31 Ocak 2016 Pazar

Ocak Ayı Okuduklarım


Bu yıla hızlı başladım ve dolu dolu bir ay geçirdim. Toplam 11 kitap okumuşum, aslında bu sayıya şaşırdım çünkü bu kadar çok okuduğumu fark etmemiştim. 





Göremediğimiz Tüm Işıklar yılın ilk kitabıydı. İkinci Dünya Savaş'ı sırasında yaşayan iki gencin hikayesini anlatan kitap tarihi kurgu türünde, kitabın içerisinde dram da var ama kitap sizi ağlatmak için yazılmamış. Zaman zaman durgun olsa da karakterleriyle ve karakterlerin hikayeleriyle okunmaya değer güzel bir kitap. 
Puanım: 4/5

28 Ocak 2016 Perşembe

Hayaletin Savaşı (Wardstone Günlükleri #4) - Joseph Delaney | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Spook’s Battle
Seri: Wardstone Chronicles #4
Önceki Kitap: Hayaletin Sırrı
Sonraki Kitap: Hayaletin Hatası
Yayınevi: Tudem Yayınları
Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 4.19  (14,552oy)

Arka Kapak Yazısı

  Tom ve Hayalet, düşünmek dahi istemeyecekleri bir tehlikeden Pendle'ı korumak için hazırlanmalıydılar. Ama gitmeden önce Hayalet, Tom'a annesi tarafından kendisine bırakılan sandıkları almasını söylemişti...

Yorum

  Serinin  4. ve şimdiye kadar ki (bence) en iyi romanı. Hayaletin Savaşı'nı önceki üç kitaptan daha çok sevdim. Kitap Pendle'da Hayalet ve Tom'un cadılara karşı olan savaşını konu alıyor ve her sayfası dolu doluydu.

  Tom'un annesin bıraktığı sandıklar, Pendle cadıları, cadılar arasındaki savaş ve cadılar arasında kurulmaya çalışılan ittifak... Kısacası dolu mu dolu bir kitap oldu. Yazar nabzı hep yüksek tuttu ve son sayfalara kadar tempo hiç düşmedi. Kitaba yeni karakterlerde eklenmişti ve bunların bazılarını serinin devamında da göreceğiz muhtemelen. Serinin dokuzuncu kitabına (Hayalet: Benim Adım Grimalkin) da adını veren Grimalkin'le bu kitapta karşılaşıyoruz ve karakter dikkatimi çekti, onu ve hikayesini okumak istiyorum.

  Bu paragraf biraz spoiler içerebilir.  Sandıkların içeriğini nihayet bu kitapta öğreniyoruz, bu beni çok rahatlattı çünkü baya merak ediyordum. Açıkçası beklemediğim bir içeriğe sahiptiler ancak sonucu sevdim. Kesinlikle güzel bir içeriğe sahiptiler, belki de ürkütücü :D

  Wardstone Günlükleri'nin en sevdiğim yönlerinden biri kitap adları ve kitap kapakları. Ahenkli, güzel bir halleri var ve ben beğeniyorum. Böyle uyumlu isim ve kapağı olan serileri de çok sevdiğimi belirtmeliyim. :)

  Hayaletin Savaşı kesinlikle güzel bir kitaptı, ben beğendim, diğer kitaplardan daha çok sevdim ve serinin geri kalanını da merak ediyorum. Özellikle kitabın sonunda yaşanan son olaylardan sonra ki o son bölümleri çok sevdiğimi de belirtmeliyim. Genç yetişkin- korku türü için bu seri okunmaya değer ve çok güzel, tavsiye ederim. İyi Okumalar :)

Puanım


25 Ocak 2016 Pazartesi

Güven Bana - Jeff Abbott | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Trust Me
Seri: Yok
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 580
Baskı Yılı: 2011
Goodreads Puanı: 3.49  (693oy)

Arka Kapak Yazısı

  Luke Dantry ergenlik çağındayken bir yolculuğa uğurladığı babasının beklenmedik ölümüyle sarsılmıştır ve bu olay kişiliğinde derin izler bırakarak, bir profesör olan babasının bindiği uçağı sabote eden teröristlerin psikolojik yapısını anlamayı hedef haline getirmesine neden olmuştur.
  
  Henüz üniversite eğitimine devam eden ve başarılı bir psikolog olacağının işaretlerini veren Luke, babasının yakın dostlarından biri olan ve zaman içinde annesiyle evlenerek üvey babası haline gelen Henry Shawcross'tan, internet üzerinde sosyal ağları kullanan potansiyel teröristlerin psikolojik profillerini çıkarması ve veri toplaması için teklif alır. Amaç, bu tür insanların sunabileceği veriler sayesinde, Henry'nin politik düşünce grubunun daha tutarlı terör tehdidi analizleri yapmasını sağlamaktır.

  Luke, veri topladığı ve iletişim kurduğu profilleri Gece Yolu adı altında birleştirir ve bulgularını Henry'ye sunar. Daha önceki terör tehdidi uyarılarının ciddiye alınmamasından yakınan Henry'nin niyeti gerçekte farklıdır: Bu verileri ve çok zengin bir Arap prensinden aldığı fonu kullanarak, en büyük vahşeti ve yıkımı yaratabilecek teröristleri bulup, sanal bir yapısı olan ama somut hasarlar yaratan bir organizasyon kurmaktır. Ne var ki Jane adında bir İngiliz kadın bu olayı haber alınca, işler fena halde karışır.

Yorum

  Kitapçıda gördükçe beni al beni al deyince bende ısrarına dayanamadım aldım kitabı. Evet ısrar eden kitabın kendisi, nedense o benim kitabımmış ama ben orada bırakmışım gibi hissedince bende aldım. Yazarın daha önce Kuşku adlı kitabını okumuş ve kötü bulmamıştım, oradan referansla Güven Bana'yı da okuyayım dedim.

  Kitap Luke Dantry'nin üvey babasının isteği üzerine başladığı projenin onu terörle ilgili olayların içine çekmesini konu alıyor. Olaylar Luke'un bildiğinden çok farklı ve o bu karmaşanın içerisinde önemli bir role sahip. Terörist ve anti-teröristlerin arasındaki çekişmeyi konu alan aksiyon dolu bir kitap.

