30 Ocak 2017 Pazartesi

Elric: Ruh Hırsızı (Melnibone'un Son İmparatorunun Tarihçeleri #1) - Michael Moorcock | Kitap Yorumu

 
     Orijinal Adı: Elric: The Stealer Of Souls
Seri: Chronicles Of The Last Emperor Of Melnibone #1
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 3.77  (1,808 Oy)


Arka Kapak Yazısı
   İthaki Yayınları, bildiğimiz kahraman tanımına hiç uymayan, kırmızı gözlü, hastalıklı, kendi türüne ihanet etmiş, tartışmalı insanlığının yıpranmış sınırlarında umutsuzca yaşayan albino dük Elric'in daha önceden anlatılmış ve hiç anlatılmamış maceralarını gururla sunar!

   Fantastik edebiyatta hiçbir karakterin yapamadığını yapan, takipçisi eserleri kökten etkileyen yegâne karakter: Moorcock'ın fiziksel olarak zayıf, zihinsel olarak sorunlu, bir uyuşturucu bağımlısı gibi kılıcına tutkun, rock'n roll tarzı anti-kahramanı Elric!

   Ejderha Mızrağı'nın Raistlin'i; Unutulmuş Diyarlar'ın Drizzt'i; Sandman'in ta kendisi olan Dream; Rivialı Geralt, nam-ı diğer Witcher… Hepsi bir şekilde Elric evreninden doğan kahramanlar…

   Bu benzersiz karakter ve onun sıradışı maceraları Türkçeye hiç olmadığı kadar güçlü bir dönüş yapıyor. Moorcock'ın "nihai edisyon" dediği Melniboné'nin Son İmparatorunun Tarihçeleri, Elric'in tüm maceralarını içermekle kalmayıp yepyeni önsöz ve çizimler, mektuplar, fantastik edebiyat üzerine denemeler, Elric'e ilham veren öyküler, senaryolar ve görsellerle zenginleştirilmiş eşsiz bir koleksiyon niteliğinde.


Yorum
      Evet arkadaşlar uzun süre sizleri ihmal ettim ve yeni yıla ne yazık ki kitap okuyarak değil ders çalışarak girdim. Hukuk üçüncü sınıf olmak kolay değil. 16 dersim var ve bunların 9'u ana ders olunca sınav dönemi diye kafamı derslerden kaldırıp hukuk kitapları dışında kitap okuyamadım. Hatta banyo yapma sürelerimden bile kısalttım o derece zamanım yoktu. Ama artık sınavları atlattığıma göre bir süre gönül rahatlığıyla blog işleri ve kitaplarla ilgilenebileceğim için öyle mutluyum ki.

    Öncelikle bu kitaba yorum yazmaya nereden nasıl başlayacağımı inanın bilmiyorum. Kitapla ilgili kafam karışık ve şuan yorum yazarken bile hala yerine oturmayan taşlar var. Hani bazı kitaplar anlatılamaz bir türlü kelimelere dökülemez ya öyle bir şey. Bunu iyi anlamda demiyorum ama kesinlikle kötü anlamda da söylemiyorum. Sadece kelimelere dökülemeyecek tuhaf, alışılmışın dışında bir tarzı var kitabın. Belki de sırf bu tuhaf yapısı yüzünden diğer kitaplarını da okumaya ve bu kitabını bitirmeye karar verdim bazı yerlerde gerçekten içimi sıkması gerçeğine rağmen. Tuhaf bir etkiye sahip zira üzerimde. Hani Romeo ve Juliet kitabını okuyanlar bilirler bazı diyaloglar karmaşık, derin ve anlaşılması zor ancak sahnede görselleştirilmiş halini daha ilgi çekici buluruz bence bu kitabın da tiyatral tarzda sergilenmesi daha iyi olurdu bu yönden Romeo ve Juliet'i anımsatıyor çünkü bana.

     (Kitaptaki kılıcın ismini çağrıştıran bu şarkı ile uyumlu olarak, kitabı okurken dinleyebilirsiniz.)

Önsözden başlayacak olursak Alan Moore ilk bölümlerde yazarın kitabı yazarken hangi yazarlardan esinlendiğinden, yazmaya iten sebeplerden, yazma sürecindeki ruh hallerinden bahsediyor ve çok samimi bir havada kendi hayatıyla ve kendiyle ilgili bir takım bilgileri de bu önsöz yazısına serpiştirmiş durumda. Kitap zaten yazıldığı dönemde gazetelerde bölüm bölüm verilen parçalı bir hikayeden ibaretmiş. Bu nedenle kitapta da her başlığı ve her başlıkta anlatılan olayı farklı ancak kahramanı tek olan bir kurgu okumuş oluyoruz. Kitaba ilk başladığınızda birçok kitapta olduğu gibi olayların ya da kişinin hayatının en başından başlamıyor. Sanki seriye ortadan başlamışsınız gibi oluyor ama kolayca ayak uydurabiliyorsunuz.

    Her kitabın bir giriş-gelişme-sonuç ilerlemesi vardır mantığından hareket edersek bu kitapta buna en azından girişe uyulmadığı belli oluyor. Sonuç için konuşacak olursak kitabın büyük kısmında kitabın ve kitaptaki karakterlerin amaçlarını anlamaksızın, soru işaretleri ile okudum kitabı.

   Kitapta baş karakter hem fiziksel yönden hemde karakteristik olarak dört dörtlük değil. Kırmızı gözlü, albino, zayıf bir yapısı var ve çok da iyi birisi değil. Ben böyle karakterleri daha çok seviyorum. Daha doğal, hayatın bir parçası gibi hissettirişlerini seviyorum. Onların hata  yapabileceklerini görmek hoşuma gidiyor. Kitaptan çok Elric karakterini sevdim. Onu içimde öylesine bambaşka, öylesine orijinal, öylesine farklı ve eşsiz canlandırdım ki belkide yazarı bile bu denli hayal gücü sarf etmemiş olabilir diye düşünüyorum. Favori karakterlerimden birisi oluverdi.

