22 Kasım 2016 Salı

Şu Aralar Ne Okudum

Locke Lamora'nın Yalanları
 Bir silahı olmadığında her şeyin bir silaha dönüşebileceği öğretilmişti Locke Lamora’ya. Bir tokanın, bir çatalın ve hatta bir bozuk paranın bile. BİR BOZUK PARANIN BİLE… 

    Evet sevgili okurlar! Yine mükemmel bir kitabın daha sonuna geldim. İnanır mısınız seri bitmesin diye kitabı okumaktan kaçındığım anlar bile oldu. O kadar sevdim ki, karakterlere öylesine bağlandım ki seri bitince düşeceğim boşluktan öyle kaçıyorum ki, içimdeki sesler koşup ki
tabı yutmamı söylese bile mümkün olduğunca yayarak ve yavaş okumak için elimden geleni yaptım.
  
    
    Eser mükemmel bir yazar tarafından mükemmel bir dilde yazılmış. Öyle bir ilerleyişi var ki sanki bir lunapark treninin sizi en en yukarılara çıkarıp oradan aşağı bırakışları gibi sürekli iniş çıkışlarla doluydu. Kitabı tersten okuyormuş gibi hissettiğiniz olaylar da oluyor. Yani öncelikle olay anlatılıp ardından o olaydan önceki adımlar daha sonraki bölümde anlatılıyor ve bu özgün, çarpıcı anlatım tarzı eseri çok farklı noktalara taşıyor. Kitap hem karakterlerin geçmişinden dem vuruyor hem şimdiki zamana tanık olmamızı sağlıyor. Aralara serpiştirilmiş yabancıların deyimiyle “flashback”ler hem aydınlatıcı hemde karakterler günümüze kadar nasıl geldiler neler yaşadılar sürecine ışık tutuyor. Tabi daha ilk kitaptan tüm süreç gözler önüne de serilmiyor. Arada gizemli kalmış yıllar hala var ve yazar süreci anlatırken bazı noktaları gizemli tutmayı ve okuyucuyu meraklandırmayı başarıyor. Bu da diğer kitaplara koşmamız için gayet elverişli bir neden. Bir an önce hem yeni olayları okumak hem de geçmişte olanları öğrenmek için çırpınırken buluyorsunuz kendinizi. 

    
     Eserde bir okurun arayabileceği birçok duygu hali mevcut. Macera sürekli olarak kitaba hakimken bunun yanısıra hafif dozda aşk, gizem, merak ve dramatik ögelerde kitapta görebileceğiniz detaylar. Bu çok işlevliliği içinde birçok okura hitap ediyor. Son sayfalara doğru macera o kadar yükseldi ki yemek yemek, gözünü dinlendirmek gibi ihtiyaçları bile bir kenara bırakıp tamamen kitaba ve onun büyülü dünyasına bırakıveriyorsunuz kendinizi. Arkadaşlığın değerini de çok güzel vurguluyor eser. En son sayfalarda Locke’un yaşadığı bir olayı yazarın önceki benzer olaya bağlaması ise beni derinden etkiledi. Ne olduğunu spoiler olmaması adına söylemeyeceğim okuduğunuzda sizin de mest olacağınızdan eminim. Kitaptaki Locke Lamora karakteri yaptıklarıyla, düşünce tarzıyla ve başka birtakım özellikleriyle bana nedense Buz Ve Ateşin Şarkısı’ndaki Arya Stark’ı andırdı. Okurken onu okuyor gibi hissettim bazen. Sonuda gizemli ve diğer kitaba ağız sulandıracak şekilde bitti. Övüldüğü ve popüler olduğu kadar da varmış dediğim bir kitaptı. Herkesin okumasını gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. Çoğu kişi yorumlarında ikinci kitabın birincisine göre geride kaldığını söylüyor ama yine de okunmaya değer muhteşem bir ikinci kitabın beni beklediğinden eminim. İkinci kitapta görüşmek üzere. Keyifli okumalar :)
Alıntılar
Yaygın olarak inanılan çoğu şey doğru düzgün düşünülemez.
Bir kalbi kırmak için iki kişi gerekir.
-Bir planın var mı?
-Kesinlikle hayır. Ne yapacağımıza dair en ufak bir fikrim bile yok. Ama zaten en iyi planlarım hep böyle başlamıştır. 
En iyi kılık değiştirmeler, surata boyananlardan ziyade kalpten gelenlerdi. 
Zaman bir nehirdir Locke ve bizi hep düşündüğümüzden daha uzağa sürükler.
Yıllar bir tür simyasal oyun oynayarak insanın gevelemelerine saygınlık kazandırır. Kırkında nasihat verirsen dırdırcısındır. Yetmişindeyse âlim.
İyi dilekler acıyı geçirebilseydi, hiç kimse ilaç içmeye zahmet etmezdi

Puanım
 

2 yorum:

  1. Bu seriyi birçok kitap blogunda gördüm ve çok merak ediyorum. Sizin eleştiriniz de çok olumlu. Okunacaklar listeme eklendi :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Krisnlikle okunmaya değer. Okuduğunuza pişman olmayacaksınız :) :)

      Sil