  Kitabın konusu güzel, çok orijinal ve farklı bir konu değil ancak gizem ve aksiyonla birleşince çok sorun olmuyor bu sıradanlık. Aslında kitap tam aksiyon dolu bir Amerikan filmi tadında. Çok hareketli dolu dolu bir sürü sahne var heyecan dorukta ancak her şey tahmin edilebilir bir düzeyde. Okuyup bitirdikten sonra çok şaşırmadığınızı, aşina olduğunuz şeyleri bir başka biçimde daha okuduğunuzu fark ediyorsunuz.

  Kitap çok hızlı okunuyor, sayfalar akıyor gidiyor, ben bir hafta da okudum ama zaman ayıramadığım için yoksa bu kadar zaman alacak bir kitap değil. Ancak kitabın dilinde küçük bir sorun var, yazarın betimlemeleri yetersiz ve hissedemiyorsunuz, aksiyonlarla doldurulmuş bir sürü sayfa var ancak karakterlerin ve olayların anlatılışında bir eksiklik var. Aslında aynı şeyleri yazarın diğer kitabı Kuşku'da da hissetmiştim, sanırım yazarın genel tarzı böyle.

  Okurken çok yeni şeylerle karşılaşmıyorsunuz, karakterler, olaylar, aksiyon sahneleri sıradan, sizi şaşırtmıyor ya da yeni bir şey okuduğunuzu hissetmiyorsunuz. Kurgusu güzeldi ancak diğer alışılageldik ögelerle birleşince çok farklı bir his uyandırmıyor sizde. Kitapta bazı noktaları biraz gerçek dışı buldum, karakterlerin çok az bilgiyle koca sonuçlara ulaşmaları, neredeyse olağanüstü olan tahmin yeteneklerinden hoşlanmadım, kitabın gerçekçiliğini azaltmış.

  Ben okurken sıkılmadım, hatta bazı sahnelerde aksiyon doruklara ulaştı ve o sıra kitabı elimden bırakamadım. Onun dışında kitaptaki sıradanlık, kitabın unutulmaz olmasını ve sizde iz bırakmasını engelliyor. Mükemmel olmasa da okurken sıkılmadığım bir kitap oldu. Bol aksiyonlu hatta salt aksiyon dolu diyebileceğimiz bir kitap okumak istiyorsanız Güven Bana'yı okuyabilirsiniz. Beklentiniz büyük değilse zaman geçirmek için güzel bir polisiye-aksiyon. İyi Okumalar :)


Alıntılar

 "Bazıları için asla yeterli değildir; para, gurur, güç. Zehrini söyle, hemen bir bağımlı bulursun. "
 "Binlerce insanla sarılıyken her birimizin böyle yalnız olması ne tuhaf. Kimden yarın isteyebileceğimizi, kimin bizi anlayacağını bile bilmiyoruz. "

Puanım


22 Ocak 2016 Cuma

Hayaletin Sırrı (Wardstone Günlükleri #3) - Joseph Delaney | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Spook's Secret
Seri: Wardstone Chronicles #3
Önceki Kitap: Hayaletin Laneti
Sonraki Kitap: Hayaletin Savaşı
Yayınevi: Tudem Yayınları
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2010
Goodreads Puanı: 4.11  (17,020oy)

Arka Kapak Yazısı

 Hayaletler, cadılar, hortlaklar, şeytani yaratıklar, karanlık ve dehşet. ‘Hayaletin Sırrı’ okuyucularının tüylerini diken diken etmeye hazırlanıyor!.. Havanın gitgide soğuduğu ve karanlığın çöktüğü bir anda Hayalet istenmeyen bir ziyaretçi ile karşılaşır. Tom ise bu yabancının varlığının ustasını neden bu kadar endişelendirdiğine bir anlam verememektedir. Hayaletin geçmişi onu yakalıyor olabilir mi? Ustasının tüm dünyadan saklamaya çalıştığı sırlar sonunda ortaya çıkınca Tom’un başı ne tür bir belada olacak? Bu yıl, tüm dünyada milyonlarca genç hayranı bulunan serinin yedinci kitabının yayımlanması şerefine, özel bir yarışma düzenlenmiş ve yedi Wardstone hayranı belirlenerek Hayalet’in yedi yeni çırağının seçilmesine karar verilmiş.

  Dikkat: Karanlık Bastıktan Sonra Okunmamalı!
  Korku dolu dakikalar… İngiliz yazar Joseph Delaney’in, yedi kitaplık Wardstone Günlükleri Serisi’nin bu üçüncü kitabında geceler uzuyor, Tom ve ustası için Anglezarke’ta bulunan ‘kış evi’ne taşınma zamanı geliyor… Tom, bu evin korkutucu ve tehlikelerle dolu olduğunu duymuş olsa da hiçbir şey onun buna tam olarak hazır olmasını sağlayamayacaktı… Hem bu ev hem de genel olarak tüm Anglezarke Fundalığı, Hayalet’in gençliğine ait sırlarla doluydu. Bu sırlar gün ışığına çıkmak üzereydi. Ve tüm bölgede huzur kaçıracağa benziyordu… Türkiye’de de büyük beğeni kazanan serinin ilk kitabı ‘Hayaletin Çırağı’ 2011 yılında beyazperdeye de uyarlanarak geniş bir kitleyle buluşmaya hazırlanıyor!..

Yorum

  Wardstone Günlükleri'ne hızlı bir giriş yapmış ve beğenmişken seriye devam edeyim dedim, ilk iki kitabı; Hayaletin Çırağı ve Hayaletin Laneti'ni sevince seriye ara vermeden devam etmek istedim. Büyük gizemler ya da dehşet verici bir sonla olmasa Hayaletin Laneti'nden sonra bu kitabı beğendim, yazar açıklanmamış şeyler bırakmıştı ve bunları da merak ediyordum, merakımı gidermek için Hayaletin Sırrı'na beklemeden başladım.