    Yine karakter üzerinden devam edecek olursak; elimizde öyle bir karakter var ki iyi bir şey yapmak isterken bile kötülüğün etkisiyle kötü şeyler yapan ve bundan sonsuza dek pişmanlık duyan, nefret eden biri. Doğasında onu esir alan kötülükten nefret ediyor ama o olmadan da yaşayamıyor. Bayılırım böyle karakterlere. Hani iyi biri olmak iyi bir şeyler yapmak isterken bile başarısız olan, sakar bir doğası olan, yeri gelince çok zeki olsa da bazen çok saf olabilen, kararsızlık ve çaresizlik yumağına dolanmış, hayatın amacını arayan ama bir türlü bulamayan, başı beladan kurtulamayan, insan ilişkilerinde ve duyguları tahlilde başarısız, daima yalnız kahramanlar vardır ya işte tam olarak Elric'ten bahsediyoruz.

   Kitap fantastik bir eser olduğu için büyücülük,  tanrılar, şekli bozulmuş yaratıklar gibi paranormal ögelerle dolu. Kaos ve düzen çarpışması hoş bir kurgu olmuştu. Kitap bana bir nevi online oyunları hatırlattı. Özellikle de rappelz, 4 story gibi yaratıklara karşı mücadele ettiğimiz kılıçlarla vesaire sürekli kötülerle savaştığımız çar geliştirme oyunları gibiydi. Özellikle Elric'in sürekli belli görevleri yapması ve burada yaşadığı maceralar oyunda görevler verilmesini anımsattı mesela.(zamanında az oynamadım.:))

   Üslubu akıcı, kolay anlaşılır ve dili üçüncü kişi ağzından anlatılmıştı. Kitabı genel olarak sevdim ama çok fazla değil. Eserden puanı kötü olduğu için değil, beklentilerimin altında kaldığı için kırdım.  Kitabın anlam veremediğim bir noktası olayların çok hızlı olup bitmesiydi. Normal şartlarda belki tek bir serinin veya kitabın tamamına hakim olabilecek nitelikte bir olay, burada kısa bir bölümde hemen anlatılıp çözüme kavuşturuluyordu. Belki de bu kitabın ilk çıktığı zamanlar sayı sayı yayımlanan bir çizgi roman tarzında olmasından kaynaklanıyordur ya da yazarın tarzı budur diye kabullendim. Ama olayların giriş-gelişme-sonuç döngüsü içinde sürekli değişmesi ve kolayca neticelenmesi okuyucu açısından biraz heves kırıcı olabiliyor fikrimce. Belki çok fazla fantastik ve heyecanlı macera kitapları pek okumamış kişiler ya da lise çağındaki kişiler için biraz daha eğlenceli, onlara hitap eder şekilde basit kurgulanmıştı. Ancak daha kaliteli eserlerin tozunu yutmuş olanlar aradaki kalite farkını kolayca görebilirler. Bu nedenle herkese olmasa da 13-17 yaş aralığına daha çok tavsiye ederim. İyi okumalar :)

Alıntılar
Geçmiş, sürekli olarak yeniden yazdığımız bir senaryodur. Deneyim, yıllar içinde kendimiz ve arkadaşlarımız hakkında anlattığımız hangi hikayeye inandığımıza uygun olacak şekilde değişir.
Puanım

26 Ocak 2017 Perşembe

Kitap Kahve Kırmızı Kalem - Ferdi Bişkin | Kitap Yorumu


Seri: Yok
Yayınevi: Elma Yayınevi
Sayfa Sayısı: 224
Baskı Yılı: 2015

Arka Kapak Yazısı

• Ruh kaç gram eder?
• Hangi fizikçi makalesini kedisiyle birlikte yazdı?
• Benjamin Franklin ve Charles Darwin’i karar verme sürecinde birleştiren yöntem neydi?
• Titrek Hamsi Örgütü’nün mensupları kimlerdi?
• Hangi makine The Turk diye adlandırılıyordu?
• “Evcil taş” satışından nasıl milyonlar kazanıldı?
• Bir asırdır yanan ampul kimleri aydınlattı?
• Facebook’un “beğen” düğmesine bağımlı olanlar nasıl iyileşecek?
• Elektrikli otomobili kim öldürdü?
Kitap, Kahve, Kırmızı Kalem birbirinden ilginç 185 hikâyeyi okurlarıyla paylaşıyor ve her başlık yaşanmış bir olayı anlatıyor. Üç bölümü kapsayan bu çalışmada, bilimsel olaylar ve kitaplarla ilgili hikâyeleri Kitap bölümünde, bir kahve sohbetine eşlik edecek hikâyeleri Kahve bölümünde okuyacak; acı, aşk ve ateşle ilgili hikâyeleri ise Kırmızı Kalem bölümünde tadacaksınız.
Hikâyeler size farklı duygular yaşatacak ancak ne hissettirirse hissettirsinler, bize yani insanlığa ait olacaklar. Kitabın, kahvenin kokusunu taşıyan; kırmızı gibi candan bu anekdotlar, elden ele geçip duyulmayı, seslerini duyanların kendi hikâyelerini yazmasını arzuluyorlar.

Yorum

  Kitaba beni çeken ismi oldu, yaşanmış öykülerin toplandığı kitapları okumayı pek tercih etmesem de denemek istedim.

  Kitapta bir çok hikaye var, hepsi gerçek olaylar. İnsana ilham verecek, düşündürebilecek ve şaşırtan birbirinden ilginç bir çok yaşanmış hikaye var. Bazılarını daha önce de okumuştum ama bir çoğunu ilk kez okudum, çoğu gerçekten güzel ve değerli öykülerdi, hepsinin ayrı bir değeri ve önemli bir noktası vardı.

  Açıkçası ben kitabı çok sevemedim, hikayeleri ne kadar beğenmiş olsam da art arda bu kadar hikaye okumayı sevmiyorum ben, zaman zaman açıp okumak daha iyi olacaktır sanırım. Eğer böyle kitaplardan ve yaşanmış olayları okumaktan hoşlanıyorsunuz seveceğiniz bir kitap olacaktır. Bol kitaplı günler. :)


Alıntılar
Yazık ki tarih çoğu zaman yapanların değil, yazanların gerçekleriyle anlatılmaktadır.  

Bir şeyi başarabilmek için ortada gözle görülür bir hedef olmalıdır.

