Orijinal Adı: All the Light We Cannot See
Seri: Yok
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 576
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 4.30 (256,271oy)
Arka Kapak Yazısı
Marie-Laure, bir müzede kilit ustası olan babasıyla birlikte Paris'te yaşamaktadır. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlayan Marie-Laure, altı yaşına geldiğinde kör olur. Babası ona yaşadıkları mahallenin mükemmel bir minyatürünü yapar, böylece her yeri parmaklarıyla ezberler ve artık dışarı çıktığında evinin yolunu bulabilecektir. Fakat bir sabah savaşın kara bulutları şehrin üzerine çökünce, yanlarında müzeye ait içi sırlarla dolu bir taş ile, Saint-Malo'da deniz kenarında bir evde yaşayan, yirmi yıldır dışarı adım atmamış olan amcalarının yanına gitmek zorunda kalırlar.Almanya'da bir maden kasabasında kız kardeşi ile birlikte bir yetimhanede büyüyen Werner'in önündeki tek seçenek, on beş yaşına geldiğinde babasının öldüğü madende çalışmaktır. Işık kadar beyaz saçları ve sonsuz merak içinde yüzen zihni ile Werner özel bir çocuktur. Bir gün şans eseri eski bir radyo bulup onu çalışır hale getirince ve karşılaştığı her elektronik aleti dakikalar içinde tamir edince, bir subay tarafından keşfedilir ve sonradan bir katil ordusu olduğunu öğreneceği özel bir okula gitme fırsatı elde eder. Orada dâhi olmasının bedelini ödeyip, hayatın acı taraflarına tanıklık ederken, kendisini Marie-Laure ile kaderlerinin kesişeceği Saint-Malo'da bulur.
Göremediğimiz Tüm Işıklar, okuyanların birbirlerine tavsiyesiyle kısa sürede bir milyondan fazla sattı, yılın en çok konuşulan kitabı oldu.
Yorum
İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen, Marie-Laure ve Werner'in hikayelerini ve yollarının kesişmesini konu alıyor kitap. Bol ödüllü bir kitap bu, Goodreads, Pulitzer, Amazon, İndigo...Göremediğimiz Tüm Işıkları çok merak ediyordum ancak araya giren kitaplar yüzünden başlamam zaman aldı. Hikayeci'yi okuduktan kısa süre sonra, o da İkinci Dünya Savaşı ve Nazileri konu alıyor, bu kitaba başlamam güzel oldu, hala bir kısmım o zamanlarda kalmıştı ve duygularım canlıydı. Hal böyle olunca o ortamdan çıkmadan yine aynı konuyla ilgili kitap okumak daha etkileyici oldu.
Göremediğimiz Tüm Işıklar'ı çok beğenen ve çok sıkıcı bulan iki grup var ve ben aradayım. Ortalara doğru temponun aynı kalması ve olayların sanki biraz tekrar ediyor hissi vermesi kitabı biraz sıkıcı hale getirse de başlar ve sonlar öyle değildi. İlk sayfalar merak uyandırıcıydı ve güzeldi, Marie-Laure'un hikayesi ve yaşantısını okumak çok hoşuma gitti, özellikle babasını çok sevdim.
Marie-Laure kör bir kız ve babasıyla birlikte yaşıyor, babasının ona karşı davranışları ve onun için gösterdiği çabalara okurken hayran kaldım. Kitaptaki karakterler çok güzel kurgulanmıştı, hepsinin hikaye içinde çok güzel bir yeri vardı ve okurken büyük zevk aldım. Werner'i okumakta güzeldi ama Marie-Laure'un bölümlerini daha çok sevdim.
Kitapta iki hayat, savaşın iki farklı cephesi anlatılıyor ve görüş alanınızı genişletiyor. Okurken büyük dramlara yer verip sizi ağlatmaya çalışan bir kitap değil. Dramı ve çaresizliği de umudu ve çabayı da barındırıyor ki bu çok hoşuma gitti.
Çok hızlı akıp giden bir kitap değil zaman zaman sıkabiliyor belki ama okunmaya değer bir kitap. Olay örgüsü iyiydi ve kitabın sonunu da beğendim, kitaba ve karakterlere uygun güzel bir son olmuş. Yazarın iyimserlik yapıp her şey iyi her şey güzel bir son hazırlamamasına sevindim.
Karakterleriyle, kurgusuyla güzel bir kitap ve okumaya değer, kitap hayatın içinden bir çok şey barındırıyor ve karakterlerle farklı bir yolculuğa çıkarak o zamana farklı açılardan bakabiliyorsunuz. Ben Göremediğimiz Tüm Işıklar'ı beğendim umarım sizde okur ve beğenirsiniz. İyi Okumalar :)
0 yorum:
Yorum Gönder