 Artık mevsim kış ve Tom ve Hayalet kışı Hayaletin kışlık evinde geçirecekler. Tabii bu yolculuk ve kışlık ev Hayalet'in sırlarına, geçmiş yaşamına ışık tutacak. Önceki kitapta çok az değinilen Meg'in kim olduğunu, hayatının ayrıntılarını bu kitapta öğreniyoruz. Çok beklemeden öğrenmek hoşuma gittiyse de Meg hakkında daha çok bilgiye sahip olmak isterdim, özellikle de Hayalet ile olan bağlantısına daha çok değinilseydi mutlu olurdum.

  Diğer kitaplardan bir nebze daha az olsa da hareketli ve ürkütücü öğelerle dolu bir kitaptı. Yazarın tek bir konuya takılıp kalmamasını çok seviyorum, kitabı mümkün olduğunca dolu dolu yazıyor ve farklı farklı hikayelerle donatıyor. Sadece Hayalet'in sırrını okumuyorsunuz, beraberinde bağlantılı ve bağımsız olaylar da okuyorsunuz ki bu da kitabı hiç sıkılmadan, sayfaların nasıl geçtiğini anlamadan okumanızı sağlıyor. 

  Ben bu kitapta Tom'un annesiyle ilgili gizemler çözülecek tamam  dedikçe yazar bir gizem daha ekleyip diğer kitaba bırakıyor ve ben çıldırıyorum :D Evet küçücük bir spoiler verecek olursam hala Tom'un annesiyle ilgili gizemler kaldı, sandıklar açılmadı :( Çok bozuldum açılacaktı onlar, açılmalıydı :D

  Hareketli, güzel bir kitaptı. Seriyi gerçekten sevdim ve Hayaletin Şavaşı'nı merak ediyorum, bir an önce okumak istiyorum. Seriyi ben hep geceleri okudum ve bu onu daha etkileyici kıldı, gündüz aynı tadı alamadım. Serinin asıl okunma zamanı gece geç saatler ve size de tavsiyem o saatlerde okumanız. Bence güzel bir seri okumadıysanız başlayın derim. İyi Okumalar :)

Puanım


18 Ocak 2016 Pazartesi

Hayaletin Laneti (Wardstone Günlükleri #2) - Joseph Delaney | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Spook’s Curse
Seri: Wardstone Chronicles #2
Önceki Kitap: Hayaletin Çırağı
Sonraki Kitap: Hayaletin Sırrı
Yayınevi: Tudem Yayınları
Sayfa Sayısı: 318
Baskı Yılı: 2009
Goodreads Puanı: 4.10  (18,439oy)

Arka Kapak Yazısı

  Hayalet ve çırağı Thomas Ward yarım kalmış bir işi halletmek için Priestown’a gitti. Katedraldaki yer altı mezarlarının derinlerinde Hayalet’in hiçbir zaman yenemediği bir yaratık yatmaktaydı. Öyle bir yaratıktı ki herkes onun güçlerinden korkuyordu. Ona Zehir diyorlardı

  Thomas ve hayalet, Zehir’le mücadelerinde tek düşmanlarının o olmadığını görürler. Thomas ve ustası onları izleyen bu lanetten kurtulabilecek mi?

  “Neredeyse altı aydır Bay Gregory’nin çırağısın. Yani bazı şeyleri kendi başına halledebilecek kadar eğitim almış olmalısın” dedi annem. “ve artık karanlık seni fark etti, yakalayıncaya kadar da peşini bırakmayacaktır. Yani tehlikedesin oğlum ve bu tehlike giderek artacak. Ama şunu unutma sende büyüyorsun oğlum. Genç bir erkek olduğunda korkma sırası karanlığa geçecek, çünkü o zaman sen av değil, avcı olacaksın. Sana bu yüzden hayat verdim.”

Yorum

  Wardstone Günlükleri'nin ikinci kitabı olan Hayaletin Laneti güzel bir devam kitabıydı, Hayaletin Çırağı'ndan daha çok sevdim. İlk kitaptan sonra 6 ay sonrası anlatılıyor. Kitabın girişi güzeldi, iyi bir deşici(bir öcü çeşidi) olayı ile başladı ve devam etti.

  İlk kitaptan hem daha güzel hem daha hareketli bir kitaptı, ilk sayfalarda başlayan hareket kitabın geri kalanına da hakim oldu. Kitap Thomas ve hayaletin, Zehir adlı çok kötü bir düşmanla mücadelesini konu alıyor ve tabii ki olaylar sadece Zehir'le sınırlı kalmıyor, başka düşmanlarda var.
Okurken hiç sıkılmadım, sayfalar hızla aktı gitti, yazarında tempoyu düşürmemesi okumayı daha zevkli hale getirdi.

  Zaman zaman Thomas'ın her şeye atlamasına sinir olsam da ondan başka bir hareket beklemiyordum. Her ne kadar korksa da tehlikenin üzerine giden iyi bir hayalet çırağı o :) Kitapta en çok ilgimi çeken karakter Thomas'ın annesi sanırım. Hakkındaki gizemlerin bir an önce aydınlanmasını ve kitapta daha çok yer almasını istiyorum. Birde Meg var ki onunla ilgili gizemler bir sonraki kitap Hayaletin Sırrı'nda aydınlanacak gibi.

  Kitabın sonunu da sevdim ve olayların çözümlenme şekli hem mantıklı hem güzeldi.
Spoiler İçerir
Thomas'ın Zehir'i Alice yardımıyla yenebilmesi ve Alice'in Zehir'le yaptığı mantıklı antlaşmalar hoşuma gitt. Thomas tek başına yenseydi o kadar güçlü bir yaratığı fazla masalsı olurdu ama böylesi akıllıca olmuş.

