Orijinal Adı: The Call Of The Wild
Seri: Yok
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Baskı Yılı: 2017
Goodreads Puanı: 3.83 (253,636 Oy)
Arka Kapak Yazısı
İhanete uğrayan ve kuzeyli tacirlere satılan, St Bernard-İskoç köpeği kırması Buck, donmuş Yukon toprakları boyunca kızak çekmeye zorlanır.
O ve takımdaki diğer köpekler neredeyse canları çıkana kadar dövülmektedir, ancak Buck, John Thornton tarafından bu zulümden kurtarılır ve onun yanında "sevgiyi" öğrenir. Buck artık hayatta kalmayı ve kendi başının çaresine bakmayı öğrenmiştir; öyle ki, yeniden özgür kalıp yabana döndüğünde, karşılaştığı şey korku ve hayranlıktır.
Yorum
Yıllar öncesinde beyaz dişi okuduğumda da etkilenmiştim. Hayvanları anlatan kitaplar hep böyle güzel kurgulanmaz. Kolay iş değildir ve güçlü bir kalem gerekir bunun için ve Jack London’ın güçlü bir kalemi olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Kısa bir kitap olmasına rağmen verdiği mesajla ve kurgusuyla insanı içine çeken ve etkileyen efsane bir eserdi. İyi ki okumuşum diyorum.
Baş karakterimiz bir kurt köpeği idi. Yazarımız bu kitapta yaradılış ve canlıların özünün değişmeyeceği gerçeğine vurgu yapıyordu. Bir tarafta sevgi ve huzur, sükunet, rahatlık hüküm sürerken diğer tarafta mücadelenin, açlığın, liderlik ve hayatta kalma savaşının hüküm sürdüğü iki farklı dünya düşünün. Hangisini seçerdiniz? Çoğunuz belki mücadele ve yorulmak yerine rahatı ve huzuru seçerdi. Kitapta bu seçimleri sizin ve beyninizin değil aslında içinizde bir yerlerde çok derinlerdeki özünüzün yaptığını, bunun yaradılış ile ilgili bir seçim olduğunu vurguluyordu. Bir aslan bir kafeste gösteri yapmak için yaradılmamışsa ormanlara hükmetmek için varsa onu ne vadederseniz edin olduğu şeyden, özünden koparamazsınız. Kitapta anlatılmak istenen de tamamen buydu. Bir kurdun başından geçenler kısacık bir kitaba öylesine sığdırılmış ki kitapta yedi iklim, dört mevsim, bencilinden acımalısına, hayvan severinden, cimrisine, vahşisinden, merhametlisine binlerce çeşit insan karakteri, birçok mücadele yer alıyor. Üstelik bunlar son derece hayatın içinden ve gerçekçi bir bakış açısı ile hayatın acı tatlı bütün yönleri ile aktarılıyor. Jack London gerçekten çok kaliteli bir yazar. Tüm kitapları mesajlar ve akılda kalacak olaylar ile dolu.
Varoluşun zirvesini gösteren, hayatın artık daha fazla yükselemediği bir kendinden geçme hali vardır. Yaşamanın çelişkisi de odur ki bu kendinden geçme, esrime hali, insan ancak en hayat doluyken ve insanın ancak hayatta olduğunu tamamen unutmasıyla gelir. Bu hayatı unutma hali sanatçıyı etkisi altına aldığında bir alev gibi ondan dışarı taşar; bir askeri etkisine aldığında o asker cephede savaş çılgınlığına kapılarak düşmanına en ufak merhamet göstermez.
Bir hayvanın gözünden, onun bakış açısı ile son derece akıcı bir dille anlatılıyor kitap. Sayfalar elinizden hızla akıp gidiyor. Hareketli ve aksiyonlu yönleri de var. Sürekli “acaba sırada ne var?” psikolojisi ile okuyorsunuz kitabı. Merak içerisinde takip ediyorsunuz olayları. Böylesine sevilesi ve mesajlarla dolu kitabı herkesin okumasını öneririm. Bol kitaplı günler. :)
Puanım