Orijinal Adı:City Of Glass
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 610
Baskı Yılı: 2013
Goodreads Puanı: 4.34
(549,883 oy)
ArkaKapak Yazısı
Vampirler, kurtadamlar, periler ve gerçek ask.Soluğunuzu kesecek bir gerilim ve heyecan.
"Ölümcül Oyuncaklar"da aksiyon tam gaz!
Clary, annesinin ölümüne sebep olan iksirin peşindeydi ve ona ulaşmak için de bir an önce Camlar Şehri'ne gitmesi gerekiyordu. Kendisini sağlam bir ölüm kalım savaşının içinde bulmasıysa an meselesiydi. Kurtadamlar, vampirler ve periler, ortalığı birbirine katmak için Camlar Şehri'nde biraraya gelmişti. Clary'nin tek bir kozu vardı. Sahip olduğu güçler! Fakat bu aynı zamanda büyük bir risk ve sorumluluk demekti. Çünkü ya herkesi kurtaracak ya da her şeyi yok edecekti.
Clary'nin yolculuğunda ona ihanet ve onur eşlik etti.
Kah kazandı, kah kaybetti.
Olsun!
Camlar Şehri için değerdi!
Yorum
Merhaba sevgili okurlar! Etkileyici bir serinin üçüncü
kitabını da bitirmiş bulunuyorum. Yorumlamak için günün bu saatlerinden daha iyi bir vakit var mı? Zihnim böylesine
berrakken. Serinin ilk iki kitabının yorumunu eski gönderilerimde
bulabilirsiniz. Bu seferki yorumumu da o yorumlara bağlı kalarak ve
kıyaslamalar yaparak aktarmak istiyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu kitap ilk iki kitaba
kıyasla çok daha sürükleyiciydi ilk üç kitabın hatta tahminim o ki serinin
nirvanasıydı. Seriyi okuduğuma pişman
olmadığıma emin olacak kadar zevk aldım kitaptan. İlk kitapları eleştirirken
birçok şeyi tahmin edilebilir bulduğumu söyleyerek bu yönüyle eleştirmiştim
kitabı ama bu kitapta bazı yeni gelişmelerle bu olumsuzluk kırılmış oldu. Her
kitapta gelişen karakter kadrosu kitaba ayrı bir renk katıyordu. Özellikle ilk
kitaplara kıyasla bu kitapta karakter kadrosu en geniş halindeydi. Kitapta
gerek Merkez’in yer aldığı şehirden yani Idris’ten bahsedildiği için birçok
Merkez üyesi, bunun yanısıra birçok aşağı dünyalı karakter ve iblis sürüleri
gibi çok geniş çapta hareketlilikler vardı. Karakterlerin birçoğunu seride
ilerledikçe benimsemeye başladım. Bu kitapta ise iyice bağlandım onlara.
Clary’nin olayları anlamlandırmaya çalışan pısırık ve korunması gereken kız çizgisinden
sıyrılarak güçlü ve savaşçı kız haline geçişi bir yandan hoşuma gitti ama bunda
da klişeler bulmak canımı sıktı. Jace’in dışarıdan özgüvenli tavırlarının
arkasındaki kendini ezen, yaralı çocuk oluşu biraz sinirimi bozmadı değil. Ben
onun egoist bir hergele gibi hareket edişine vurulmuştum bu yüzden bu kitapta
beni biraz üzdü kendileri ama yine de Jace, Jace işte. J Kitaba yeni giren bazı
karakterlere başta da Sebastian’a ısınır gibi oldum ama daha birçoğunu tam
çözemeden kitap sona erdiğinden henüz tam olarak bir şey söyleyemiyorum. Onları
benimseyebilmem için tanımam gerektiğini düşünüyorum.
Kitapta ilk kitaplarda
ısrarla eleştirdiğim gibi burda da eleştirmekten kaçınmayacağım bir nokta ise
yazarın bazen aksiyonu ve olayları anlatmaya aşırı yoğunlaşmaktan o olayların
karakterler üzerindeki etkilerini anlatmayı es geçmesiydi. Bunu en çok bu
kitapta hissettim. Özellikle Clary’nin kitabın sonlarına doğru yaşadığı bir
olay aslında onun felaketi gibi olması gerekirken Clary’nin duygularına
neredeyse hiç değinilmeden olay bir anda seyrini değiştirdi. Ortaya çıkan bazı
sırlara verilmesi gereken tepkiler son derece sönük kaldı fikrimce. Bu seriye
benzer okuduğum diğer serilerde buna benzer şeylerde karakterlerin hislerine
daha fazla yer verilerek kitabı ve karakterleri anlamamız sağlanıyordu ama o bu
seride o kadar güçlü değildi ve bence kitabı anlamak ve sevmek için
karakterleri ve yaşadıkları dehşeti, mutluluğu, üzüntüyü, heyecanı hissetmek
son derece önemlidir bu yüzden yazarın duygu tasvirlerine çok abartılı olmasa
da mutlaka yer vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Kitabı bitirdikten sonra ilk düşündüğüm “Vay be!” den de
önce “Serinin hala devam ettiğine inanamıyorum!” oldu çünkü gerçekten bu
kitapta ilk iki kitapta gizemli kalan her şey çözümlenmiş, soru işaretleri
giderilmiş ve birçok sorun da çözülmüştü. Hatta öyle ki kitaplar incelenip
ilerleyişe ve olay örgüsüne bakılırsa yazarın seriyi üç kitaptan oluşturmak için tasarladığı gibi bir
izlenim edinmiyor değilim. Ancak üç kitap daha var ve ben yolun yarısındayım.
