27 Ekim 2017 Cuma

Gelin Koleksiyoncusu - Ted Dekker | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: The Bride Collector
Seri: Yok
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 568
Baskı Yılı: 2012
Goodreads Puanı: 3.84  (9,149 Oy)


Arka Kapak Yazısı
   "Kutsa Beni Tanrım, İşlediğim ve İşleyeceğim Günahlar İçin..."

    FBI özel ajanı Brad Raines kariyerinin en karmaşık davasıyla karşı karşıyadır. Davanın ucunda dört genç kadını öldürmüş, sapık ruhlu ve bir o kadar da zeki bir seri katil vardır.

    Her şey, terk edilmiş bir ahırda bulunan genç bir kadın cesediyle başlar. Ölü beden çırılçıplak soyulmuş, başına bir gelin duvağı konulmuş ve koltuk altlarından desteklenerek duvara sırtından yapıştırılmıştır. Topukları matkapla delinen cesedin en büyük özelliği ise, hâlâ çok güzel görünüyor olmasıdır.

    FBI'ın Gelin Koleksiyoncusu olarak adlandırdığı katilin hedefi, mükemmelliğin sayısına yani Tanrı'nın rakamı olan "yedi"ye ulaşmaktır. Bunun için sırada ölümü bekleyen üç masum ve güzel kadın daha vardır. Katili bulmak artık tam bir zaman yarışına dönüşmüştür. Davayı çözmekte zorlanan Brad'in son umudu ise, yardım almak için başvurduğu sıra dışı kişi, şizofren tanısı konulan Paradise'tır. Cesede dokunduğunda, o kişinin ölmeden önceki son dakikalarını yaşama yeteneğine sahip Paradise, korkunç katil Gelin Koleksiyoncusu'nun yakalanmasına yardımcı olabilecek midir?



Yorum
   Tüm kitap severlere merhaba! Bir polisiyenin daha sonuna geldim ve şimdi yorum sırası! Ted Dekker’ın daha önce Çember serisine başlamıştım. Nasıl bir yazar olduğuna dair övgüleri ilgili blog ve kitap paylaşım platformlarından ve Esma’dan da haber aldığım kadarıyla tabiki bu eserine büyük bir heyecan ve merak içerisinde başladım. Ama tıpkı Çember serisinin ilk kitabında olduğu gibi bu kitapta da bir miktar hayal kırıklığına uğrattı beni yazar. Bu yazarın sıkıntısı şu galiba: Bir yere kadar kafasında çok iyi kurgu yapıyor. Konu güzel, karakterler on numara ama yolun geri kalanını planlamadan, akışına bırakarak hareket ediyor. Ve belli yerden sonra o güzelim kurgu bir anda karmakarışık ve saçma bir hale dönüşüveriyor. Okuduğum eserlerinde ilk başta onaylayarak ve severek başlarken sonunda sürekli eksikler ve saçmalıklar arasında buluyorum kendimi. Bu kitapta da tam olarak olan buydu zannedersem. Daha detaylı sebebini “spoiler” paragrafımda açıkladım zaten. Merak edenler oradan bakabilirler.
 

    Kitapta arka kapaktan da anlayabileceğiniz gibi bir seri katilin öldürmek üzere kurban seçtiği gelinler ve onların peşindeki dedektiflerden bahsediliyor. Buraya kadar klasik bir polisiye olduğunu düşünebilirsiniz ama işin aslında öyle olmadığını hatta polisiyenin diğer unsurlar yanında bariz şekilde sönük kaldığını okudukça fark ediyorsunuz. Kitapta psikolojik-gerilim ve aşk yönlerinin daha ağır olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden onu sıradan bir polisiye olarak düşünerek okumaya başlamamanızı tavsiye ederim.


    Spoiler vermeden anlatamayacaktım. İnsanların sırf güzel olduğu için tehlikede olması mümkün mü bu kitaptaki gibi 20-25 yaş arası genç ve güzel bayanları gözüne kestiren psikopat bir seri katil söz konusuysa evet gerçi kitapta felsefi yönden baktığımızda güzellik algısının kişiden kişiye değişebileceğini düşünürsek güzellik tanımının ucunu açık bırakarak herkes için ortak bir güzellik algısı sunduğundan ötürü kitaba bir miktar kızgınım. Her neyse. Öncelikle sizi baş karakterlerden biriyle yani seri katille tanıştırmadan önce seri katillerin en temel özelliklerinden kısaca bahsetmek isterim ki bu özelliğe çoğu polisiye kitabında rastlamanız mümkün. Seri katiller yapmış oldukları şeyleri, bir görev bilinci ile yaparlar. Bu görev genellikle onlara tanrı dedikleri üstün bir güç tarafından verilmiştir. Kendilerinin toplumdaki herkesten farklı, üstün ve seçilmiş olduklarına inanırlar. Tanrı ile konuştuklarını zannederek ayinler yaparak tanrıya kurban verirler öldürdükleri kişileri ve bununla huzur bulduklarına inanırlar. Bu kitapta işte tam böyle bir ruh hastasının psikolojisi insanlara bakış açısı, ruhi durumu öyle güzel anlatılmış ki başarılı bir polisiye okuduğunuzu hissediyorsunuz.

