28 Mart 2017 Salı

Eve Dönüş Şarkısı - Jodi Picoult | Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Sing You Home
Seri: Yok
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 488
Baskı Yılı: 2014
Goodreads Puanı: 3.75  (66,678 Oy)

Arka Kapak Yazısı
  Son 10 yılın tüm dünyada en çok okunan yazarı.

  Çoğu eleştirmene göre 21. yüzyılın en etkili romancısı.

  Jodi Picoult'tan çok tartışılacak bir öykü: Eve Dönüş Şarkısı Hayatınız bir film olsa, eve dönüş yolunda hangi parça çalar?

  Bütün dünya size cephe almışken...

  Ellen DeGeneres'in yakın zamanda filme çekeceği Eve Dönüş Şarkısı, kimlik, aşk, evlilik ve aile kavramlarını daha önce kimsenin cesaret edemediği şekilde tartışıyor. Jodi Picoult, kendi hariç herkesten kaçan bir çocuğun hikayesini ruhumuza bilim ve edebiyat eşliğinde işliyor.

Yorum
    Yine bir Jodi Picoult romanı ile daha karşınızdayım. Ama bu seferkinin diğerlerinden bir tık daha farklı olduğunu belirtmem gerekiyor. Konusunu bilmeden ve sürpriz olsun diye arka kapak yazısını okumadan kitap fuarından almıştım. Çünkü gerçekten Picoult'u ve dilini seviyordum. Pişman olmamış olsam da almasam da olurmuş, okumasam da olurmuş dediğim bir kitap oldu. Sebebini ben konusunu açıklarken anlayacaksınız.

    Kitap ne kurgulanış ne de konu itibariyle bana hitap etmiyordu. Çünkü kitabın ana konusunu eşcinsellik ve lezbiyenlerin hakları oluşturuyordu. Böyle şeyleri okumak falan pek ilgimi çekmez. İzlediğim ve çok sevdiğim yabancı dizilerden birisinde (Shameless) böyle şeyler görmeye alışmış olsam da yine de okumak kısmı hala pek ilgimi çekmiyor. Kitabın konusu belirttiğim gibi eşcinsel iki insanın kimliklerini keşfetme süreci ve yollarının kesişmesi ile başlayıp, kanunlara ve onların haklarını hiçe sayan birtakım güçlere karşı birlikte mücadele etme süreci ile devam eden bir konuyu işliyor. Bunları bolca onların duygularını ve yaşantılarını irdeleyerek yaptığını söyleyebiliriz. Yalnız okumak isteyenlerin aklına erotik ve olumsuz şeyler gelmesin çünkü bunlara çok fazla değinildiği söylenemez. Yani kitabın mide bulandırıcı bir yönü pek yoktu. 

   Karakterleri konudan ayrı değerlendirdiğinizde seveceğinizden şüphem yok. Zoe'nin anne olmak için verdiği mücadeleler, hastaları ve ölüme giden insanlar için yaptığı müzikli yolculuk, Vanessa'nın fedakarlıkları, Lucy'nin gitgellerle dolu karamsar dünyası sizi kolayca kendisine çekecek cinsten. Özellikle Lucy karakterini severek okudum ve okurken de aklıma tip olarak Shameless dizisindeki Mandy karakteri gelip durdu nedense. 

   Kitapta yine Jodi Picoult kitaplarının hepsinde görülen bir klişe boy gösteriyordu. Bu kitap da  avukatlar ve hukuksal süreçlerle son derece iç içeydi. Zaten bir dava kitabı okumak istiyorsanız Picoult'un bir kitabını seçmeniz yeterli. Ben yazarların kendine özgü bir tarz oluşturmasını ve kendi imzaları gibi taşımalarını severim. Örneğin; Jodi Picoult'un kitaplarında bilimsel verilerden yararlanan tarzı, her karakterin bölümüne yer vermesi, alıntısı bol kitaplar yazması, herkesin bölümünün ayrı puntolarda olması hoş detaylar ancak neredeyse her kitabında olayların aynı şekilde işlenmesi belli yerden sonra okuyucuyu sıkıyor düşüncesindeyim. Özellikle bu dava süreci, sonlarının benzer şekillerde bitmesi derken kitaplarda işlenen konular ve kitaplardaki karakterler birbirinden farklı olsa bile okuyucuyu pek heyecanlandırmıyor kanaatimce. Mesela belki bu kitabı diğer kitaplarını okumadan önce okumuş olsaydım, daha özgün gelebilir ve daha iyi bir değerlendirme yapıp daha yüksek bir puan verebilirdim. Ama öyle olmadı ne yazık ki. İlk kitaplarında aldığım tadı alamadığım için onlara verdiğim kadar yüksek puan vermeyi düşünmüyorum. Ama bu kitabın sonu diğer kitaplardan bir miktar farklıydı ve tabiki vermeye çalıştığı mesaj da öyle. 

