Seri: Yok
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 528
Baskı Yılı: 2014
Baskı Yılı: 2014
Goodreads Puanı: 4.26 (116.395 oy)
Arka Kapak Yazısı
Sage Singer yalnız bir kadın, günleri fırında ya da evli sevgilisiyle kaçamak buluşmalarla geçiyor.Josef Weber'in kasabaya gelmesiyle birlikte hayatı değişiyor, artık bir arkadaşı var.
Bir gün Josef, Sage'den bir iyilik istiyor: Onu öldürmesini.
Devamında karanlık sırrını açıklıyor: Geçmişinde bir Nazi subayıydı,
Sage'in büyükannesi ise soykırımdan kurtulan 'şanslı'lardan.
En iyi dostunuzun geçmişinde bir katil olduğunu bilseniz ne yapardınız?
Affetmenin sınırlarını kim çizer?
İntikam ve adalet birbirinden ne kadar uzakta?
Jodi Picoult'nun tüm romanları arasında polisiye yönü en ağır basan, felsefi sorgulamalarla ve hesaplaşmalarla örülü bir modern zaman destanı: Hikayeci.
Yorum
Merhaba sevgili kitap severler! Yine harika bir Jodi Picoult romanı daha bitirdim ve heyecanla yorumumu yazıyorum. Allah'ım bu kadına bayılıyorum gerçekten ya. Picoult'un diğer yazarlardan ayrılan özgün bir yazım tarzı var. Bir kitabın rastgele bir sayfasını açsanız ve oradan başlayıp yazarını bilmeden birkaç sayfa okusam Picoult'un yazım tarzından tanırım gibime geliyor.
Kitabın konusuna gelirsek; arka kapaktan da ufak bir tüyo alabileceğiniz gibi Nazileri, 2. Dünya Savaşı Dönemini, Yahudi Soykırımını konu edinen bir kitap. Şahsen ben Adolf Hitler'i ne kadar kötü biri olarak görürsem göreyim dehasına hayran olduğum için sürekli onunla ilgili araştırmalar yapar, ona ait eserler okurdum. Bu yüzden Yahudi Soykırımı ve Naziler de fazlasıyla ilgimi çekiyor bununla ilgili eserler okumak istiyordum. Şans ayağıma geldi.Çünkü ben sırf Picoult'u gördüğüm için arka kapak yazısını bile okumadan alıp başladığım bu eserde, tam da Nazilerle ve Yahudilerin öyküsü ile karşılaştım. Kitapta birden çok karaktere ait bölümler var. Hikaye içinde hikayelerin olduğu, geçmişin gelecekle iç içe geçtiği, sürükleyici bir kitaptı.
Kitabın ana konusunu teşkil eden ve ana karakterlerden birisi tarafından anlatılan soykırım ve o sırada yaşananlar Picoult tarafından öylesine güzel, öylesine gerçekçi anlatılmıştı ki, gerçekten kitabı okurken kendimi kaybettim. Gerçek öykülerle ve gerçek soykırım ile bağlantılıydı. Gerçek soykrımdaki gibi krematoryumlar, gaz odaları, ölüm çukurları kitapta çok gerçekçi tasvir edilmişti. Bir Müslüman olsam ve Yahudilere karşı herhangi bir sempati beslemesem bile insaniyet duygularına aykırı olarak Yahudilere yapılanlar içimi sızlattı ve geçmişte yaşadıkları için gerçekten çok üzüldüm.
Karakterlere gelince; kitabın ana kahramanlarından biri Minka adında güzel ve yetenekli, güçlü bir kadın karakter olan fırıncı. Kitabın ilk sayfalarına onun etkileyici satırları ile başlıyorsunuz. Aslında onun demeyelim de Anie'nin diyelim. Anie'nin Minka ile bağlantısını kitabı okuyunca çözersiniz. :) Sage Singer da bir fırıncı olan ve birtakım fiziksel kusurları ve yaşadığı trajik olaylar yüzünden içine kapanmış, asosyalliğin zirvelerinde yaşayan bir gece kuşu. Josef Weber onun bu ebedi yalnızlığında onun tek gerçek arkadaşı olmayı başarabilecek mi kitabı okuyunca anlıyorsunuz. Ha birde tabi birbirine taban tabana zıt iki erkek kardeş olan Reiner Hartmann ve Franz Hartmann var. Namı-diğer Hauptscharführer ve Schutzhatlagerführer. Tabi birde bu hayatlara gizemlice süzülen Leo Stein karakterini de unutmamak lazım. Kitapta bu karakterlerin yollarının nasıl kesiştiği, hepsinin ayrı hikayesi, ayrı üzüntüleri, ayrı yaşam tarzları anlatılıyor. Özellikle Minka'nın bölümlerinde kitabı elimden bir saniye bırakamadan mest olarak okuduğumu söylemek zorundayım.