Puanım


25 Ocak 2017 Çarşamba

Gökten Üç Elma Düşmüş... | MİM



  Herkese merhaba! Bugün oldukça güzel bir mimle karşınızdayım. Ömer beni mimlemiş ve bende katılayım dedim. Ömer'im mim yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Eğlenceli bir mim oldu, umarım sizde seversiniz. :)

1.Gökten 3 elma düşmüş .Yaşamak için 1 .ve 2.Kontenjanlar doluymuş .
3 elmada kontenjan boşluğu varmış .
1. Beijing imiş 2. Londra 3 .ise ...

Roma, mimarisini, sanatını ve yapısını çok seviyorum, aklıma ilk orası geldi. :D
Yoksa Venedik'te olabilir. İtalya olsun yeter modundayım ben biraz. :D


2.Gökten 3 elma düşmüş 1. Oğuz Atay imiş 2. Nuri Neşat Güntekin imiş .3...

Aslında bu iki yazarı hiç okumadım, cevaplamakta biraz zorlanıyorum o yüzden. Aklıma ilk gelen George Orwell oldu, çok severim kendisini.


3.Gökten 3 elma düşmüş 1.müzik imiş 2. Bale imiş 3...

Kitapmış biride, müziği dinleyerek bambaşka dünyalarda kaybolma fırsatı..


4.Gökten 3 elma içinde 3 elma düşmüş 1.Pamuk prenses ve yedi cüceler imiş imiş .
2. Hansel ve Gratel imiş 3...

Külkedisi imiş, Çocukken çk severdim.


5.Gökten 3 elma düşmüş 1.İlyada imiş 2.Ramayana imiş 3...

 Manas.


6.Gökte 3 elma asılı duruyormuş.
1. Dünya imiş 
2.Mars 
3...

Güneş, aydınlığı hatırlatıyor.


7. Gökten 3 elma düşmüş  1. Yunan Mitolojisi imiş 2. İskandinav imiş 3...

Kelt mitolojisi, hep ilgimi çekmiştir.


8 .Gökten ak sakallı dede sarkıp fısıldamış ; Kardeş elimde 3 elma var .
Her biri ayrı bir zaman dilimini temsil ediyor .Hangi yy a gitmek istersin ?
Ama ikisini sana hayatta vermem Ak sakallı dedenin elindeki ilk elma 13. Yy imiş 2 elma ise 24. Yy imiş 3 elma ise ...

21. yy, diğer yüzyıllar ne kadar ilgi çekici gelse de olduğum zamanda kalmayı tercih ederim.


9.Gökten 3 elma düşmüş .
1 . Piyano imiş 2. Gitar imiş 3 . ise

Çello, piyano ve çello ile çalınan şeyleri dinlemeyi hep çok sevmişimdir.


10.Gökten 3 elma şeklinde 3 adet film türü düşmüş 1. Bilim kurgu imiş .
2 . komedi imiş 3 . ise ...

Aksiyon, durgun filmlerden pek hoşlanmıyorum.


11.Gökten 3 elma süzülüyormuş .
1 .Planör imiş  2. Uçak imiş  3 . ise ...

Paraşüt, yükseklerden atlamak ve o adrenalini tatmak gerek.


Güzel bir mim, katılmak isteyen herkesi mimliyorum. :)


24 Ocak 2017 Salı

Berserk 1-4. Cilt | Manga Yorumu



 Death Note ve Fullmetal Alchemist'ten sonra manga okumanın ne kadar keyifli olduğunu fark ettim ve bolca okumak istiyorum, çok iyi oluyor. Keyifli zaman geçirmeye bire birler.

  Deep Tone ve River, Berserk'i okumam için önerince neymiş dedim başladım. Okuyalı bir kaç gün oluyor ama biraz tembellik ettim, yorumu anca şimdi yazabiliyorum.

  Hikaye Karakılıç Ustası Guts ve onun yaşamı üzerine kurulu. Guts bolca düşmanı olan, lanetli ama bir o kadar da yetenekli bir insan. O sadece bir insan ama onun düşmanlarının çoğu doğa üstü varlıklar ve Guts olağanüstü yetenekleri ile düşmanlarıyl başa çıkmaya çalışıyor. Serinin konusu şimdilik bu gibi, ilerleyen mangalarda konunun genişleyeceğini, hikayenin zemine oturacağını düşünüyorum.

  Seri konu itibariyle oldukça güzel, en azından dört ciltte bile konu derinleşti ve baya merak uyandıran bir tarafı var. Konu güzel, karakterler iyi ama çok şiddet var. Şiddetli şeylerden uzak durma gibi bir çabam olmaz ama bu serideki şiddet ve karakterlerin şiddet karşısındaki tepkisini biraz rahatsız edici buldum açıkçası. Bazen serideki minik elf gibi tepkiler de vermedim değil. :D

  Minik elf demişken, ilk kez küçük bir elf gördüm. Benim bildiğim elfler insanlardan uzun, üstün yaratıklar olur ama bu serideki elf küçük uçan perilere benziyor, hatta Parmak Kız'a benziyor, biraz şaşırtıcı geldi.

  Berserk'i genel olarak sevsem de içindeki şiddet bana şuan fazla geldi, ilerleyen zamanlarda seriye geri dönüp bakarım muhtemelen ama şu sıra şiddetin böylesine yoğun olduğu bir şey okumak istemiyorum. River'dan bolca manga önerisi almıştım, o listeden bir şey seçer ona başlarım artık.

  Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, herkese bol kitaplı günler. :)

22 Ocak 2017 Pazar

Yarım Bıraktığım 6 Kitap | Pazar 6'lısı


 Pazar 6'lısı'na tam gaz devam. Devam ettirebildiğim için kendimi kutluyorum. :D Aslında bir kaç gündür yazılmayı bekleyen manga yorumumu aksatmış olsam da Pazar 6'lısını aksatmak istemedim, hala kararlıyım.

  Neyse, bu haftanın konusu Yarım Bıraktığım 6 Kitap. Aslında en sevmediğim şeylerden biridir kitapları yarım bırakmak ama oluyor arada öyle şeyler. Neyse geçelim listeye.