Kitaptaki seri katili gözümde canlandırırken Ted Bundy'i hayal ettim.

    Ben şahsen psikolojik hastalıkları, şizofreni, bipolarlık gibi psikotik hastalıkların insanın zihnine neler yapabileceğini merak eden bir insan olarak kitapta bunun çok güzel şekilde aktarıldığını düşünüyorum. Yazarın muhtemelen bu kitabı yazarken bununla ilgili detaylı araştırmalar yaptığı belli oluyor. Bir şizofreni hastasının akılndan neler geçtiği gözler önüne başarı ile serilmiş. Onların iç dünyasını kitap güzel şekilde yansıtmış, konuşurken kurdukları biz okurların bile anlamadığı cümleler, yazdıkları şiirlerde daldan dala atlayan milyonlarca düşünce kargaşası kafalarının içinde neler olup bittiğini güzel şekilde görmemize olanak sağlıyor.

[Spoiler] 
     Kitapta hoşuma gitmeyen noktalardan biri cinayet olaylarını çözmek için polisler, FBI gibi ellerinde milyonlarca imkanı olan kişilerin elinden hiçbir şey gelmeyip de Akıl Hastanesi’ndeki üç hastanın tüm olayları çözmesi bana biraz zorlama ve saçma geldi. Hele ki birisinin bunları sadece medyumsal yetenekler ile yapması. Sanki bir büyü yaparak pat diye hiç kimsenin çözmeyi beceremediği olayları kolayca çözmesi saçma gözüktü. Katilin sadece baş karakter olan Brad’in etrafındaki insanlara saplantılı olması ve koskoca polis memurlarını ya da hastanedeki güvenlik görevlilerini elini kolunu sallayarak öldürmesi ve uzun süre yakalanmaması da ilginç bir detaydı. Bir de tüm bu hengamenin ortasındaki garip duygusal gelişmeler. Paradise ile Brad aşkı çoğu yerde katilden, yaşanan cinayetler ve aksiyondan çok daha ön planda idi ve bir an aşk romanı okuyorum falan zannettim. Bu aşka gerek var mıydı gerçekten?
[Spoiler Sonu] 

 

    Polisiye yönü çok ağır basmasa bile güzel bir gerilim kitabı idi. Kitapta ön planda olan birden çok karakterin gözünden anlatılan akıcı kitaptaki ruhsal tahlilleri çok başarılı buldum üstelik kitabın öğretici yönü de oldukça yüksekti. Yüksek puanı sırf bunun için veriyorum yoksa kurguda boşluklar ve saçmalıklar olduğunu ifade etmiştim. Okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar diliyorum! :)


Alıntılar
Hiçbir zevk, zihnin kendini eğlendirme gücünden daha iyi olamazdı.  
Başka birini anlamak, kısmen insanın kendini keşfetmesinden geçiyor.
Delilik ve dâhilik arasında çok ince bir çizgi mevcut.

Ne yazık ki dünya. Tanrı’nın bize verdiği en büyük zekalardan bazılarını alıp kafeslere kilitledi. Çoğu parlak zekalı ya da yaratıcı insan, sıradan insanlara garip göründü. Dâhiler hemen her zaman toplumdan dışlanırlar. Zekilerle çocuk bahçelerinde alay edilir. Onlar dünyayı bizlerden farklı görürler ve bunun için de dışlanırlar. Hemen hepsi en azından yalnız bırakılır, en kötü ihtimalle de bir yere kapatılır. Statükoyu cesaretlendirmek ve hayata farklı gözlerle bakanları dışlamak insan doğasındandır. 
İkiyüzlülük bir tür akıl hastalığıydı. Tıpkı akıl hastaları gibi, ikiyüzlüler de kendi hastalıklarını göremezlerdi.
Ona aşık değildi. Bu çok ileri gitmek olurdu. Ancak eğer aşık olmak dedikleri his buysa, bunun uğruna bu kadar çok kişinin kendini riske atması anlaşılır bir durumdu.

 Puanım

17 yorum:

  1. Aslinda ana fikir çok güzelmis ama destekleme acisindan yanlislar olmuş bence :) yoksa distan bakildiginda duvakli ceser fikri degisik geldi bana canm. Filmi bile çekilebilir hatta :)

    Ama mantik devreden cikinca keyif alınmıyor değil mi ? Kurtlar vadisinde yada cüneyt arkının filmlerinde yaptıkları sacmaliklar gibi 😁 bir insan nasil dalar onca kisinin arasina bide hic ölmez bisey olmaz. Kediden fazla cani var. 😁

    Eline saglik emegine saglik sümeyyecimm 💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öldürülen duvaklı gelinler filan gerçekten ilginç yahu. Sorma bende çok değişik buluyorum öyle dokuz canlı kişileri filmlerde dizilerde yahu bşr türlü ölmüyorlar ama başlarına her türlü iş geliyor :) bende yorumun içim teşekkür ederim sevgiyle kal 😘 :)

      Sil
  2. Bundan harika bir film olur (belki de çoktan çekilmiştir) kitabın ismi bile tüylerimi diken diken etti, ürpertici. :( Yıllar önce bir film izlemiştim gerçek bir olaydan yola çıkmıştı, filmin adını şu an hatırlamıyorum ama katil felaket zeki, o kadar sadistti ve yakalanana kadar çok gençkızı öldürdü. Hep uzun saçlı kızları öldürüyordu yani böyle takıntılar gerçekten yapıyorlar.