  Hayaletin Laneti gerilimi bol güzel bir kitaptı. Türüne göre güzel ve başarılı bir seri, ben sevdim ve devam etmekte istiyorum. İlerleyen kitapların daha güzel olacağını umuyorum. İyi okumalar :)

Puanım


16 Ocak 2016 Cumartesi

Dante Denklemi - Jane Jensen | Kitap Yorumu

Jane Jensen
Orijinal Adı: Dante's Equation
Seri: Yok
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 648
Baskı Yılı: 2013
Goodreads Puanı: 3.67  (663oy)

Arka Kapak Yazısı

  Dünyanın bir film ve bu filmin devamının olduğunu bilseydiniz?
  Haham Aharon Handalman’ın Tevrat’ın şifreleri üzerindeki uzmanlığı – Kutsal kitaplarda kelime ve harfleri yeniden düzenleme çalışması – bir adamın ismini ortaya çıkardı: Yosef Kobinski kimdir ve neden Tanrı onun ismini Kutsal Kitap’a koymuştur? Cevapları bulmak için, Handalman bir araştırma başlatır ve bir haham olan Kobinski’nin sadece bir bilge değil, aynı zamanda insanlık tarihinin belki de en önemli çalışmasını yazmış olan muhteşem bir bilim adamı olduğunu öğrenir.

  Jill Talcott, iş ortağı ve Kobinski’den çok etkilenen bir yazar, Polonya’da Handalman ile buluşmak üzeredirler; hepsi de bu muhteşem buluşun sırlarını çözmek için yanıp tutuşmaktadır. Geçmişi araştırırken, Kobinski’yi Auschwitz yakınlarındaki ormanın ortasında bir açıklığa kadar izlerler. Ve o açıklıkta, inanılmaz bir olayla yüzleşirler: Kendi bilim simyasına ve Kabala ilmine sahip olan Kobinski, bir ışık patlaması içinde ölüm kampından sonsuza dek kaçmıştır. Şimdi istihbarat ajanları peşlerine takılmışken, araştırmacıların başka bir seçeneği kalmamıştır: Kobinski’yi izlemeye devam edeceklerdir; hangi cehenneme gitmiş olursa olsun...

  Bu soluk kesici romanda, Jane Jensen bizi bildiğimiz dünyadan alıp ancak sınırlı bir şekilde hayal edebileceğimiz bir gerçekliğin ortasına atıyor.

Yorum

  Dante Denklemi bir an gözüme çarpınca neymiş bu diye aldığım bir kitap. Hakkında hiçbir bilgim yoktu, arka kapak yazısını bile okumamıştım. Beni ismi çekmişti sanırım, Dante ve denklem kelimeleri bir araya gelince merak ettim, bir de bu türü kadın bir yazardan okumak nasıl olur bilmek istedim ve aldım. Alalı baya oldu aslında başlasam mı başlamasam mı derken uzun zaman geçti.

  Kitap 5 ana karakterin çevresinde dönüyor ve hepsinin hayatları yıllar önce yaşamış olan Kabala uzmanı Kobinski sayesinde birleşiyor. Haham Handalman Tevrat'ın şifrelerini çözmeye çalışıypr ve bu sırada çok önemli ve inanılmaz şeylerle karşılaşıyor. Tevrat şifrelerini anlatırken yazarın orijinal dili kullanması, İbranice'den de harflere yer vermesi güzel olmuş, daha anlaşılır ve etkili kılmış.


  Jill Talcott ve Nate, dalga dinamiğiyle uğraşırken çok şaşırtıcı şeylere denk geliyorlar, aynı şekilde ordu mensubu Carter ve gazeteci Denton da hikayeye bir şekilde dahil oluyorlar ve olaylar başlıyor.

  Kitap üç bölümden oluşuyor; Bir-eksi-Bir, Yakup Merdiveni, Sentez. Aslında ilk bölüm fena değildi, hızlıca okudum çok sevmesem de ilgimi çeken şeyler oluyordu ancak Yakup Merdiveni? İşte o bölümü hiç sevmedim, kitabın büyük bölümünü kaplıyor ve okurken hem saçma hem sıkıcı buldum.

  Karakterlere hiç ısınamadım, yazar güzel ve biraz uçlarda (sanırım) karakterler oluşturmaya çalışmış ama olmamış. Karakterler zorlama olmuş, okurken inandırıcı ve olağan gelmedi. Çevirmenden mi kaynaklanıyor diye düşündüm ama Selim Yeniçeri'nin çevirdiği başka kitaplar da okumuştum ve böyle bir şey hissetmemiştim. Birde Handalman'ı hiç sevmedim, çok sinir bozucu bir karakterdi.

  İlk bölümü eksikleriyle, güzellikleriyle okuduk derken ikinci bölümde hayattan soğudum. Reading slump kıyılarında gezindim durdum ki bu bana çok nadiren olur. Kitabı okumamak için bahaneler üretirken dedim artık şunu okuyup bitireyim, yarıda bırakmamak için istemeye istemeye okudum.

  Kitap o kadar mı kötüydü derseniz, kötü değildi belki ama ben hiç beğenmedim, okurken sıkıldım, saçma buldum ve kandırılmış hissettim. Kitabın adı Dante Denklemi ama kitapta Dante'nin adı bir kez geçiyor ve içeriği Dante'den tamamen bağımsız. Kitabın başındaki Dante Çarkı'nı araştırdım ama bir şeye rastlamadım internette. Kitaptaki diğer bir çok şeyi de araştırdım ve hiçbirinin Dante'yle ilgisini öğrenemedim. Dante için bu kitabı alıp Dante'den tamamen bağımsız bir şey okumak bende kazıklanmışım duygusu oluşturdu.
Dante Çarkı

  Yazar güzel bir şeyler yapmaya çalışmış ama yapamamış, bence. Ben kitabı beğenmedim, belki güzeldir ya da siz çok beğenirsiniz ama ben sevmedim. Okumayı düşünüyorsanız iyi düşünün derim, sevmeyince 648 sayfa uzuyor da uzuyor. Ben önermem ama isterseniz okuyor, seçim size kalmış.

Puanım

Beni bu kadar sıkmasaydı 2 verirdim.