1.Serseri - Rachel Vincent
Seriye çok övgü olunca başlamıştım sanırım, ama bir türlü okuyamamıştım. Hatta okumak için uğraşmıştım baya bir kaç kez bırakıp başladığım olmuştu ama bir türlü devamı gelmeyince vazgeçmiştim. Paranormal yaratıklarla çok sorunum olmasa da serideki karakterlerin kediye dönüşmesine bir türlü alışamamıştım.

2.Gölgeler - Jessica Verday
Öylesine başladığım ama çok saçma bulduğum için bıraktığım bir seriydi, konu basit gelince kitabı öylece bırakmıştım. Hayalet sevgili falan bana saçma gelmişti. :D

3.Eğer Yaşarsam - Gayle Forman
Çok övülünce merak edip başlamıştım ama sıkıcı ve saçma bulunca yarım bırakmıştım. Sonra filmi falan çıktı sanırım ama iyi ki okumadım, daha güzel kitaplar okudum yerine. :D


4.Küçük Mucizeler Dükkanı - Debbie Macomber
Bu tarz kitaplar pek bana göre değil, bir kaç kez denedim bu tarzı ama beni pek sarmıyor, bu kitapta ilk sayfalardan sıkmaya başlayınca bırakmıştım.

5.Eylül - Mehmet Rauf
Bu kitapla yanlış zaman ve yaşta tanışmıştım sanırım bırakmamdaki en büyük etken o. O zaman okurken sıkıldığımı hatırlıyorum, şimdi nasıl bir tutum sergilerim bilmiyorum.

6.Çöl Mızrağı - Peter V. Brett
Dövmeli Adam'ı sevince serinin ikinci kitabını okumayı çok istedim, bir kaç kez başladım ama o kadar sıkıldım ki devam edemedim. İlk kitap çok akıcı ve güzelken ikinci kitapta bal içinde yürüyor gibi hissediyordum, beş sayfa beş yüz sayfa kadar uzamaya başlayınca bıraktım, bir kaç kez denediysem de olmadı. Yine de kararlıyım o kitap bitecek, ne olacağını merak ediyorum. :D Sanırım kitabın geçtiği mekan ve değişen karakterler adapte olmamı engelledi, yine de yılmayacağım.

Dediğim gibi kitap yarım bırakmayı fazla sevmem ama arada oluyor işte. Yarım bıraktığım kitaplar genelde çok güzel, mutlaka okunmalı tarzında ifadelerle gaza geldiğim kitaplardı. Dene-yanıl yoluyla hangi kitapları okumam gerektiğini ve kimlerin önerilerini dikkate almam gerektiğini öğrenmiş oldum.

Sizde Esseve Rin'in başlattığı Pazar 6'lısı etkinliklerine katılabilirsiniz, ne kadar çok kişi olursa o kadar iyi oluyor. Keyifli okumalar herkese. ^-^

19 Ocak 2017 Perşembe

Yarasa (Harry Hole #1) - Jo Nesbo | Kitap Yorumu ve Seri Bilgisi


Orijinal Adı: Flaggermusmannen
Seri: Harry Hole #1
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 392
Baskı Yılı: 2016
Goodreads Puanı: 3.56  (42,431 Oy)


Arka Kapak Yazısı


Jo Nesbo'nun ünlü dedektifi Harry Hole'un soluk soluğa ilk macerası.

Yirmi üç yaşında Norveçli bir kadın Sidney'de ölü bulununca, Oslo Cinayet Masası dedektifi Harry Hole, bu vakayı incelemeye gönderilir. Amacı Sidney polisine elinden geldiğince yardım etmektir ama kesin bir dille işe burnunu sokmaması söylenir.

Soruşturmaya seyirci kalmaya niyeti olmayan Harry, ekibin baş dedektiflerinden biriyle arkadaşlığını ilerletir ve kendini olayların içinde bulur. Harry katile adım adım yaklaştıkça çok tehlikeli bir seri katilin peşine düştüğünü ve aslında soruşturmanın içindekiler dahil hiç kimsenin güvende olmadığını düşünmeye başlar.


Yorum

Yarasa'yı ilk gördüğümde (üzerindeki Harry Hole'un ilk kitabı ibaresini gördüğümde) "Nihayet çıktı!" dedim ve hemen aldım, maalesef alırken hızlı davransam da başlamam zaman aldı her neyse.

  Harry Hole benim çok sevdiğim polisiye seriler arasına girdi, serinin kitaplarını okudukça bahsediyorum zaten bundan. Yalnız şuna yeniden değinmeden geçemeyeceğim, bu seri neden Türkiye'de bu kadar düzensiz basıldı? Koridor Yayıncılık üçüncü ve beşinci kitabı basıp devamını getirmemiş, sonra Doğan Kitap dördüncü kitaptan başlayıp sekize kadar devam ettirmiş. 2016 Kasım sularında da ilk kitabı bastı. Bu düzensizliği anlayamadım, hiç de anlayamayacağım sanırım, ısrarla dile getiriyorum çünkü bu seri diğer polisiyeler gibi her kitabı birbirinden bağımsız değil. Seride her kitabın kendi konusu olduğu gibi, diğer kitaplara yayılmış bir konu daha var ki ben serinin beşinci kitabından seriye başladığım için devasa bir spoiler yemiştim.

  Şikayet kısmını geçtikten sonra kitaba gelelim. Yazar seriye Norveç'te değil Avusturalya'da başlamış, Harry Hole Sidney'de ölen Norveç'li bir kadının ölümünü araştırmak için Avusturalya'ya gidiyor ve cinayeti araştırdıkça olayların göründüğünden çok daha farklı olduğunu anlıyor.

  Bu kitabı okurken yazarın zaman içinde kendi tarzını bulduğunu ve kendini geliştirdiğini fark ettim. Bu kitap benim seride hoşuma giden o Norveç havasından ve özgün tarzından yoksundu, hatta Amerikan polisiyelerinden çok fazla esinti vardı. Bunlar da benim bu kitabı diğer kitaplar kadar sevmeme engel oldu. Yazar kitapta biraz laf kalabalığı yapıyor gibi hissettim okurken, her bölümde değil ama bazı sayfalarda sanki yok yere uzatmış gibiydi. Yine de Harry Hole serisinin ilk kitabını okumak güzeldi, yayınevi umarım ikinci kitabı da basar ve seriyi tamamlayabilirim.