    İki yüzlülük kısmı ne acı gerçekten iki yüzlüler yaptıklarının farkında olmuyorlar mı? İnanamıyorum ben buna...bence farkındadırlar.

    Çok güzel tanıtım olmuş, emeğine sağlık. Korkutucu olduğundan alıp okumam sanırım.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu paylaştığım kitapta benzetirim karakter TED bundy de amerikalı bir seri katildi oda hep genç kızları öldürüyordu özellikle kısa saçlı ve düz siyah saçlı olanları sebebi annesine benzemeleri imiş sonradan ortaya çıkmış bunun dizisi yapıldı genelde seri katillerin ortak özellikleri bu öldürdükleri kişilerin belli bir profili var. Cidden bu kitabın filmi çekilse çekilir iyi de bir gerilim olur ama kitap için resim araştırırken araştırma yaptım da filmi yokmuş henüz her şeyi uyarlayan senaristler bunu atlamış ilginç. Evet en sevdiğim alıntı oydu benim. İkiyüzlülüğü açıklayan güzel bir söz bence. Değerli yorumun için teşekkürler sevgiyle kal 😘 :)

      Sil
  3. Bu kitabın filmi olsaydı diye ben de düşündüm.Psikolojik çözümlemeler açısından da okuyabilirim kitabı :) Teşekkürler canım benim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet karakterlerin psikolojisi çok güzel yansıtılmıştı. Psikopat olan karakterin bile. Değerli yorumun içim teşekkürler ablacığım sevgiyle kal 😘 :)

      Sil
  4. tımıms okumayım. ted bundy anneeeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İvit TED bundy yi andırıyordu bende onu koydum Deep :)

      Sil
  5. Uuu, alıntılar muhteşem! *_* Özellikle "Hiçbir zevk, zihnin kendini eğlendirme gücünden daha iyi olamazdı." cümlesi harika. :) Kitapların kapakları da çok ilginç. :) Emeğine sağlık! ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kapak biraz ürkütücü ama güzel. Bende alıntıları çok sevdim değerli yorumun için teşekkür ederim sevgiyle kal :)

      Sil
  6. Ted Dekker'dan okuduğum ilk kitap Oyun'du ve tek beğendiğim kitabı da o oldu. Çember serisinin de 0'ıncı kitabını okudum ama devam etmeyi düşünmüyorum. Bu arada Shameless'a başladım veee 5. bölümü de bitirdim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende çember i n 1. Kitabını okudum ve bende devaö etmeyi düşünmüyorum açıkçası. Oyun a da bakarım zamanı gelince ama listem öyle kabarık ki hangi birini okuyacağımı şaşırdım. Shameless A başlamış olmana çok sevindim yorumlarını ve eleştirilerini bekliyorum yakın zamanda blogcan kendine çok iyi bak :) 😍

      Sil
  7. Kapağa aldanma daha kötü ve kanlı gerilimler de var bu daha çok psikolojik gerilim diyebiliriz. Evet filmi yapılsa güzel bir gerilim olurdu :)

    YanıtlaSil
  8. Ted Dekkerdan iki kitap okumuşluğum var Oyun ve Kutsal Meclis. İkisini de beğenerek okumuştum ama yazarın diğer kitapları hakkında hiç olumlu yorum görmediğim için başka Ted Dekker okumuyorum artık. Aklımda güzel yer edinmiş bozulmasın :D Gerçi bu kitap da konu olarak çekiyor insanı ama işlenişte saçma şeyler varsa hiç bulaşmayayım :)))
    Yorumunu bizle paylaştığın için teşekkürler ^____^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kağıt salıncak da bahsetti bu oyun kitabından. Merak ettim doğrusu eğer TED dekker gözümdeki imajını bu kitaplarla düzeltecekse bu ikisini de listeye alıyorum çünkü çember i ve gelin koleksiyoncusu nu pek sevemedim ben. Konu olarak güzel, yazar olaya güzel giriş yaptı da ilerleyen sayfalarda bozdu bayağı ne yazık ki. Ben değerli yorumun için teşekkür ederim asıl. Sevgiyle kal :) 😘

      Sil
  9. çember serisinden sadece bir kitap okudum ve beğenmemiştim , bu kitabı okuş olma ihtimalim hatta kitaplığımda bulabilme ihtimalim bile var ama en sevmediğim çember 'di :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çember serisinden herkes bir kitap okuyor ve beğenmiyor bende bir numaralı olanı okudum ve pek sarmadı demek ki sorun bense değilmiş bu da fena değil ama yorumlarda arkadaşlar oyun diye bir kitap önerdi ted dekker ın başarılı bir eseri diye ona bakmayı düşünüyorum artık. Onu da beğenmezsenm okumam artık ted dekker :)

      Sil