14 Ocak 2016 Perşembe

Hayaletin Çırağı (Wardstone Günlükleri #1) - Joseph Delaney | Kitap Yorumu


Wardstone Günlükleri, Joseph Delaney
Orijinal Adı: The Spook's Apprentice

Seri: Wardstone Chronicles #1

Yayınevi: Tudem Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Baskı Yılı: 2008
Goodreads Puanı: 3.96  (28,024oy)

Yorum

  Yedinci oğlun yedinci oğlu olan Thomas Ward'ın Hayaletin çırağı olmasıyla olaylar başlıyor. Hayalet bu seride bir meslek adı, karanlık güçler, cadılar gibi yaratıklarla başa çıkıyorlar ve yedinci oğlun yedinci oğlu olmak zorundalar. Kitaba başlarken ne beklemem gerektiği hakkında pek bilgim yoktu ve okurken bir çoğu şey sürpriz oldu. Serinin genç yetişkin türünde olduğunu başladıktan sonra öğrendim.

  Korku türünü çok tercih etmesem de arada bu türde bir şeyler okuyorum. Korku türünü çok tercih etmediğim için ve paranormal yaratıklardan hoşlanmadığım için kitaba başlaman önce kuşkularım vardı. Başladıktan sonra ise kuşkularım yavaş yavaş kayboldu.

  Kitap Thomas tarafından anlatılıyor ve dili oldukça akıcı. Okurken sayfalar çok hızlı akıyor, olaylarla dilde birleşince okuması güzel bir kitap olmuş. Beklediğimden daha hareketli bir kitap oldu, başlangıç kitabı olduğu için daha durgun olur sanıyordum ama yazar gerilimi ve olayları dengeleyerek güzel iş çıkartmış.

  Özellikle genç yetişkin türündeki kitaplarda olan tüm aksiyon ve olayı son sayfalara saklama gibi bir durum yok. Gerilim kitaba ara ara güzel bir biçimde serpiştirilmiş ve aynı şekilde bir çok olay yaşanıyor. Sanırım bu kitabın en sevdiğim yönlerinden bir oldu, uzun sıkıcı ve hareketsiz sayfalar yerine bol olaylı sayfalar okuyorsunuz.

  Karakterleri de sevdim, Hayaletin gizemi, bilgeliği ve karakterini sevdim. Thomas'ın 13 yaşında olması ise beni şaşırttı, yaşı biraz küçük gibi geldi. Neyse ki yazar bunu size hissettirmiyor, Thomas ne çok büyük gibi davranıyor ne de çocuk gibi, tam olması gerektiği gibi. Kitap daha çok gençlere uygun gibi bir şeyde hissetmedim ben.

  Ayrıca kitabın Yedinci Oğul adlı bir filmi var. Filmdeki hayalet ve Thomas kitaptakine uygun olmuş gibi, kitapların filmini izlemeyi çok sevmediğim için izleyeceğimi sanmıyorum ama ilgilenenlere duyrulur. :)

Yedinci Oğul'da Thomas ve Hayalet

  Başlangıç kitabı olarak gayet güzeldi. Daha etkili olsun diye kitabı geceleri okudum, etkisi tartışılır tabii yine de zaman zaman ürpertti. Diğer kitapların daha iyi olacağını düşünüyorum ve seriye devam etmek istiyorum, bu çizgide devam eder umarım çünkü seriyi seveceğimi düşünüyorum. Türüne göre  güzel ve okuması zevkli bir kitap, bir çırpıda okunuyor. Bu türe ilginiz varsa Wardstone Günlükleri'ni sevebilirsiniz. İyi Okumalar :)

Puanım


12 Ocak 2016 Salı

Sissoylu: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson | Kitap Yorumu

Son İmparatorluk
Orijinal Adı: Mistborn: The Final Empire
Seri: Mistborn #1
Sonraki Kitap: Sissoylu: Kuşatma
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar
Sayfa Sayısı: 530
Baskı Yılı: 2014
Goodreads Puanı: 4.48  (168,347oy)

Arka Kapak Yazısı

  Bir zamanlar, dünyayı kurtarmak için bir kahraman ortaya çıkmıştı. Gizemli bir kalıtıma sahip, diyarların üstüne çöken karanlığa karşı cesurca meydan okuyan bir genç adam.Yenik düştü.
  O zamandan bu yana bin yıl geçti ve dünya, Lord Hükümdar olarak bilinen ölümsüz imparator tarafından yönetilen, kül ve sisten oluşan bir çölden başka bir şey değil. Üstelik bin yıldır bütün ayaklanmalar ağır bir hüsranla sonuçlandı.
  Ancak her nasılsa umut ölmüyor. İmparatorluğun ve hatta Lord Hükümdar'ın bile sonunu getirmenin hayalini kurmaya cesaret edebilen bir umut. Planlanmakta olan yeni bir tür isyan var; tarihin en büyük soygununun etrafında inşa edilmekte olan bir isyan, dâhi bir hırsızın kurnazlığına ve beklenmedik bir kahramanın, bir sokak çocuğunun kararlılığına dayanan bir isyan.

Gecenin sahibi sisler.
Dünyanın sahibi ise Lord Hükümdar.



Yorum

  Sissoylu uzun zamandır merak ettiğim kitaplardan biriydi, özellikle de Kralların Yolu'nu (yorum için tıklayın) okuduktan sonra daha çok ilgimi çekmişti çünkü Kralların Yolu'ndan sonra Brandon Sanderson'ı hem çok sevmiştim hem de çok hayran olmuştum. Sissoylu'yu çok daha önce okuyacaktım ama kargoda sorun çıkınca kitap çok geç gelmişti ve bende Bilge Adamın Korkusu'na (yorum için tıklayın) başlamıştım falan derken araya bir sürü kitap girdi ve okumam çok gecikti ne yazık ki.

  Güzel olacağına emin olarak başladığım kitaplardan biriydi bende hem öneri üzerine hem de kitaptan ayrılmamak için yavaş yavaş okudum. Aslında bir çok yerde bırakmak için kendimi zorladım :D

Harita çok güzel hazırlanmıştı çok beğendim
  Tüm dünya tek bir hükümdarın yönetiminde ve o da ölümsüz, gaddar bir hükümdar. Bin yıllık bir imparatorluk ve bu imparatorluğun karşısında duranlar... Konu çok güzeldi, biraz alışılageldik gibi olsa da hikayenin akışı, kurgu gibi ögelerle çok başka bir kitap olmuş.