Harry Hole Serisinin Türkiye'deki Kitapları
  Yarasa (Harry Hole #1) - Doğan Kitap (2016)
  2. Kitap ülkemizde henüz çıkmadı
  Kızıl Gerdan (Harry Hole #3) - Koridor Yayıncılık (2010)
  Nemesis (Harry Hole #4) - Doğan Kitap (2013)
  Şeytan Yıldızı (Harry Hole #5) - Doğan Kitap (2014)
  Kurtarıcı (Harry Hole #6) - Doğan Kitap (2015)
  Kardan Adam (Harry Hole #7) - Doğan Kitap (2015)
  Leopar (Harry Hole #8) - Doğan Kitap (2016)

Alıntılar

Belki de insanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bir şekilde aynı hayalleri ve fantezileri paylaşıyorlar. Bu bizim tabiatımızda var; adeta hepimizin özüne işlenmiş. Tüm bu farklılıklara rağmen eninde sonunda aynı yanıtlara ulaşıyoruz. 
Hayatta önemli sayılacak çok az şey var. 
Kızdan 'kadavra' olarak bahsettiler. Sevilen bir çocuğa çok fazla isim takılabilir; ama ölülerin bu kadar adının olması tuhaf. 
İnsanlar anlamadıkları şeyden korkarlar. Korktukları şeyden de nefret ederler. 
Harry artık yalnızdı. Her zaman olduğumuz gibi.


Puanım


18 Ocak 2017 Çarşamba

Sissoylu: Çağların Kahramanı - Brandon Sanderson | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: The Hero of Ages
Seri: Mistborn #3
Önceki Kitap: Kuşatma
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar
Sayfa Sayısı: 592
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 4.45  (143,891 Oy)

Arka Kapak Yazısı

Son İmparatorluk'u yıkmak için Lord Hükümdar'ı öldürmek gerekliydi… Acaba bu bir hata mıydı?

Dört bir yanı saran ölümcül sislerin, giderek artan kesif kül yağışlarının ve asla olmadığı kadar şiddetli bir şekilde yaşanan depremlerin yeniden ortaya çıkmasının ardından, Vin ve Elend Lord Hükümdar'ı öldürmenin iyi bir fikir olduğundan artık o kadar da emin değiller. Çok uzun zaman önce, dünyayı yaratan iki ana varlıktan biri olan Harap'a her şeyi yok etmesini mümkün kılacak nihai bir güç vadedilmişti. Oyuna gelen Vin Harap'ın Miraç Kuyusu'ndan kurtulmasına neden olmuştu ve şimdi, Harap bu gücü kullanmaya niyetli. Sissoylu üçlemesinin son kitabı, ilk iki cildin muştuladığı her şey sunuyor okuyucusuna. Kökleri dizinin önceki kitaplarında bulunan bağlantılar netleşiyor, sık sık rastladığımız gizemler birer birer aydınlığa kavuşuyor ve taşlar âdeta tek tek oturuyor yerlerine. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Çağların Kahramanı nefes kesici sürprizlere gebe. 

Çağların Kahramanı, bugüne kadar benzerini okumadığınız özgünlükte ve cesurca kaleme alınmış bir final kitabı.

Yorum

  Hüzünle bir seriyi daha bitirdim ama seri de beni bitirdi, bu nasıl bir kurgu nasıl bir kitaptır Allah'ım, her sayfası ayrı güzeldi ama son sayfaları çok başkaydı. İnsan Sanderson okuduktan sonra kolay kolay diğer kitapları beğenemiyor çünkü çıtanız öyle yükseliyor ki diğer her şey basit geliyor.



  Sissoylu en sevdiğim serilerden biriydi, artık Fantastik Kurgu'da ilk On'umda sarsılmaz bir yere sahip. Kitab yavaş yavaş okudum ki bitmesin ama son sayfaları yavaş okumak ne mümkün! Dünyadan kopuyorsunuz ve kitabı elden bırakamıyorsunuz, yazar ortaya öyle güzel bir kurgu çıkarmış size öylesine güzel sunmuş ki sizin kitaptan çıkasınız gelmiyor. Brandon beni şaşırtabilen nadir yazarlardan ve onun bu yönüne bayılıyorum.


  Yorumu uzun tutmak istemiyorum, bu seriyi okuyun Sanderson okuyun ve sizde sevin, diğer türlüsü zor zaten. :)

  Ben kitabı bitireli biraz oldu ama yeni yazabildim yorumu, zaten bu kitap yorum yazılacak değil okunacak bir kitap. :) Herkese iyi okumalar. :)

Serinin ilk iki kitabının yorumuna buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.

Dipnot: Kitap her ne kadar güzel olsa da baskısını hiç sevmedim, çevirmenin değişmesi ve çevirideki özensizlik kitap boyunca canımı oldukça sıktı. Özellikle diyalog cümlelerinin başında yer alan tırnak işaretleri çok özensizdi, zaman zaman atlanmış, zaman zamanda yanlış yere konmuş oluyordu. Ya da iki farklı karakterin cümlesi aynı satırda oluyordu bu da bazen kafa karışıklığına sebep oluyordu. Yayınevinin buna daha çok özen göstermesini beklerdim.

Alıntılar

Hayatta umuttan eser yok. Geride bırakabilmem gerek; ama yapamıyorum. 
İnanalar genelde imkansız olanı denemeye gönüllüdürler. 
Gölgelerde saklanan bir düşmandansa üzerine gelen bir düşman daha iyiydi. 
Son zamanlarda yaşamım bilmediğim bir dilde yazılmış bir kitap gibi geliyor. 
Sorunları görmezden geldiğinizde sizi etkilemeyeceğini mi düşünüyorsunuz? 
Her önderin bir zayıflığı vardır. Kazananlar ise bunları nasıl bastıracağını bilenlerdir. 
Tüm yaşamım boyunca güvendim ve incindim.

Puanım

Beş üzerinden on yok mu?