   Üslup ise klasik Jodi Picoult tarzında idi. Herkesin bölümü ayrı ayrı idi ve herkesin ruh halini, karakterini, düşüncelerini okuyup onları değerlendirme fırsatı bulabiliyordunuz. Yine de kitaptaki aşk, sevgi, tutku gibi duyguları pek hissedip kendimi kaptıramadım kitaba. Özellikle Max karakterine acayip sinir olduğum için, onun bölümlerini parçalamak istesem de karakterleri tanımak açısından böyle yazılması hoş bir şeydi. Birde hepsinin bölümü ayrı puntolar halindeydi. Eşcinsellik ile ilgili bir kitap okumak isteyen, dram ve özgün kurgu ile oluşturulmuş bu romana bir şans vermek isteyebilirler. Özellikle dava süreci ve sonu güzel bir sonuca bağlanıp, hoş bir mesaj verilmiş görünüyor. Tuhaf bir kitap. Jodi beni şaşırtmaya devam ediyor. Ama bu kitaptan sonra Picoult okumaya bir süre ara verme kararı aldığımı da belirtmeden geçemeyeceğim. Herkese bol kitaplı günler. :)

 
Alıntılar
Bazen şarkı söylerken gözlerimi kapatırım. Aldığım her nefeste bir ahenk doğar, davullar nabzım olur, melodi kanımın akışı. Kendini müziğe kaptırmanın, notalardan, duraklardan ve ölçülerden oluşan bir senfoni haline gelmenin anlamı budur. 
Bir şeyi çok istediğiniz zaman, kendinize binlerce yalan söylersiniz.
Kötü alışkanlıklar, altınkamış bitkisi gibidir; bahçenizde çıkmaya başladığı zaman onunla baş edebileceğinizi sanırsınız; ne de olsa birkaç mor saptan oluşuyordur. Ama kontrol edilemeyen bir yangın gibi yayılır ve siz ne olduğunu anlamadan etrafındaki her şeyi boğar ve sonunda tek gördüğünüz şey parlak, mor bir halı olur ki geriye nasıl öylesine kontrolden çıktığını düşünmek kalır. 
Sorun şu ki, kalbinizi açıp birisinin görmesini sağladığınızda, o kişi sizin için artık isimsiz biri değildir.
Birisiyle tanıştığınız zaman solak mı yoksa sağlak mı olduğunu asla sormazsınız. Kalemi tutan kişiden başkası açısından önemi var mıdır bunun?
Arkadaşlığın birçok yanı aşk ilişkisine benziyor; yenilik ve parıltı, zamanla törpülenerek huzur kaçırma riski olmayan ve öngörülebilen hallere dönüşüyor. Tıpkı yağmurlu bir pazar günü rahat ve tanıdık bir şeylere sarınmak istediğinizde çekmecenizden çıkardığınız süveter gibi.
-O zaman bana anlat. Bilimsel bir egzersiz olarak falan yani.
-Neyi anlatayım?
-Ne aradığını?
-Gerçek biri... Asla rol yapmak zorunda olmayacağım biri. Akıllı ama kendi hallerine gülmeyi bilen biri. Senoni dinleyince ağlamaya başlayan, müziğin kelimelerin yetmeyeceği kadar büyük olabileceğini anlayan biri. Beni kendimden daha iyi tanıyan biri. Sabah uyanınca ilk olarak ve geceleyin uyumadan önce son iş olarak konuşmak istediğim biri. Yeni tanışmış olsam da hayatım boyunca tanıdığımı hissettiğim biri. 
Seçtiğimiz müzik gerçekte kim olduğumuzu yansıtır. 
Dinlediğimiz müzik kim olduğumuzu tanımlamayabilir. Ama başlamak için iyi bir yerdir. 
İnsanları asla sandığımız kadar iyi tanıyamayız ve buna kendimiz de dahildir.
Yüksek sesle söylemediğin zaman insanlar, boş bıraktığın sessizliği kendi aptal varsayımlarıyla doldurur.
Bir insanın sizin için doğru olduğunu, söylemek zorunda olmadıkları söylediklerinden daha da önemli olduğu zaman anlıyorsunuz.
Bazen ne kadar öfkelendiğimi biliyorsun, değil mi? Bunun nedeni, öfkenin artık hissedebildiğim tek duygu olması. Ve gerçekten burada olup olmadığımdan emin olmak için kendimi sınamam gerekiyor. 
Kaygı, sallanan koltuk gibidir. Sana yapacak bir şey sağlar ama ilerleme kaydetmeni sağlamaz. 
Bir şeyin kaybını gerçekten hissedebilmeniz için, ne kaybettiğinizi anlamanız gerekir. 
Oyun bitmeden uzaklaşan sen olursan asla kaybetmiş sayılmazsın. 