  Karakterleri ve kurgusu gerçekten çok şahaneydi ve okurken bunu sürekli hissediyorsunuz. Kitabı okurken hayal gücü ve zekanın birleşiminin muhteşemliğini somut bir şekilde hissediyorsunuz. Sanderson hem bir dünya kurmuş, çok farklı bir büyü stili geliştirmiş, yepyeni kavramlar katmış ve sonra bunları öyle zekice kurgulayıp kullanmış ki okurken bambaşka bir dünyada hissediyorsunuz ve sürekli hayran kalıyorsunuz yazara.

  En azından ben kaldım, aynı hisleri Kralların Yolu'nda da yaşamıştım ve Sissoylu'nun da böyle olması beni çok mutlu etti. Bu kitabı okurken Sanderson çıtayı öyle güzel yükseltiyor ki başka kitapları beğenmek zorlaşıyor.

  Karakterleri de çok sevdim ve onları okuması çok zevkliydi, Kelsier'i ve felsefesini özellikle çok sevdim. Aynı şekilde diğer karakterleri de sevdim, hepsi çok güzel yazılmıştı.

  Kitap hakkında söylenecek çok şey yok aslında, üzerine uzun uzun konuşulabilir ama yorum yapmak zor. Çünkü şahane bir şey bu kitap ya :D Böyle çok fazla övgü okuyunca beklentiler yükseliyor ve hayal kırıklığına uğruyor insan bence beklenti içinde olmayın ama beklentileri de fazlasıyla karşılayabilecek bir kitap var karşınızda bunu bilin.

  Kitaptaki büyü teknikleri beni çok hoşuma gitti, alışılageldik büyü tarzından çok farklı ve çok güzel. Böyle yeni şeyler okumanın keyfiyse bir başka tabii.

  Son bölümler her şey çok daha heyecanlıydı ben fark etmeden bir oturuşta 120 sayfadan fazla okuyup kitabın sonuna gelince çok bozulmuştum ama elimden de bırakamamıştım.

  Fantastik dünyalar içinde Sanderson'ın dünyaları kendine hep çok ayrı yer bulacaktır çünkü olağandışı güzel dünyalar bunlar. Yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum ama bir anda hepsini bitirip ortada kalmak istemiyorum.

  Aralık 2015'te çıkan ve serinin ikinci kitabı olan Kuşatma'yı çok merak ediyorum. Umarım kısa zamanda alıp okuyabilirim.

  Sissoylu okumananızı kesinlikle önerdiğim muhteşem bir fantastik kurgu. Umarım okumuşsunuzdur ya da okumayı düşünüyorsunuz ve beğenirsiniz. Benden küçük bir tavsiye her sayfanın tadını çıkara çıkara okuyun çünkü böyle kitaplar çok az. İyi Okumalar :)

Alıntılar

"Yeni tatlar da yeni fikirler gibidir genç adam, ne kadar yaşlanırsan, hazmedilmeleri de senin için o kadar zor hale gelir." 

"Doğru inanç iyi bir pelerin gibidir diye düşünüyorum ben. Eğer üstünüze iyi uyuyorsa, sizi sıcak tutar ve korur. Ancak tam oturmayanı boğucu olabilir." 

"Bizim inancımız çoğu zaman en zayıf olması gereken yerde en güçlüdür. Umudun doğası budur." 

"Sırf seni incitti diye birisini sevmeyi bırakamıyorsun" dedi Kelsier. "Eğer yapabilseydin her şey kesinlikle daha kolay olurdu." 

"Kimi sevdiğini seçemiyorsun. İnan bana gerçekten de sevmemiş olmayı tercih edeceğim insanlar var. Onlar bunu hak etmiyordu."

Puanım



  

10 Ocak 2016 Pazar

Akıl Oyunları - Daniel Palmer | Kitap Yorumu

Daniel Palmer
Orijinal Adı: Delirious
Seri: Yok
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 456
Baskı Yılı: 2013
Goodreads Puanı: 3.70  (854 oy)

Arka Kapak Yazısı

  Charlie Giles, kariyerinin zirvesinde bir yönetici. Kendisine şifreli notlar bıraktığını asla hatırlamıyor. Kimi öldüreceğini tek tek sıraladığı listeye ilk defa görmüşçesine bakıyor. Nasıl olur da en yakınındaki insanı bile öldürmek ister? Anlam veremediği bu şifreli notları kendisinin yazdığından emin. Gelebilecek tehlikelere karşı onu uyaran Anne Pedersen adında biriyle konuşuyor fakat kadının adı kayıtlarda yok. Ölmüş bir adam görüyor ancak polisi oraya götürdüğünde ceset ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan yok oluyor. İşler daha da çığırından çıkmaya başladığında Charlie, kardeşi ve babası gibi şizofren olduğunu düşünmeye başlıyor.

  Kendisini durdurabilecek mi yoksa bu sonu olmayan akıl oyunlarına yenileri mi eklenecek? Çözebilmesi için halüsinasyonlar arasında tek bir gerçeğe ihtiyacı var ya da gerçeğe aykırı tek bir ayrıntıya.


Yorum

  Akıl Oyunları'nın konusu hakkında net bir bilgim yoktu ama kitabı merak ediyordum. Halüsinasyon (Halüsinasyon yorumu için buraya tıklayın) bittikten sonra neyi okuyayım derken elime bu geldi ve başladım.

  Konusuyla ilgili bilgim yoktu ve kitap tahminimden farklı gelişti, bu iyi mi oldu kötü mü oldu bilemedim. Sanırım beni yanıltan kitabın adı oldu ve orijinal adından farklı bir beklentiye sebep oluyor.

  İlk bölümler güzel başladı ve dedim bu güzel bir kitap olacak sonra çok geçmeden işler değişti ve fikrim netliğini kaybetmeye başladı. Kendine yazdığı ve hatırlamadığı notları bulan Charlie bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışırken işler büyüyor ve çığırından çıkıyor. Aslında düşünce güzeldi ama işleniş tarzını sevdiğimi çok söyleyemeyeceğim, biraz durgun bir kitaptı ve bir süre sonra artık bir şeyler olsun ya da açığa çıksın demeden edemiyorsunuz.