15 Ocak 2017 Pazar

Bir Yayınevi 6 Kitap | Pazar 6'lısı


Yılın ikinci haftası, ikinci Pazar 6'lısı ve bende kaçırmadan yapabiliyorum, bunun mutluluğu ile yazıyorum şuan. :D Aslında bugün hiç zamanım olmadı yazmaya ama küçük bir vakit bulunca hemen yazmak istedim. Esseve Rin'e bu yıl daha sıkı tutmaya çalışacağımı söylemiştim, olacak gibi.

Neyse, bu haftanın konusu "bir yayınevinden okuduğunuz ya da okumak istediğiniz 6 kitap". Ben İthaki Yayınları'nı seçtim, klasikler dışında çok sevdiğim kitapların bir arada bulunduğu bir yayınevi.



1.Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch
Centilmen Piç, benim en sevdiğim fantastik serilerden biridir, eğer bu türe biraz bile ilginiz varsa bu türü atlamanız hata olur derim.

2.Dünyanın Gözü - Robert Jordan
Zaman Çarkı, büyük ve oldukça güzel bir fantastik seri. Ben daha 2 kitabını okuyabilmiş olsam da seriyi seviyorum, umarım kısa zamanda diğer kitaplarını da okuyabilirim.

3.Rüzgarın Adı - Patrick Rothfuss
Serinin hala üçüncü kitabı çıkmamış olsa da ilk iki kitapla en sevdiğim kitaplar arasına girmeye başardı, fantastik kurgu sevmeyenlerin bile sevebileceği güzel ve farlı bir seri.



4.Martin Eden - Jack London
Bu kitabı okuyup da etkilenmemek elde mi bilmiyorum ama ben hala aklıma geldikçe etkilenirim. Kesinlikle en sevdiğim kitaplardan biridir, eğer merak ediyorsanız hiç kaçırmayın derim.

5.Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley
Distopya türünün başyapıtlarından biri olan bu kitabın izlerini hala taşırım ve sık sık düşünürüm, gelecek hayata ilişkin tahmin açısından yazar çok önemli tespitlere imza atmış ve herkesin okuması gereken klasiklerden biri bence.

6.Fahrenheit 451 - Ray Bradbury
Distopik kitaplar içinde en sevdiğim kitaplardan biridir, kitabın ve düşünmenin önemini çok güzel bir şekilde vurgulayan bu eseri de herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.

Benim seçtiğim kitaplar bu şekilde, umarım yazımı beğenmişsiniz. Bol kitaplı günler. :)

11 Ocak 2017 Çarşamba

2017 Klasik Kitap Okuma Maratonu

Resmi de Muggle'dan aldım :D

Herkese merhaba! Yeni yılla birlikte bir çok kitap okuma hedefleriyle ilgili etkinlikler başladı. Bende bu yıl bazılarına katılmayı düşünüyorum, yapabilir miyim henüz bilmesem de denemeye kararlıyım. :)

Gözde'nin blogunda (buradan ulaşabilirsiniz) Klasik Kitap Okuma Maratonu'nu gördüm hoşuma gitti, biraz destek olmak için biraz da kendim için bu etkinliğe katılmak istedim. Maratonun en güzel tarafı oldukça esnek kurallı olması, rahat olacağım demek bu da. :D


Gözde hem yerli hemde yabancı klasiklerin olduğu bir liste yapmış ancak ben şimdilik sadece yabancı klasiklerin olduğu bir liste yapmayı düşünüyorum. Aklıma gelen ve daha azla bekletmek istemediğim kitapları listeye aldım.

Yabancı Klasikler Okuma Listem


  1. Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell
  2. Karamazov Kardeşler - Dostoyevski 
  3. Beyaz Geceler - Dostoyevski
  4. İtiraflarım - Tolstoy
  5. Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Stefan Zweig
  6. Şato - Franz Kafka
  7. Milena'ya Mekuplar - Franz Kafka
  8. Vahşetin Çağrısı - Jack London
  9. Babalar ve Oğullar - Turgenyev
  10. Bulantı - Jean Paul Sartre
  11. Siddhartha - Hermann Hesse
  12. Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Victor Hugo
Şimdilik 12 kitaplık bir liste hazırladım, aklıma gelenleri yazdım. Bu 12 kitabı ve daha fazlasını okumayı umuyorum.
İsterseniz sizde kendinize böyle bir liste hazırlayın ve bize katılın. :)

8 Ocak 2017 Pazar

Bu Yıl Okumak İstediğim 6 Kitap | Pazar 6'lısı


Pazar 6'lısı hep katılmak istediğim bir etkinlik olmuş ancak bunu başaramamıştım. 2017'de katılmaya kararlıyım ama.

Esseve Rin düzenliyor bu etkinliği, bu ayın konularına buradan ulaşabilirsiniz.

Bu haftanın konusu; Bu Yıl Okumak İstediğim 6 Kitap

Okumak istediğim çook kitap var ama artık bekletmek istemiyorum, bu yıl kesin okumalıyım dediğim 6 kitap şu şekilde;


1. Karamazov Kardeşler - Dostoyevski 
Neden bilmiyorum ben bu kitabı ne zaman okumak istesem bir şey oldu, ama bu yıl kararlıyım inşallah okuyacağım.


2.Parlayan Sözler - Brandon Sanderson
Kralların Yolu'nu çok sevmiştim, bu kitabı da çok merak ediyorum. Sissoylu bitince okumaya karar vermiştim, bakalım.


3.Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Stefan Zweig
Stean Zweig en sevdiğim yazarlardandır, bu kitabını okumayı da çok istiyorum.


4.Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell
Yazarın hayatından da izler taşıdığını duymuştum, bu yüzden kitabı çok merak ediyorum. Kış Okuma Şenliği Liste'me ekledim bile. :)


5.Başlat - Ernest Cline
Merak ettiğim ancak bir türlü okuyamadığım bir kitap, içinde hackerlar falan olunca bende büyük merak uyandırmıştı.