Sanki dördüncü kitap ilk üç kitabın küllerinden yeniden alevlenecek bir
macerayı başlatıyor. Aslında serinin devamını hangi olaylar üzerinden devam
ettireceklerini düşününce tahmin etmek de pek zor değil. Yine de gerek var
mıydı bundan emin değilim.
Kitabın üslubu da son
derece akıcıydı. İlk kitaplar gibiydi. Ancak ilk kitaptan bu yana şu açıkça
fark edilebiliyor ki, ilk kitapta sadece Clary’nin zaman zaman da Jace’in
düşüncelerinden aktarılan yerler ikinci kitapta biraz daha genişledi ve üçüncü
kitapta birçok karakterin nerede ne düşündüğünü aktarması yönünden de kitap
başarılı bir anlatış sergilemişti. Kitabın ilgili bölümleri anlatan başlıkları
ve araya giren şiirlerde etkileyici detaylardandı. Kitapta hiç durulmayan bir
hareketlilik, bir canlılık vardı. Sayfalar elimden kayıp gitti. Kalın bir kitap
olmasına rağmen akıcı olduğundan hemen bitirdim ve gerçekten macera filmi izler
gibi oldum çoğu zaman. Serinin diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum,
yazarın olayları nasıl devam ettireceğini merak ediyorum. Umarım yazar seriyi
devam ettirebilmek uğruna serinin kalitesini düşürmemiştir. Çünkü içimden bir
ses üçüncü kitabın zirve olduğunu söylüyor ve zirveden sonra gidilecek daha yüksek yer
olmadığından mecburen diğer kitapların zirvenin daha altında kalması riski var.
Umarım öyle olmaz. Güzel bir genç-yetişkin okumak isteyenlere gönül
rahatlığıyla tavsiyem. Keyifle okumanız dileğiyle J
Alıntılar
İnsanlar sana kendileri hakkında tatsız bir şey söylediklerinde, bu genellikle doğrudur.
Sempatik, şefkatli ve nazik kişiliği artık sinirine dokunmaya başlamıştı. Hiçbir şeye sinirlenmiyor gibi görünen erkeklerden hoşlanmazdı. Isabelle’in dünyasında öfke tutkuya, tutku da iyi zaman geçirmeye eşitti.
İnsanlar iyi ya da kötü olarak doğmaz. Belki her iki yönde de eğilimlerle doğabilir ama önemli olan hayatını nasıl yaşadığın ve tanıdığın insanlardır.
Ama Tanrı biliyor ya, senden başkasını istemiyorum. Senden başkasını istemek bile istemiyorum.
Onu bir daha görmeyeceğini bildiğin birine istediğin her şeyi söyleyebilirdin.
Bilmek, bilmemekten daha iyidir. Daima.
Bana kendimi korumayı öğretmedin. Bana aslında hayatın ne kadar tehlikeli olabileceğini hiç anlatmadın. Ne sanıyordun ki? Kötü şeyleri göremediğimde, onların da beni göremeyeceğini mi?
Seni o kadar sevdim ki insanların kaderlerini ellerime aldım ve isteğimi gökyüzündeki yıldızlara yazdım.
Zaten yaşamak istemiyorsan, neden hayatını riske atmayasın ki? Ne yaparsan yap mutlu olmayacaksan, neden hayatını riske atmayasın ki?
Risk almadan bir şey kazanılmaz.
Kızların nasıl olduğunu bilirim. Erkek arkadaşlarının en iyi arkadaşının kız olmasından nefret ederler.
-Çok farklı görünüyorsun.
-Elbiseden dolayı. Genellikle bu kadar…güzel şeyler giymem.
-Ama daima güzel görünürsün. Fakat şimdi…uzak görünüyorsun. Sanki sana dokunamazmışım gibi.
Bir adı önemli ve sana ait kılan tek şey, seni seven biri tarafından verilmiş olmasıdır.
Hep aşkın insanı aptallaştırdığına inanmıştım. Zayıflattığına. Sevmek, yok etmektir. Buna inanmıştım.
İyi şeyler beklemeyi bilenlere gelir.
Puanım
gerilim içinde aşk felan çok hoşuma gitti doğrusu ☺️
YanıtlaSilOkuduğunuzda daha çok seveceğinizden eminim o halde :)
SilSeverek okuduğum bir seriydi :)
YanıtlaSilBen seriyi henüz bitirmedim ama şu zamana kadar okuduğum kadarıyla çok sevdim umarım devamından da zevk alırım :)
SilMütləq bu yazıdan sonra bu kitabları oxumalıyam.
YanıtlaSilOkumalısınız bence de kaçırmayın derim :)
Sil