  Kitapta aksiyon sahneleri daha fazla ve iyi bir biçimde yer alsaydı her şey çok daha güzel olurdu sanki. Kitap çok hareketli değil biraz durgun ve konu bunu çok kaldıramamış, birde yazarın çok güçlü bir anlatıma sahip olmaması işleri iyi etkilememiş. Aslında merak uyandıran ve ilgi çeken bir konusu var, gerçek hangisi neler oluyor demeden edemiyorsunuz fakat kitapta ki durağanlık bu ikilemlerin geri planda kalmasına sebep oluyor. Gelişme bölümü ile sonuç biraz daha dengeli yazılsa-uzunluk açısından- durağanlığın ortadan kalkmasına yardımcı olurdu bence.

  Kitabı 3 günde okudum ve bunun iyi bir etkisi oldu, zamanı uzatsaydım kitaptan sıkılıp konudan kopabilirdim. Son sayfalara doğru kitap hareketlendi ve konu yerini buldu, tam oldu derken kitap bitti :D Yine de son bölümler güzeldi, her şey açığa çıkıyor ve gizemler aydınlanıyor. Aslında o son bölümler de kitabın zekice bir fikir üzerine yazıldığını görüyorsunuz. Kurgu ve anlatım biraz daha iyi olsaydı kitap gerçekten çok güzel olurmuş çünkü fikir güzel ve işlenmeye açık.

  Burası belki biraz spoiler olabilir; müzikojenik epilepsi, şizofreni ve teknolojinin kullanımını beğendim, etkisi hem güzel hem farklı olmuş.

  Kısa sürede okursanız daha etkileyici hale gelecek, güzel bir fikir üzerine yazılmış güzel bir kitap. Eksikleri yok değil ancak zaman geçirmek için uygun bir kitap. Gerilim - gizem de ilginizi çekiyorsa Akıl Oyunları'nı sevebilirsiniz. İyi Okumalar :)

Alıntılar

"Hepimizin yardıma ihtiyacı vardır, Charlie. Ve çoğu zaman da buna en çok ihtiyacı olanlar, aslında böyle olduğunu göremeyenlerdir."
"Bizi en doğru tanımlayan şey, elimizde olanlarla neler yapabildiğimizdir."
"Kendinden başka kime güvenebilirsin?"

Puanım


7 Ocak 2016 Perşembe

Halüsinasyon - Alein Kentigerna | Kitap Yorumu




Orijinal Adı: #Bulamadım
Seri: Yok
Yayınevi: Panama Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 420
Baskı Yılı: 20
Goodreads Puanı: 4.18  (34oy)

Arka Kapak Yazısı

  Doğradığı her kurbanın üzerine başka bir kadının ismini dağlayan bir sapık... Katilin saplantı haline getirdiği 118 rakamının gizemi...
  Polisle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan kan içici bir avcı. Onun peşine düşen, kendi ruhsal sıkıntıları içinde boğulup kalmış kırk dört yaşında bir profil uzmanı.
  Aklın sınırlarını zorlayan bir hayal gücü, kalbin temposunu bozacak bir gerilim ve hemen yanı başınızda soluğunu hissedeceğiniz güçlü karakterler. Elinizdeki kitap pimi çekilip beyninizin labirentlerine bırakılmış bir bomba etkisi yaratacak!
  Soluğunuzu kesecek, zihninizi allak bullak edecek, sarsıcı, gerçekçi bir psikolojik-gerilim kurgu.

  Bildiğiniz her şeyi unutun ve aklın sınırlarını zorlayacak bu gizemli hikâyenin kapılarından geçin; kitabı bitirdiğinizde hayat çok farklı olacak.
  Çünkü zihninizde açtığı tahribatı kolay kolay tamir edemeyeceksiniz!
  Hiç düşmeyen bir tempo!
  Tedirgin edici bir gerilim!
  Baş döndürücü ve karmaşık bir gizem!
  Tahmin edilmesi imkânsız bir son!


Yorum

  Fuarda stand görevlisinin önerisi üzerine almıştım kitabı ve hakkında pek bilgim yoktu başlarken. Polisiye okumayı çok sevdiğim türlerden biridir ve katilin peşindeki gizemli adım adım kovalamacayı okumaktan büyük zevk alıyorum. Halüsinasyon da bunun gibi kitaplardan biri.

  Vahşice işlenmiş cinayetlerin ardından başlayan kovalamacanın gizemi, temposu ve gerilimi yüksek, karakterler ve kurgu da iyi tasarlanmış oluca ortaya çok güzel bir polisiye çıkmış. Kitabı iki günde bitirdim, 200 - 300ler arasındaki yüksek tempo yüzünden dün kitabı elimden bırakamadım ve kalan 294 sayfayı bir günde okudum :)

  Kitap güzel bir tempoyla başladı ve çok güzel ilerledi, cinayetin adım adım çözümlenmesini okumaktan çok zevk alıyorum ve bu kitapta da bunu bulunca çok sevindim. Okurken hiç sıkılmadım ve temponun çok yükseldiği yerleri hem zevk alarak hem de heyecanla okudum. Kitapta gizem ve gerilim iyi dengelenmişti, ve flasbackler de kitabı daha güzel hale getirmiş.Karakterler iyi kurgulanmıştı, onlarla ilgili bilgi vermek istesem de spoiler vermeden bahsedemeyeceğim için susuyorum.

  Kitap güzeldi, katil kim kim diye başınızı döndürdüğü de oluyor ki bunu gayet sevdim ama bir kaç noktadan çok hoşlanmadım. Biraz klişe ve sıradan olmasına sebep olmuş bu. Bir diğer hoşlanmadığım nokta ise sonu, ben sonunu sevmedim keşke her şey o son bölüm olmadan bitseymiş daha iyi olacakmış.