6.Geçmişi Olmayan Adam - Robert Ludlum
Ne zamandır merak ediyorum bu kitabı ama ne sahaflarda ne internette bulabildim, kitap hayalet gibi. :D

Benim listem bu şekilde, dilerseniz sizde bir liste yapın ve görelim listenizi.
İyi okumalar. :)

Kış Okuma Şenliği 2017 - Kitap Listem


Herkese Merhaba :) Geçtiğimiz günlerde Kış Okuma Şenliği başladı, daha önce de bu etkinliklere katılmak istemiştim ama denk gelememişti. Bu ilk olacak, iyi geçmesini umuyorum. 
Kış Okuma Şenliğini, Nilgün Komar düzenliyor. Buradan yazıya ulaşabilirsiniz.

Ben listemin bir kısmını hazırladım ama hala bir çok kategori boş, sanırım buraları denk geldikçe doldurmak zorunda kalacağım. Zaten ben çok planlı ilerlemekte zorluk çekerim muhtemelen, ilgimi çeken bir kitap görünce dayanamıyorum çünkü. :D


1. Kategori(10 puan): İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kışın geçtiği bir kitap 
Kitap Hırsızı - Marcus Zusak (Şule Uzundere'nin blogunda bu kategoriye katınca bende ondan ilham alarak buraya ekledim. :)

2. Kategori(10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap 
Milenaya Mektuplar - Franz Kafka

3. Kategori(10 puan): İsminde bir şehir adı olan bir kitap 
Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell

4. Kategori(10 puan): İsminde yada konusunda örgü ve motif olan bir kitap 
Bu kategoriye uygun kitap bulamadım açıkçası

5. Kategori(10 puan): Beyazperdeye aktarılmış bir kitap 
Baba - Mario Puzo

6. Kategori(10 puan): Bir şiir kitabı


7. Kategori(10 puan): İsminde bir hayvan ismi olan bir kitap 
Yarasa - Jo Nesbo

8. Kategori(10 puan): Hediye gelen bir kitap
Şimdilik hediye kitabım yok okumadığım

9. Kategori(10 puan): 100 Temel Eser listesinden bir kitap


10. Kategori(10 puan): Kategorilerden bağımsız canınızın istediği bir kitap
Çağların Kahramanı - Brandon Sanderson 

11. Kategori(10 puan): Klasik Eserlerden bir kitap 


12. Kategori(10 puan): Korku/Gerilim türünde bir kitap 


13. Kategori(10 puan): En Sevdiğiniz yayın evinden bir kitap


14. Kategori(10 puan/her ikisini okuyana ekstra 20 puan): Kardeş, anne-baba/oğul-kız iki yazardan birer kitap


15. Kategori(10 puan): 200 sayfadan kısa bir kitap 
Vahşetin Çağrısı - Jack London

16. Kategori(10 puan/her ikisini okuyana ekstra 20 puan): Nobel Ödülü almış bir yazardan Nobel Ödülü almadan yazdığı bir kitap ve Nobel Ödülü aldıktan sonra yazdığı bir kitap

17. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap  [Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı]

18. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Baş harfleri alfabeye göre sıralanan 4 kitap 
Anayurt - R.A Salvatore
Bulantı - Jean-Paul Sartre
(Diğer harflerdeki kitapları henüz belirleyemedim)

19. Kategori(10 puan/hepsini okuyana ekstra 40 puan): Aşağıdaki ülkelerde doğmuş yazarlardan birer kitap  [Çin, Amerika, Japonya, Almanya ]
 


Listem şimdilik bu şekilde, şenli sonuna kadar daha çok kitap ekleyebilmeyi umuyorum. Yazımı okuduğunuz için teşekkürler, bol kitaplı günler.

6 Ocak 2017 Cuma

Nietzsche Ağladığında - Irvin D. Yalom | Kitap Yorumu


Orijinal Adı: When Nietzsche Wept: A Novel of Obsession
Seri: Yok
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 374
Baskı Yılı: 2016
Goodreads Puanı: 4.23  (22,280 Oy)

Arka Kapak Yazısı

SAHNE
Psikanalizin doğumu arefesindeki 19. yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.

AKTÖRLER
Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır." diyor. Daha sonra "Kendi alevlerinizde kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?" diyecek. Ümitsiz.
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri.
Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul.
Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçı ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.

KONU
Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. "Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin." der. Breuer Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...

Yorum

Nietzsche ve Breuer, alanında önemli iki insan. Gerçekte hiç karşılaşmamış bu iki insan bu kitapta karşılaşıyor ve ortaya oldukça değerli bir kitap çıkıyor. Hayatın, ilişkilerin, gerçeğin irdelendiği, felsefe ile yoğrulmuş, insanı düşünmeye sevk eden bir kitap Nietzsche Ağladığında..

Ben kitabın başına oturduğum an gerçeklikten kopuyor ve kendimi Nietzsche ve Breuer'in arasında buluyordum. Öyle ki kitaba nasıl daldıysam durağımı kaçırıyordum az daha. Kitap öyle bir lokma da hazmedilecek bir kitap değil, yoğun, düşündürücü ve insanı içsel yolculuğa sürükleyebilecek nitelikte bir kitap.

Irvin Yalom çok önemli iki insanı bir araya getirmiş, kitapta başka önemli isimler de var, Freud, Lou Salome, Anna O. gibi. Yazar bence çok cesurca bir girişimde bulunmuş ve ortaya güzel de bir iş çıkarmış. Kitabın dili hiç sıkıcı değildi, kelimeler olağanüstü bir hızda akıyor. Bu sıra zihninizde dur durak bilmeden çalışmaya başlıyor tabii, çünkü yazar hayatla, ,insanlarla, ilişkilerle ilgili çok önemli noktalara değiniyor. Nietzsche ve Breuer kendi felsefesini savunurken sizde kendinizinkini şekillendiriyorsunuz. Düşündürmek açısından oldukça verimli bir kitap anlayacağınız.

İçeriği ile ilgili bilgi vermek istemiyorum, kitabı okuyun, görün. Düşünün, kitabın o güzel havasını soluyun. Yalnız benim kitapla ilgili şöyle bir sorunum oldu, kitaptan etkilendim, kitabı beğendim, muhtemelen ileride bir kez daha okumak isterim ama kitabı sevemedim, sebebini tam olarak anlayamasam da çok sevemedim kitabı. Kitapta bir şeye ısınamadım, belki bu Nietzsche'nin doğru bulmadığım düşüncelerinden kaynaklanıyordur, bilmiyorum, bunu zamanla anlayacağımı düşünüyorum. Dediğim gibi bu kitap bir lokmada hazmedilecek bir kitap değil, kitap zihnime bir çok tohum attı, zaman içinde bunların şekillenip asıl hallerini alacaklarına inanıyorum..