Puanım

28 yorum:

  1. Konu olarak banada çok uygun değilmis Ama farkli seyler okumayi sevenler icin güzel olabilir dimi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bende konusunu görnce şaşırdım açıkçası ama okumuş bulundum fena kitapta değildi bazı bana aykırı yönlerini saymazsak. okumayı sevenler iç,n güzel bir seçenek tabiki :)

      Sil
  2. Merhaba. Farklı bir kitaba benziyor. Ama dram okumayı pek sevmiyorum :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende pek sevmem ama jodi bu ilte kaliteli işler çıkarıyor :)

      Sil
  3. Seçtiğimiz müzik kim olduğumuzu yansıtırmış sözüne takıldım acaba benim seçtiğim müziklere bakınca nasıl görünüyorum diye:))ya, dünyanın en okunan yazarıymış ilk kez duydum, ayıp oldu yani cehaletim ortaya çıktı:( eşcinsellik, lezbiyenlik kitaplarını ben de sevmem, sıkıcı gelir. Ama çok güzel, ayrıntılı tanıtmışsın. Teşekkürler.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok estağfurullah ne cehaleti her en çık okunanı okuaycak olsak ömür bile yetmez ki.bu çok sıkıcı değildi ama konusu ilgimi çekmediği için keyifle de okumadım açıkçası. Yorumun için ben teşekkür ederim canım :)

      Sil
  4. Konusu bana ilginç geldi :D Yazarın iki kitabını okudum ama yarattığı karakterler beni biraz sinirlendiriyor :D Bir de şansımı bununla deneyeyim... Hastalıklı çocuklar temalı kitaplarının dışına çıkayım :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma bazen bende sinir oluyorum mesela cam çocuktaki anne karakteri Sharlotte mu neydi ona acayip sinir olmuştum. Anna ya sinir olmuştum kızkardrşim içinde de burdada Max e. Ama yinede okunmaya değer kitapları var :)

      Sil
    2. Aynen, Cam Çocuk'ta ben de kızmıştım :D Kız Kardeşim İçin'de ben de anneye sinirlenmiştim, Anna'yı anlayabiliyordum 😄 Kesinlikle, zaten kitapları çok akıcı 🙈

      Sil
    3. Aynen ama bie yandan da bazen hak vermiyor değilsin bu karakterlere. Yazarın bir de öyle bir büyüsü var :D

      Sil
  5. kitaplar konusunda çok önyargılı olmamak gerek ama konu itibariyle çok ilgimi çekmedi açıkçası...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende konusunun bu olduğunu bilerek rast gelsem benimde ilgimi çekmez ve almazdım muhtemelen ama yine de mide bulandırıcı bir yönü olmadığını tekrar belirtmek isterim. Okunabilir. Yorum için teşekkürler ;)

      Sil
  6. Sizin kitabı yorumlamanız konusundan daha çok ilgimi çekti.Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim efendim değerli yorumunuz için sevgiyle kalın :)

      Sil
  7. Böylesi bir yazarmış ve ben duymamışım. Yazmaktan sanırım. Bir de kuş resmi çekmeye çalışmaktan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin hobisi farklı farklı kış resmiekmekten zevk alıyorsan neden yapmayasın Bu yazarı sa elbet bir gün okursun :)

      Sil
  8. Hic duymamistim bu kitabi. Kalemine saglik, guzel bir yorum olmus. Kitabi da merake ettim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık duymuş oldun. Teşekkür ederim ok ur san fena olmaz canım ;)

      Sil
  9. İzlemek ve okumak çok farklı değil mi?Eş cinseller için konuşmuyorum genel olarak filmlerde öyle sahneler yok mu var senin dediğin gibi izlerken rahatsız olmuyorum izliyoruz geçiyor hatta daha kısa oluyor ama kitap,kitaplarda bende sevmiyorum özellikle ayrıntı oldu mu uzun uzadıya.Neyin ne olduğunu ya da farklı farklı şeylerin olduğunu kitaplardan öğrendim mesela o kadar film izlememe öyle sahnelerin de olmasına rağmen.Kitapla pek alakalı olmadı ama yazmak istedim benzer düşününce^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende sana katılıyorum aynen öyle. Shameless da izlerken hem çok kısa sürüyor hemde o karakterleri sevdiğim iöin o kadar gözüme batmıyor ama okurken öyle değil malesef ben elli ton serisini okurken eşcinsellik olmasa da yine de rahatsız olmuştum bunda sa pek severek okumadığım yerler oldu bşr daha kitap seçerken dikkatli olacağım umuyorum :)

      Sil
  10. bi tane okumuştum picoult hani takıntılı bir çocuk vardı güzel kitaptı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Picoult un birçok kitabı güzeldir zaten severim yorum için teşekkürler Deep :)

      Sil
    2. ev kuralları hıh hatırladım :)

      Sil
    3. Onu okumadım ama sıradaki istikamet o olabilir :)

      Sil
    4. of kaçırma çok çok iyi ve şaşırtıcı :)

      Sil
    5. Tamam yazdım listeye kuzucuk çok sağol :) :)

      Sil
  11. okuma listemde bu kitap . Yazarın 2 ya da 3 kitabını okumuş ve oldukça etkilenmiştim , spoiler yerim diye yorumunu okumadım ama okuduktan sonra tekrar gelsem affeder misin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazılarımda spoiler yazmam genelde yazarsam da uyarı olarak belirtilir spoiler diye ama kitap tamamen sürpriz olsun hakkında birşey bilmeden başlayım dersen okumamak haklısın tabi canım. Sana kapım hep açık tabiki istediğin zaman okuyabilirsin yorumun için teşekkür ederim :)

      Sil