Spoiler İçerir
İkiz fikrini sevmedim fazla klişe buldum, olmasa daha iyi olacaktı bence. Kitabın sonu ise biraz hayal kırıklığına uğrattı beni, her şeyin Mike'ın kafasının içinde olması falan hoşuma gitmedi, ondan önceki hikaye çok daha güzeldi bence üvey babası gerçek katil olarak kalsa daha çok severdim ve katil üvey babası olsa gerçekten şaşıracaktım ki Mike'ın halüsinasyonları olması beni şaşırtmadı.

  Yazar Alein Kentigerna ise tam bir sır küpü, araştırmama rağmen hakkında elle tutulur bir bilgi bulmadım. Kitabın orijinal adı Halüsinasyon mu onu bile bilmiyorum, ne kitapta ne de internette böyle bir bilgiye rastlamadım. Yazar hakkında bir bilgi bulamasam da kurgu ve karakterlerini sevdim, diğer kitaplarını da okumak isterim.

  Güzel bir polisiye gerilimdi ve okuması hem kolay hem zevkli. Bir kaç nokta dışında sevdim ve o bir kaç nokta ne yazık ki puanı etkiledi, aslında kitabın ismini de sevmedim öneri olmasaydı bu isimdi bir kitabı muhtemelen okumazdım. Halüsinasyon sevdiğim polisiyeler arasına girdi ve polisiye-gerilim seviyorsanız es geçmeyin eyim. Halüsinasyon'a puanım 4.25. İyi Okumalar :)

Puanım


5 Ocak 2016 Salı

Göremediğimiz Tüm Işıklar - Anthony Doerr | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: All the Light We Cannot See
Seri: Yok
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 576
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 4.30  (256,271oy)

Arka Kapak Yazısı

  Marie-Laure, bir müzede kilit ustası olan babasıyla birlikte Paris'te yaşamaktadır. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlayan Marie-Laure, altı yaşına geldiğinde kör olur. Babası ona yaşadıkları mahallenin mükemmel bir minyatürünü yapar, böylece her yeri parmaklarıyla ezberler ve artık dışarı çıktığında evinin yolunu bulabilecektir. Fakat bir sabah savaşın kara bulutları şehrin üzerine çökünce, yanlarında müzeye ait içi sırlarla dolu bir taş ile, Saint-Malo'da deniz kenarında bir evde yaşayan, yirmi yıldır dışarı adım atmamış olan amcalarının yanına gitmek zorunda kalırlar.

  Almanya'da bir maden kasabasında kız kardeşi ile birlikte bir yetimhanede büyüyen Werner'in önündeki tek seçenek, on beş yaşına geldiğinde babasının öldüğü madende çalışmaktır. Işık kadar beyaz saçları ve sonsuz merak içinde yüzen zihni ile Werner özel bir çocuktur. Bir gün şans eseri eski bir radyo bulup onu çalışır hale getirince ve karşılaştığı her elektronik aleti dakikalar içinde tamir edince, bir subay tarafından keşfedilir ve sonradan bir katil ordusu olduğunu öğreneceği özel bir okula gitme fırsatı elde eder. Orada dâhi olmasının bedelini ödeyip, hayatın acı taraflarına tanıklık ederken, kendisini Marie-Laure ile kaderlerinin kesişeceği Saint-Malo'da bulur.

  Göremediğimiz Tüm Işıklar, okuyanların birbirlerine tavsiyesiyle kısa sürede bir milyondan fazla sattı, yılın en çok konuşulan kitabı oldu.

Yorum

  İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen, Marie-Laure ve Werner'in hikayelerini ve yollarının kesişmesini konu alıyor kitap. Bol ödüllü bir kitap bu, Goodreads, Pulitzer, Amazon, İndigo...

  Göremediğimiz Tüm Işıkları çok merak ediyordum ancak araya giren kitaplar yüzünden başlamam zaman aldı. Hikayeci'yi okuduktan kısa süre sonra, o da İkinci Dünya Savaşı ve Nazileri konu alıyor, bu kitaba başlamam güzel oldu, hala bir kısmım o zamanlarda kalmıştı ve duygularım canlıydı. Hal böyle olunca o ortamdan çıkmadan yine aynı konuyla ilgili kitap okumak daha etkileyici oldu.

  Göremediğimiz Tüm Işıklar'ı çok beğenen ve çok sıkıcı bulan iki grup var ve ben aradayım. Ortalara doğru temponun aynı kalması ve olayların sanki biraz tekrar ediyor hissi vermesi kitabı biraz sıkıcı hale getirse de başlar ve sonlar öyle değildi. İlk sayfalar merak uyandırıcıydı ve güzeldi, Marie-Laure'un hikayesi ve yaşantısını okumak çok hoşuma gitti, özellikle babasını çok sevdim.

  Marie-Laure kör bir kız ve babasıyla birlikte yaşıyor, babasının ona karşı davranışları ve onun için gösterdiği çabalara okurken hayran kaldım. Kitaptaki karakterler çok güzel kurgulanmıştı, hepsinin hikaye içinde çok güzel bir yeri vardı ve okurken büyük zevk aldım. Werner'i okumakta güzeldi ama Marie-Laure'un bölümlerini daha çok sevdim.

  Kitapta iki hayat, savaşın iki farklı cephesi anlatılıyor ve görüş alanınızı genişletiyor. Okurken büyük dramlara yer verip sizi ağlatmaya çalışan bir kitap değil. Dramı ve çaresizliği de umudu ve çabayı da barındırıyor ki bu çok hoşuma gitti.

  Çok hızlı akıp giden bir kitap değil zaman zaman sıkabiliyor belki ama okunmaya değer bir kitap. Olay örgüsü iyiydi ve kitabın sonunu da beğendim, kitaba ve karakterlere uygun güzel bir son olmuş. Yazarın iyimserlik yapıp her şey iyi her şey güzel bir son hazırlamamasına sevindim.

  Karakterleriyle, kurgusuyla güzel bir kitap ve okumaya değer, kitap hayatın içinden bir çok şey barındırıyor ve karakterlerle farklı bir yolculuğa çıkarak o zamana farklı açılardan bakabiliyorsunuz. Ben Göremediğimiz Tüm Işıklar'ı  beğendim umarım sizde okur ve beğenirsiniz. İyi Okumalar :)

Puanım