Fazla uzattım, bence okuyun bu kitabı, düşünün ve kendi yargılarınızı keşfedin.
İyi okumalar.

Puanım


2 Ocak 2017 Pazartesi

2017 Okuma Hedefim

 
  Herkese merhaba. :) Yeni bir yıla girdik, bu yılın hepimiz için güzel olmasını diliyorum, umarım olur da.



  2014'ten beri her yıl kendime bir okuma hedefi belirliyor, bu hedefi geçmek için uğraşıyorum. Bu "Okuma Hedefi" sayesinde daha çok kitap okuyabildiğimi fark ettim, gerçekten çok faydalı oluyor, bu yüzden herkese öneriyorum. Ben bu alışkanlığı Goodreads sayesinde kazandım ve gerçekten çok memnunum.



  2016'da hedefim 110'du ve ben 136 ile yılı tamamlamıştım. Bu yıl hedefimi biraz daha arttırım ve 120 olarak belirlemeye karar verdim. Umarım yetiştirebilirim. :)

  Kitap okumak ve bunu düzenli hale getirmek isteyen herkese Okuma Hedefi belirlemesini öneriyorum. Hepinize bol kitaplı ve huzurlu günler. :)

Beni Sessiz De Sevebilir Misin? - Kemal Sayar | Kitap Yorumu


Seri: Yok
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 160 
Baskı Yılı: 2014

Arka Kapak Yazısı

Merhaba,
Hiç tanışmadığımız halde seni çok iyi tanıyorum.
Henüz farkında olmadığın bir yolculukta olduğunu biliyorum.
Acılar ve yalnızlıklar olarak görüyorsun birçok şeyi.
Bir çıkış hayal ediyorsun.
Bir çözüm.
Bir deva.
Aslında, aradığın şeyin adını bile bilmiyorsun.
Hatta “gerçekten” bir şeyler aradığının farkında bile değilsin.
Eksikliğini hissettiğin şey ne olabilir?
Umut mu, tebessüm mü ya da hayal kırıklıklarını yok ediverecek sihirli bir aşk mı?

Yoksa, huzur mu?

Seni sessizce seven, seni hiç unutmayan, sana çok yakın olan biri var.
Yeni cevaplar için yeni sorulara ihtiyacın olduğunu anladığın an, hayal kırıklıkları ve kayıplar yerini coşku, nezaket ve farkındalığa bırakacak.
Hadi, keşfet…

Yorum

  Beni Sessiz de Sevebilir Misin? İsmi özel hayattaki ilişkilerle ilgili bir kitap olduğu izlenimini uyandırsa da hiç öyle bir kitap değil. Sayar her zamanki gibi hayatı, insan ilişkilerini ve hayata karşı duruşumuzu kendi penceresinden kaleme alıyor. Sizle konuşuyor gibi, dertleşiyor gibi yazıyor ve kitabı okumaya başladıktan sonra gerçeklikten kopuyorsunuz.



  Kemal Sayar okurken kendimi hep özel ve iyi hissederim, sanki zihnimi rahatlatmak ve dinlendirmek için kurulmuş oradaki tüm cümleler. Gerçekten çok farklı bir biçimde Sayar bende bu etkiye neden oluyor, zihnimi dinlendiriyor, ruhuma hitap ediyor gibi. Bu yüzden kitaplarını bitirmeyi hiç sevmiyorum, o son sayfaların geldiğini görmek bende büyük hüzne sebep oluyor.



  Beni Sessiz De Sevebilir Misin diğer kitaplarının aksine resimlerle de renklendirilmişti, o güzel cümlelerin yanlarında birbirinden güzel resimler kendine yer bulmuş. Bu benim moralimi bozmuştu, daha az cümle olacak demekti bu, ancak kitabı okudukça resimlerin kitaba ne kadar yakıştığını ve hoş bir ahenge sebep olduğunu fark ettim. Resimler daha az cümle demek olsa da kitaba yakışmışlardı.



  Her zaman dediğim gibi ben Sayar'ı ve kalemini çok seviyorum, onun tarafsızlığını ve insan severliğini, insana olan dostluğunu çok seviyorum, kalemindeki nezaketi çok seviyorum ve herkesin okuyup bir kere olsun o kalemdeki güzelliği tatmasını istiyorum.
  Bol kitaplı ve güzel günler.  :)

Alıntılar

Özgür olduğunu zannediyor fakat geçmişin hapishanesinde yaşıyorsun. 
O kadar uyuşmuş hale düşüyoruz ki bazen, ancak ruhumuz acıdığında fark ediyoruz yaşadığımızı. 
Çünkü insan bazen en büyük adaletsizliği kendi kendisine yapar. 
Bugünden kaçabildiğimiz tek yer zihinlerimizdir. Anılarımız bizi besler ve güçlendirir. Tarih bizimle seyahat eder zira geçmişimiz olmadan geleceğimiz olmaz. 
Gelecekte yaşamak henüz olmayan bir ülkede yaşamak demektir. 
Her zaman şimdideyiz, içinde olup da şimdide olmadığımız hiçbir an yok. Aslında bugün elimizden bir türlü kaçamaz, adeta ona gömülü yaşarız. 
Hayatımızın en güzel anları, bütün ruhumuzla orada olduğumuz anlardır. 
Güzellik ahengin kaosa zaferidir. 
'Hayat güzellik peşinde bir yolculuk. Onu bulmak istiyorsan gittiğin yere götürmelisin.' demiş bir arif.
Güzelliği arıyorsan önce sen güzel ol. 
Hepimiz yaptığımız seçimlerden ibaretiz. 
Kötülüğe her sessiz kalışta, iyilerin iyiliği biraz daha eksilir. Çünkü büyük bir kötülük karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Bazen adaletsizlik biz rahatımızdan vazgeçemediğimiz için gelir.  
Açılmamış kanatların büyüklüğünü kimse tahmin edemez.

Puanım