Kitabın vermek istediği o kadar çok mesaj vardı ki. İnsanı sürekli düşünmeye sevk eden, felsefi yönü ağır basan bir kitaptı. Kendimi sürekli karakterler ile empati kurarken buluyor ve ben olsam burada ne yapardım acaba diye düşünmeden edemiyordum. Kitap başta insan sevgisi aşılayarak, dışlamaları, ırk ayrımcılığı gibi ayrımcılıkları kınıyor. Affetmenin mahiyetinden tutun da, kusurlar ile yaşamayı öğrenmeye, bir insanın içerisinde hem canavarın hem iyi birinin aynı anda barınabileceğine, pişmanlık ve vicdan azabına kadar hayatın her kesitinden mesajlar veriyordu. Özellikle bu dünyaya gelen en büyük canavarların insanlar olduğu vurgulamasını çok yerinde bir mesaj olarak buldum.
Üslup oldukça akıcıydı. Kitaba bir başlarsanız, elinizden bırakamayacağınızdan eminim. Kolayca akıp giden bir kitaptı. Yazarın birden fazla karakteri konuşturarak herkesin kendi düşüncelerini ve yaşadıklarını kendi bölümünde anlattığı yazım tarzı beni gerçekten büyülüyor. Olayı tek bir kişinin gözünden anlatmakla sınırlandırmayışı gerçekten çok güzel. Yine benim "Picoult tarzı" dediğim ve her kişinin bölümünün farkı punto ve stillerde yazılma şekli zaten görsellik açısından müthiş bir şey. Kitapta bir gizem hakim ve onu çözmek için sayfaları heyecanla çeviriyorsunuz. Sonu da Picoult'un diğer kitapları gibi şaşırtmacalı ve ters köşe yapan cinstendi. Her yaştan okuyucuya hitap eden bu kitabı, herkese tavsiye ediyorum. Gerek verdiği mesaj açısından, gerek sürükleyicilik açısından, gerek gerçekleri yansıtması ve öğreticiliği açısından mutlaka okunması gereken bir kitap. Kaçırmayın derim. İyi okumalar :)
Alıntılar
İçinizde kocaman bir boşluk bırakan şeyin ne olduğu önemli değil. Önemli olan o boşluğun varlığı.
Sırrımı açmak için neden Josef gibi bir yabancıyı seçtiğimin açıklamasını yapamam. Belki yalnızlık bir aynadır ve başka bir yalnızlık aynasında kendini görünce tanıyordur.
Anıların her biri, bir sihirbazın kolunun içine sakladığı kağıttan çiçeklere benziyor: Önce görünmüyor gibiler, sonra bir anda öyle canlı ve taze bir şekilde sökün ediyorlar ki onca zaman nasıl saklı kaldıklarını anlayamıyorum. Tıpkı o kağıt çiçekler gibi anılar da bir kez serbest kaldılar mı, onları geldikleri yere geri göndermek mümkün olmuyor.
Şimdi anlıyorum ki geçmişi biriyle paylaşmak, geçmişi tek başına yeniden yaşamaktan farklı. Böyle olunca insan taze bir yaradan çok pansuman yapılmış bir yaraya sahipmiş gibi hissediyor.
Yalanlar bir duvara sürülen kat kat boya gibiler, hepsini üst üste sürünce ilk sürdüğün rengin hangisi olduğunu unutuyorsun.
Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir.
Elde edilmeye çalışılan şey ister güç, ister intikam, ister aşk olsun, bunların hepsi açlığın farklı türlerini yansıtıyordu. İnsanın içindeki boşluk ne kadar büyükse o boşluğu doldurma çabası insanı o denli umutsuzluğa sürüklüyordu.
Başka birinin iyiliğini kendi iyiliğinden önce düşündüğün zaman, uğruna yaşayacak birine sahip olmuş oluyordun.
Tarih; birtakım günlerden, birtakım yerlerden, birtakım savaşlardan ibaret değildir. Tarih; o birtakım günlerin, birtakım yerlerin ve birtakım savaşların arasındaki boşluğu dolduran insanlardan ve onların öykülerinden ibarettir.
Sıradışının her gün sıradana üstün geldiğine inanıyorum. Yarının daha güzel olacağına inanmak da dahil, umutla sarılacak bir şeye sahip olmanın, bu gezegendeki en güçlü uyuşturucu olduğuna inanıyorum.
Büyük bir kaya parçasının altında duran kırık bir taş parçasına bakan veya yol kenarında kesilmiş bir kütük bulan biri o nesnelerin yalnızlığında asla sihrin etkisini göremez. Ancak doğru koşullar mevcut olduğunda onları bir araya getirirseniz dünyayı yutacak bir ateş yakabilirsiniz.
NOT:Esma'nın Hikayeci yorumuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. :)
http://yorumatolyesi.blogspot.com.tr/2015/12/hikayeci-jodi-picoult-kitap-yorumu.html
Puanım
Harika bir kitaba benziyor, efendim :)
YanıtlaSil6. alıntı gerçekten çok etkileyiciydi, okunması gereken bir kitap! :)
Alıntılar güzeldi bu kitapta gerçekten. Altıncıyı bende sevdim. Okuyun kaçırmayın derim hele ki dram seviyorsanız :)
SilYazarın iki kitabını okumuştum, yazım tarzını ben de seviyorum. Ama karakterleri bazen beni çok sinirlendiriyor. Belki de üzüldüğüm için sinirleniyor da olabilirim :))
YanıtlaSilEvet bende sinirleniyorum. Çünkü Picoult iyi karakterlerin bile kçtü yönlerini göstermek istiyor ve favori kararkterlerimize bile kötü özellikler konduruyor. Bu yönüyle bile takdire şayan bir yazar :)
SilOkunacaklara eklendi
YanıtlaSilTeşekkürler
Yorumunuz için ben teşekkür ederim. Sevgiyle kalın
SilNot alayım ben en iyisi Konun akıcı olması iyi Nazilerle ilgili Çok eskiden okuduğum vardı Hatta Ödünç aldım adlı yazıma bak 3 cilt ama şuanda Basımı veya kitap satış tamı bilmiyorum Büyük ihtimal yoktur Çünkü babamlar Basmışlar Tam senlik ama baya ağırdır Nazileri Tam anlatan o var diye düşünüyorum ben ...
YanıtlaSilHemen bakacağım. Kurgusal olarak nazileri okumuş oldum bşrde ansiklopedik bilgiler edinsem fena olmaz. Teşekkrğelr yorumun ve önerilerin için mayıscığım :)
Silİşte tam olarak Kurgusal olmayanı Şimdi ben açtım baktım Kütüphanemden Doğuşu Yükselişi ve Çöküşü olarak 3 cilt mevcut Alman belgeleriyle kitaplaştırılmıştır. 1979 yılında basılmış Ansiklopedik kısmında ise Şu şekilde bak 1930 ve 45 yıllar olarak geçmektedir.
SilRica ederim Canım benim Ben yine Bugüne uyarlanmış Olarak var mı diye bir sorarım :)))
Çok sağol bende araştıtacağım bloglarda da başta senin blogun olmak üzere diğer bloglarada bakayım :)
SilJodi Picoult tanışmak istediğim bir yazar umarım bir gün bende okurum.Kalemine sağlık :)
YanıtlaSilYorumunun için teşekkürler. Harika bir yazar. En kısa zamanda tanışman dileğiyle :)
SilAlıntılar etkileyiciydi :) Ben henüz yazarla tanışmadım ama denemek isterim :)
YanıtlaSilMutlaka tanışın derim başarılı bir yazar. Yorum için teşekkürler :)
Sil