, çok orijinal değildi belki ama yazarların işleyişi kitabı güzel bir hale getirmiş. Olaylar ilk sayfalardan başlıyor ve hız kesmeden devam ediyor, yazarlar sizi o maceradan buna hızla sürüklüyor. Kitap neredeyse hiç yavaşlamıyor bu hareketlilik hoşuma gitti :)


  Karakterleri genel olarak sevdim, bir çoğu alışılagelmiş tiplerdi. Ben en çok Raistlin'i sevdim sanırım, diğer kitaplarda onun daha çok ön planda yer almasını umuyorum. Birde Fizban var tabii ki onu da çok sevdim :) Kitapta öne çıkan bir başkarakter yoktu ki bu iyi olmuş bence. Her yeteneğin ve kahramanlığın tek karakterde toplanması insanı sıkıyor.


  Okurken kitabın bir haritasının olmasını çok istedim, keşke kitap için harita hazırlansaymış çok daha iyi olurmuş ama olsun böyle de güzeldi. Lafı çok uzatmayayım genel olarak güzel bir kitaptı, fantastik severler için özellikle tavsiye edilir ;)  Kitaba 4 puan veriyorum çünkü kitapta bir eksiklik vardı, ne olduğunu tespit edemedim henüz belki serinin diğer kitaplarında bu ortaya çıkar.


  Fantastik kurgu seven biriyseniz kitaba bakın derim, yorumumu okuduğunuz için teşekkürler :)



Alıntılar
"Ölüm yaşamdaki en büyük kesinliktir." 
"Yaşamlarımız aldıklarımızla değil verdiklerimizle ölçülür." 
"Gece gözleri kapalı yürüyemeyeceğin kadar karanlık." 
"Eğer dünyadaki büyük şeylere yakından bakacak olursan, onların aslında bir araya gelmiş küçük şeylerden oluştuğunu görürsün." 
"Farkı yaratan küçük şeylerdir." 
"Umut gerçekleri reddetmektir. Umut, yük beygirinin önünde sallanıp, atın ona ulaşmak için nafile çabayla sürekli yürümesini sağlayan havuçtan başka bir şey değil."
Puanım