22 Aralık 2015 Salı

Örümcek Ağındaki Kız (Millennium #4) - Stieg Larsson, David Lagercrantz | Kitap Yorumu

Orijinal Adı:Det som inte dödar oss
Seri: Millennium #4
Önceki Kitap: Arı Kovanına Çomak Sokan Kız
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 520
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı: 3.72  (25,943)


Arka Kapak Yazısı

Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler.

Lisbeth Salander, Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA'in ağını hacklemiş ve çok önemli bazı bilgiler edinmiştir. Ejderha dövmeli kızın adaletsizliğe karşı duyduğu öfke hiç sönmeyecek bir alev gibidir, özellikle de o ateşi daha da harlayacak birtakım devlet sırlarını ele geçirdikten sonra.

Mikael Blomkvist, gecenin bir yarısı yapay zekâ konusunda uzman Profesör Balder'den gizemli bir telefon alır. Millennium'u içine düştüğü zor durumdan kurtaracak bir haberin kokusunu alan Mikael, profesörle görüşmeye gittiğinde örümceklerle dolu bir ağın içine düştüğünü fark eder. Ve işte böylece yıllar sonra Lisbeth'le yolları yeniden kesişir.

Korumak için öldürmeye hazır biri…
Gerçeklerin birbirine dolandığı bir ağ…
Ve avının peşini asla bırakmayacak bir örümcek.

Millennium serisi dördüncü kitabıyla bomba gibi geliyor. Örümcek ağına düşmeye hazır olun!


Yorum

  Yoruma nereden başlayacağımı bilmediğim bir kitap daha. Kitabın çıkışıyla ilgili haber yazısında da belirttiğim gibi Örümcek Ağındaki Kız'ı merak ediyordum, Millennium gibi bir serinin devam edecek olması hem güzel hem de riskli işti. Steig Larsson efsanesinden sonra David Lagercrantz'ın işi gerçekten çok zordu ve ben nasıl bir iş çıkaracağını çok merak ediyordum.

  Kitabı katman katman yorumlamaya çalışacağım, Millennium serisini çok sevdiğim için objektif kalmam zor olacak belki ama deneyeceğim.

  Konu: Kitap Arı Kovanına Çomak Sokan Kız'dan yıllar sonrasında geçiyor. Lisbeth NSA'yi hacklemesi, Mikael'e gelen yeni bir haber sonrası yollarının kesişmesi etrafında dönüyor olaylar, konu hakkında fazla bilgi vererek spoiler vermek istemiyorum. Konusu genel olarak güzeldi, ilgi çekici ve sağlam bir konuydu, ben konusunu beğendim. 

Karakterler: Seriye yeni karakterler dahil olmuştu doğal olarak ve bir çoğu iyi karakterlerdi, eskiden kalma bir çok karakter de yer alıyordu. Sanırım herkesin en çok merak ettiği şey Lisbeth nasıldı? 
  Evet bunu bende çok merak ettim, Lisbeth gibi olağandışı bir karakteri yazmak çok zor özellikle Stieg Larsson değilseniz. David Lagercrantz, Larsson gibi anlatmaya çalışsa da bana biraz eksik geldi, sanırım Larsson olmadan Lisbeth bu kadar anlatılabilirdi, kötü değildi ama her zamanki Lisbeth hissini de alamadım ne yazık ki. Zaten bunu beklemiyordum da Lisbeth okuduğum en farklı karakterlerden biri kesinlikle.
  Onun dışında genel olarak karakterlerin anlatımı Larsson'un anlatımına benziyordu ve iyi yazılmış karakterlerdi.

Anlatım Tarzı ve Dili: David Lagercrantz, kitabı Stieg Larsson tarzında yazmak için epey uğraşmış, bunu karakterlerde de, konuda da, girişlerde de fark ediyorsunuz. Anlatım tarzının da Larsson'a uygun olması için uğraşmış belli, bunu hem takdir ettim hem de sevindim. Dili akıcıydı, okuması kolaydı ben baş ağrılarından dolayı kitabı bu kadar süründürdüm yoksa çok hızlı akıyor sayfalar. 

  Kitabı bitirdikten sonra şöyle düşündüm; kitap güzeldi ama bir Millennium değildi. Evet gerçekten güzeldi, akıcıydı, kurgusu güzel ve merak uyandırıcıydı ama bence Millennium'um diğer kitapları kadar iyi değildi, zaten olmasını beklemiyordum :D Millennium'un kitaplarını okuduktan sonra vay be diyordum ve doyduğumu hissediyordum ancak o hisler Örümcek Ağındaki Kız'da olmadı ne yazık ki.  

  David Lagercrantz çok zor bir işin altına girmiş bence altından iyi kalkmış, Stieg Larsson kadar olmasını zaten beklemiyordum ancak objektif bakınca iyi bir iş çıkardığını görebiliyorsunuz. Serinin devamını getirmeyi planlıyor (sonu ona göre bitti çünkü), devamında kendini geliştirip bu kitaptan daha iyi şeyler çıkarabileceğine inanıyordum.

  Bu seriyi kim devam ettirse daha iyi olurdu diye düşündüm ancak ben bir isim bulamadım, bu seri Larsson'un ve en iyi o yazabilir bence, böyle bakınca David Lagercrantz iyi iş çıkarmış demeden edemiyorum. Bir de yazar Larsson'un notlarından falan yararlandı mı çok merak ediyorum, bazı şeyleri kendi mi kurguladı yoksa Larsson'un ürünü mü bilmeyi çok isterim.

  Son olarak her ne kadar Larsson kadar olamasa da Millennium'un devam etmesine sevindim ve bir kitap daha gelirse okurum ben. HD izlemeye başladığınız videonun sonunu izlemek için kalanını daha düşük bir kalitede izlemeye razı olmak gibi düşünün. Ben Lisbeth'i çok seviyorum ve onun geçtiği her şeyi okumam gerek gibi hissediyorum :)

  Puan vermesi de zor oldu ya, yazar iyi yazmış ancak Millennium kadar olamamış, güzel ama yeteri kadar değil, insiyatif kullanarak 3.5 veriyorum, en doğrusu bu gibi :)

  Fazla uzattım, beklentilerinizi yüksek tutmazsanız okuyabileceğiniz bir kitap olmuş. David Lagercrantz kutluyorum ve Stieg Larsson'u hüzünle anıyorum. Örümcek Ağındaki Kız'ı sever misiniz bilemem ama Millennium'u okumadıysanız mutlaka okuyun :) İyi Okumalar :)

Alıntılar

"Dış dünya onu rahatsız ediyordu, kendi iç dünyasında mutluydu." 



"Benim dünyamda, demişti, yasa zayıfları deşen bir kılıçtan başka bir şey değil." 



"Keşke hayat hep böyle olsa.""Nasıl yani?""Mutluluk da acı kadar güçlü gösterebilse kendini."

Puanım


2 yorum: